Add to Flipboard Magazine.

23 Kasım 2006

Doç. Dr. Hikmet Kırık: "EDİBE SÖZEN FAKÜLTE YÖNETİM KURULU'NDAN İSTİFA ETSİN"

İstanbul Üniversitesinde iyi şeyler oluyor.
Daha iyisi olacak. Umudumuzu koruyoruz.

Doç. Dr. Hikmet Kırık

Üniversiteler modern toplumun kurucu, var edici unsurlarından biri. İlk zamanlardakinden biraz farklılaşmış olsa da bu özelliklerini hala koruyorlar Avrupa Birliği’nin 2020 yılı üniversiteler vizyonu bunun açık göstergesi.

Bu durum kendine özgü modernleşme süreci açısından Türkiye ve üniversiteleri, özellikle de İstanbul Üniversitesi bağlamında tam anlamıyla karşılığını bulmaktadır. Üniversiteler ülkemizde de tartışılıyor, bu bir haliyle sağlıklı bir süreçtir, yeter ki tartışmalar AB’nin geleceğe dair vizyonlarında olduğu gibi (buna kişisel olarak katılabilir veya reddedebilirsiniz) günlük kısır çekişmelerden uzak, rasyonel, bilimsel çerçevede ve stratejik vizyon gözetilerek yapılsın.

İstanbul Üniversitesi 10 yıldır kısmen kendi dışında yaşanan gelişmeler (vakıf üniversiteleri ve yeni devlet üniversitelerin kuruluşu), kısmen yanlış yönetim stratejileri dolayısıyla ciddi kan kaybına uğramıştır. Son iki yıllık dönemi ben bu kan kaybının öncelikle durdurularak, sonrasında ise parlak geçmişinde oynadığı rolüne yeniden kavuşmasını sağlayacak olan restorasyon dönemi olarak görme eğilimdeyim. Bunun gerçekleşebilmesi, İstanbul Üniversitesinin Rekötüründen, araştırma görevlisine kadar evrensel akıl ve bilim ışığında oluşturulacak vizyona sahip çıkmasıyla gerçekleştirilebileceğine inanıyorum. Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Mesut Parlak’ın göreve atandığı ilk günlerde yakın bir dostumun da bulunduğu dar bir arkadaş yemeğinde “Öncelikli hedef ve arzularının İstanbul Üniversitesini dünyanın en saygın üniversitelerinden bir yapmak olduğunu” beyan etmesi ardından bu üne kadar atılan çeşitli adımlar (vizyon belgesinin çıkarılması, AB 6. ve 7. Çerçeve Programlarına gösterilen ilgi ve duyarlılık, Erasmus ve Sokrates Programları çerçevesinde Avrupa üniversiteleri ile geliştirilen ilişkiler, Merkez Kütüphane’nin acil olarak düzeltilmesi gereken durumuna karşılık elektronik veri tabanlarına erişimde kaydedilen gelişmeler bunlardan bir kaçı) Sayın Rektörümüzün vizyonu doğrultusunda atılan umut verici somut adımlar olarak görülmelidir.

Ancak, korkarım üniversitemiz için taşıdığım umudu İletişim Fakültesi açısından taşımamı sağlayacak hiçbir gelişme olmadığı gibi geçmiş dönemin bütün olumsuzluklarını inatla sürdüren bir durumla karşı karşıya olmaya devam ediyoruz. 1984- 1988 yılları arasında öğrencisi olduğum dönemden 11 yıllık yurtdışı tecrübesinin ardından öğretim üyesi olarak büyük bir arzu v heyecanla öğretim üyesi olarak geri döndüğüm 2000 yılından bu yana son 6 yıldır en kötü zamanlarını yaşadığını görüyor ve çok üzülüyorum. Dekan Prof. Dr. Suat Gezgin’in İletişim Formasyonundan gelmemiş olması (aslında Doktorasını özel bir konu olarak gördüğünden açıklamadığı için hangi formasyondan geldiğini de bilemiyoruz) bu alanda akademik performans düşüklüğünün vizyon eksikliğinin bir açıklaması olabilir, ancak keyfi yönetimin veya yanlışlar yapıldığında bunu eleştirenlere karşı hasmane tutumlar. Biz bunları geçmişte dile getirdiğimizde haksızlık yapıyorsunuz deniyordu şimdi Rektörlüğün Soruşturma Komisyonu bunlardan Lüzum-u Mahkeme çıkardı. Haklılığımız kanıtlandı.

Mutlu muyuz? Hayır.
Bu konuda haklı çıkmak hiç istemezdim.
Çünkü benim haklılığım bu ülkenin, ve onun insanlarının zararı anlamına gelecekti.
Üzüldüm.
Daha da vahimi ders alınmadığını, hiç bir şeyin değişmediğini gördükçe üzülmeye devam ediyorum.
Başkaları adına tek yapabileceğim bu, kendi adıma ise 1 yıldır hukuki süreç işlemektedir.

Bu arda Üniversitemiz ve kendi adıma sevindirici bir gelişme de Öğrenciliğimden ve kendisinin genç bir asistan olduğu dönemden bu yana tanıdığım dostum Edibe Sözen’in siyasetteki sıçraması. İktidar partisinde Genel Başkan yardımcılığı önemli bir siyasal görevdir. Kendisini içtenlikle kutluyor, başarılar diliyorum. Umudum o ki hem partisine hem de siyaset ve medya ilişkilerine yeni bir vizyon kazandıracaktır.

Sayın Sözen, böylesi önemli ve etkili bir siyasal göreve getirilikten sonra AA daki görevinden istifa etmekle sağduyulu davranmıştır. Hukuki bir sorun olabilir veya olmayabilir, ben bilmiyorum. Öte yandan özellikle Türkiye’de siyaset ve devlet arasındaki ilişki çok ince çizgilerle belirlenmiş olması dolayısıyla yasal olanın yada pratiğin birbirine geçtiği durumlar da görülebilir. Ancak bu tür, birbirini kesen ilişkilerde öncelikli, olan pozitif hukukun hükümleri veya hakim pratikten çok, etik ve onun normatif boyutudur. Bu tür durumlarda karara mesnet olacak ölçüt iki görev arasında çıkar çatışması olup olmadığıdır. Ayrıntılarına girmek için uygun değil bu yazı o nedenle sadece yargımı ifade etmemi Vistilef okuyucuları hoş karşılamalı: İktidar partisinin genel başkanlığı ile AA Yön. Kur. Üyeliğinde çıkar çatışması vardır. Sonuç olarak istifa sağduyuyla alınmış isabetli bir karardır.

Değerli dostum Sayın Edibe Sözen aynı zamanda İ. Ü. İletişim Fakültesi Yönetim Kurulu ve Fakülte Kurulu üyesidir. Burada Fakülte Yönetim Kurulu AA yönetim kurulu benzeri bir işleve sahip olması dolayısıyla Sayın Sözen’in bu kuruldan da istifa etmesi aynı gerekçelerle isabetli ve sağduyulu bir davranış olacaktır. Bunda şüphe görmüyorum.

Buna karşın Fakülte Kurul üyeliği fakültelerde öğretim faaliyetine fiilen katkıda bulunuyor olmakla vücut bulduğundan ve bu kurulun görevi tavsiye niteliğinde olduğundan etik açıdan davranış ve uygulamaya bakılması gerekir. Yani kendiliğinden bir çıkar çatışması varsayılamaz.

Öğretim Üyeliği ise eğer hukuki herhangi bir engel yoksa etik açıdan, yani normatif olarak bir bir çıkar çatışması olduğu iddiası kolaylıkla ileri sürülemez. Tersine Bu tür tecrübelerin öğrenciye aktarılması faydalar bile içerebilir. Ancak burada da dikkat dilmesi gereken husus parti politikası mülahazalarıyla hareket etmemektir. Yoksa bir akademisyenin ne siyasal görüşünün olmaması ne de bunu derslerinde ifade etmesi eleştirilebilir. Siyasal tercihi olma veya olmama ile bunu derslerinde dile getirip getirmeme tamamen kişisel bir tutumdur.
Önemli olan derslerde evrensel akıl ve bilimin gereği olan nesnelliğin dışına taşmadan optimum dengeyi sağlamaktır.

Doç. Dr. Hikmet Kırık

Hiç yorum yok: