Add to Flipboard Magazine.

12 Kasım 2005

TIPÇI BİR HOCAMIZDAN BİR MEKTUP VAR:

Dr. Yavuz Eryılmaz dryavuz@gmail.com
Cmt 12.11.2005 16:18

Sayın Batmaz,

Etik konusundaki yazınızda yerden göğe kadar haklısınız ve altında imzaları olan kişilerin birkaç tanesi de arkadaşımdır.

Bilimsel "aşırma" konusu son derecede ciddidir ve yakinen izlenmesi gereken bir durumdur. Benim gençliğimde bir kişi doçent olacağı zaman bir kitap yazmak zorunda ve prof. olacağı zaman da ; ikinci bir kitabı yazmak ve ikinci lisan sınavından da başarılı olmak zorunda idi. Beni yetiştiren hocalarım bu düzeyde kişilerdi.

Adres dahi sormaktan aciz bazı kişiler lisan imtihanını başarı ile verip ve bir şekilde jürileri ayarlayıp doçent olduktan sonra; iki sene prof. kadrosunda bekleyip hiç ders dahi anlatmadan prof. olabilirler. Kaldı ki bu iki senenin 18 ayında sağlık raporu ve iki ayında da senelik izin kullandıklarında SADECE ve SADECE dört ay üniversiteye gittiğinde ders anlatmasa dahi prof. olup emekliliğini isteyebilirler (gerçekten saygın bilim adamı olan değerli hocalarımızı tenzih ediyorum ve onlara saygım sonsuzdur. Burada söz konusu olanlar; sadece herkes tarafından bilinen belirli kişiler içindir.)

Ondan sonra muayenehanesine akademik titrini yazıp hasta beklemek veya herkesin sınavla ve hakkı ile atandığı kadroya tepeden bir politikacı bulup atanırlar. Herşeyi bildiklerinden (!) yönetici olurlar ve hiç bilmedikleri bir kuruluşu alt-üst etmeye başlarlar. Kaldı ki; bu kişilerin tayinleri politik yapıldığından, görünmez bir dokunulmazlık zırhları da vardır. İşin diğer garip yanı ise özellikle sağlık sektöründe bu üst yönetim kadrolarına atanma bir şekilde " devre mülk" haline gelmiştir.

Bence "aşırma" olgusundan daha da ciddi olan bir başka konu mevcuttur. Asistanlarının yaptığı tez çalışmasını, evirip çevirip kendisinin yapmış olduğu bilimsel çalışma (!) gibi "makale" olarak yayınlayanlara ne demeli???. . Yayınladıkları sıradan bir makaleye 21 evet tam yirmi bir kişinin adını yazıp ta, bu makalenin bilimsel olduğunu iddia edenlere ne demeli??

Sayın Batmaz, pekçok makaleye, konferansa ve kitaba imza attım ve yaş haddinden emekliliğime de az kaldı. Şayet emekli olursam, benim kadroma en az 20-30 doç. veya prof. tayin olmak için birbirlerinin altını oyarlar.

Bu kişileri, devletimiz üniversitelerde ülkemizin geleceğini yetiştirmeleri için bu ünvan ve kadroları verdi; ama, onlar kendi kişisel çıkarları için buraları terk edip tepeden tayinlere kafa yormaktadırlar. 70 milyonluk bir ülkenin üniversiteleri daha 25-30 yıl öncesine kadar, son derecede saygın ve yurt dışından ülkemize üniversite eğitimi için talebeler gelirken, bu gün ilk beşyüze dahi giremiyoruz?? Bence bu sorunun cevabını iyi düşünmemiz gerekir.

Şimdi size esas can alıcı soruyu sormak istiyorum: Ülkemizde mevcut ; Yrd. Doç., Doç ve Prof sayısı yaklaşık 8000 civarındadır. Bunların kaç tanesi HEKİM kökenlidir ve bu hekim kökenlilerin de kaç tanesi üniversitelerimizde ülkemizin geleceğini yetiştirmeyip, kendi geleceklerine yönelmiştirler???

Aslında, daha yazacak çok şey var ama, vaktinizi almak istemiyorum.

Saygılarımla.
Dr. Yavuz Eryılmaz

Hiç yorum yok: