Add to Flipboard Magazine.

28 Aralık 2006

HERKESE MUTLU, HUKUKLU, BİLİMLİ ve ÖZGÜR YILLAR DİLİYORUZ; BAZILARI HARİÇ...


Yeni Yıla Girerken....

Geçtiğimiz iki buçuk yıl, ilk önce Sayın Vekil Rektör Prof. Dr. Tankut CENTEL ve sonra Sevgili Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Mesut PARLAK ile birlikte, O'nların hukuk, demokrasi, hoşgörü ve özgürlük ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kişilikleri ile, İletişim Fakültesi için de verimli, görece hukuksal, özgür ve hoşgörülü geçti. Gelecek yılların da böyle olmasını diliyor; karşılaşılan bazı ufak tefek aksaklıkların adil Türk Yargısı ile taçlandırılacağını düşünüyoruz...

Herkese, ama bazıları hariç herkese, mutlu yıllar diliyoruz...

Vistilef

24 Aralık 2006

DEPREM RAPORUNA PARA YOK; MÜZEYE VAR....

HABER TAKİBİ: 10 YIL MI? 5 YIL MI?

Biliyorsunuz, iki mekan (belki de üç) gezdikten sonra, Eski Eserler Kütüphanesi’nin bodrum katına, daha sonraki mekanına doğru gideceği güne kadar yerleşen bazı eski matbaa, kamera, fotoğraf makinesi ve herkesin evinde ve Beyazıt Marmara İş Merkezi’ndeki tüm sahaflarda daha eskileri bulunabilecek elli altmış adetlik basılı malzemeden oluşan bir medya araçları müzesi, Fakültemizin, ne işe yaradığı pek belli olmayan (İletişim Ödülleri, 55 Yıl Kutlaması gibi) diğer etkinliklerinin yapılageldiği gibi, ne için ve kime ve kimin tarafından verildiği belli olmayan plaketler dağıtılarak, 21 Aralık günü açıldı. Bir önceki (bu haberin hemen altındaki) haberimiz konuyu özetliyor:

Biz ise, Vistilef olarak haber takibine devam ediyoruz.

BİRİNCİ HABER:
Osmanlı’dan bugüne ‘İletişim Galerisi’
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi, 21 Aralık Perşembe günü saat 14.00’te ‘Osmanlı’dan Bugüne İletişim Galerisi’nin açılış töreniyle açıldı. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi, Türkiye’nin iletişim dünyasına ilişkin belleğindekileri, Doğuş Grubu ve Aydın Doğan Vakfı’nın değerli katkılarıyla Türk toplumuna kazandırıyor. Özel koleksiyonlardan temin edilen son derece eski ve nadide parçalardan oluşan İletişim Galerisi’nde; yaklaşık yüz yetmiş yıllık bir geçmişe sahip basın tarihimizin ilkleri olan, ilk Türkçe gazete Takvim-i Vakayi, özel sermayeyle kurulan ilk Türk gazetesi Tercüman-ı Ahvâl, ilk müstakil mizah gazetesi Diyojen, ilk ilmi dergi Mecmua-i Fünun gibi yazılı basın ürünleri sergilenecek. Ayrıca Radyo Televizyon ve Sinemaya ait elektronik cihazlar ile yaklaşık elli parçadan oluşan fotoğraf makineleri koleksiyonu, 1930’lu yıllardan kalan radyolar ve insanı daha eski zamanlara götüren bir gramofon ile Yeşilçam döneminin nostaljik havasını yansıtan çeşitli film kameraları da galeride sergilenen parçalar arasında.
Tüm dünya toplumlarının değerlerini gözetme ve koruma düşüncesiyle oluşturulan İletişim Galerisi, İ.Ü. İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Suat Gezgin’in on yıllık çalışmasının bir ürünü. 21 Aralık 2006 Perşembe tarihinden itibaren halkın ziyaretine açık olacak olan İletişim Galerisi, çağına yaraşır bir toplum olma adına önemli bir adım niteliğinde.
(Kaynak: MediaCat Online)

İKİNCİ HABER
Türkiye’nin ilk iletişim galerisi
İstanbul Üniversitesi (İ.Ü) İletişim Fakültesi, iletişim teknolojisinin hızlı gelişimini sergileyecek bir galeri açacak.

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Suat Gezgin, Mayıs ayında açmayı planladıkları galerinin, Türkiye’nin ilk iletişim galerisi olacağını söyledi. İletişim teknolojilerinin büyük bir hızla geliştiğine dikkat çeken Prof. Dr. Gezgin, galeriyi gezenlerin bu gelişim hızını daha iyi gözlemleyeceğini belirterek, “5 yıldır sürdürdüğümüz çalışmayla dünya ve Türkiye’nin en kapsamlı iletişim galerisini kuruyoruz” diye konuştu.

İstanbul Radyosu’nun 1950’de kurulduğu dönemde kullanılan stüdyo ekipmanlarının da galeride sergileneceğini ifade eden Prof. Dr.Gezgin, galeride yer alacak bazı malzemelerin TRT depolarından çıkarıldığını söyledi. TRT’ye ait depolardan galeri için sergilenecek malzemeler çıkardıklarını kaydeden Prof. Dr. Gezgin, “Geçmişte kullanılan tonlarca ağırlığında matbaa makinaları da gelirimizde yer veriyoruz.” dedi.
(Kaynak: http://sinem1987.blogcu.com/page2 Tarih: 11:51, 26/3/2006)

Bu iki haberin en önemli maddi unsurlarından biri hariç, hepsi aynı. Ancak, ilk haberde 10 yıllık bir çalışma süresi sonunda oluşturulduğu 21.12.2006 tarihinde söylenen müze hazırlığı başlangıç tarihi, 26.03.2006 tarihinde yapılan bir başka haberde 5 yıl olarak belirtilmiş. Ancak 5 yıllık bir hazırlıkla, Dekan Suat Gezgin’in sözleriyle, "dünya ve Türkiye’nin en kapsamlı iletişim galerisini kurmak" mümkün olmadığına göre, bu hazırlığın 10 yıl sürdüğü kuşkusuz. Dünyanın belki de en küçük ve kapsamsız İletişim Müzesine, en kapsamlı ve en büyük demek nasıl bir habercilikse de diyemiyoruz, çünkü bu okul gazetecilik de öğretiyor...

Konuyla ve Dekanlık yönetimiyle pek ilgili değil ama haber takibi yaparken şu skandal haberi de takip edelim diyoruz. Bilmem biliyor musunuz, Vekil Rektör Prof. Dr. Tankut Centel ilk göreve başladığında, bir grup öğretim elemanı, dilekçe vererek, okulumuzun binasının depreme dayanıklı olup olmadığını sormuştu. Bakın cevabı neymiş:

ÜÇÜNCÜ HABER
Gezgin: Medya kendine çeki düzen vermeli...

“Artık patronlar, editörler ve muhabirler meslek etiğini ve kurallarını özümsemek zorundadır.” Prof. Dr. Suat Gezgin’in medyayla ilgili saptamalarından bir alıntı. İstanbul Üniversitesi (İÜ) İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Gezgin ile iletişim fakültelerinin durumu, öğrenilenle uygulanan arasındaki ilişki, ve Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde gecikerek açılmasını konuştuk.
...
Deprem Raporuna kaynak yok...
Soru:
“Marmara Üniversitesi (MÜ), İletişim Fakültesi, 17 Ağustos 1999 depreminde hasar gördüğü gerekçesiyle bu yıl ekim ayında öğrenime başlayamadı. Bir aydır, kantinde dersleri sürdürüyoruz. Öğrenimin aksamasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?”

Suat Gezgin: “Fakülte öğrenciye her şeyi veremez. Öğrencilerin de kendilerini yetiştirmesi gerekli. Hızlandırılmış eğitim konusunda yaz tatilinde eğitim verirlerse açığı kapatabilirler. Aslında MÜ İletişim öğrencileri şanslı. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi olarak, biz fakülte binasına depreme sağlamlık raporu için bile kaynak bulamıyoruz. Keşke biz de kantinde, çadırda ders yapsak... Binanın sağlam olup olmadığına dair elimizde bir rapor olsa.”
(Kaynak: http://www.evrensel.net/02/01/01/medya.html)

SONUÇ
Uzun oldu ama sonuç şu:

İletişim Galerisi gibi, eğitime, öğrenime ve öğrenciye hiç bir yararı ve katkısı olmayan, bir İletişim Fakültesinin eğitim ve öğretim görevlerinin içinde olmayan ve olamayacak olan “iletişim araçları müzesi” kurmak; 40 değil, 50 değil, "55. YIL KURULUŞ TÖRENİ" düzenlemek ve medyadaki bir yığın zer-zevata, her yıl, başka yerlerden almıyorlarmış da bizden almaları mecburmuş gibi ödül vermek gibi etkinliklere para ve zaman bulan İletişim Fakültesi yönetimi, yukarıda okuduğunuz haberde yer aldığı üzere, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin köhne ve işlevsiz binasının olası bir deprem senaryolarının sıkça gündeme geldiği bir dönemde, “sağlam olup olmadığı” raporu için tam 5 yıldır para bulamıyormuş.

Önerimiz, Bakırköy Belediyesi’nin, Doğan ve Doğuş Holdinlerin, konuya, Fakülte ile ilişkileri kalmamasına çok az kalmışken, eski iletişim araşlarına yer bulacaklarına, yeni iletişim aletlerinin öğrencilerce kullanılması için; Kütüphaneye kitap için; deprem için sağlamlık raporu incelemesi için ve öğrencilere başarı bursu vermek için para bulmaya başlamasıdır. Çünkü yarın çok geç olacaktır.

23 Aralık 2006

İLLETİŞİM GALERYASI 3. KEZ AÇILDI...



İstanbul Üniversitesi Web Sitesi'nin "Güncel Duyurular" bölümünde akan haberlerde, İletişim Fakültesi'nin (her ne demekse) İletişim Galerisi açılışına yer verilmemiştir. Bu hassasiyeti için Rektörlüğü kutluyoruz.
"İletişim Galerisi" adı altında, epey bir para harcandığı gözlenen ETKİNLİK ve müzevari sergi, ilk önce İletişim Fakültesi koridorlarında, (2002 yılı); sonra Kemal Alemdaroğlu döneminde, Rektörlük binasının bir salonunda (2003-04), oradan çıkartılınca da, aslında Eski Eserler Kütüphanesi olarak hizmet veren, eskimiş binanın alt katına yerleşti. Tam 10 yıldır kendilerine yer bulamayan bu, neredeyse iletişim ve medya ile ilgili herkesin evinde bulunabilecek koleksiyon ve eski kameralardan oluşan "acaip ve necip" sergi, bilebildiğimiz kadarıyla, üçüncü kez AÇILARAK, exibisyona 3. kez, 21 Aralık 2006'da sokuldu...
Bu arada, görev süresi 9 Ocak 2007'de bittiği Rektörlük tarafından açıklanan Dekan, bu girişimin "10 yıl önce başladığını (1996) ve 10 yılda, sonunda kendine lâyık bir yer bulabildiğini" yaptığı konuışaamamada belirtti. Ancak bu 10 yıl zarfında bu girişime destek verenlere, başta Bakırköy Belediye Başkanı olmak üzere, teşekkür ederken, bu girişimi başlatan kişiyi bu okula kazandıran, o zamanki kurucu Dekan Prof. Dr. Tayfun Akgüner'e teşekkür etmeyi unuttu. Biz Vistilef olarak, bu unutkanlığı kınıyoruz...

21 Aralık 2006

RUSÇA YAYIN

Prof. Dr. Veysel Batmaz'ın, Media Effects on Politics: More Coverage, Less Gain başlıklı makalesinin bir versiyonu Rusça yayınlandı. Ural Devlet Üniversitesi'nin Discourse dergisinde yayınlanan makale, aynı zamanda 15 Aralık 2006 tarihinde Ural Devlet Üniversitesi'nde düzenlenen Discourse: Method, Theory, Practice konulu konferansta tebliğ olarak sunulmuştu:

RUSYA İZLENİMLERİ



15-16 Aralık 2006 tarihinde Ural Devlet Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi’nde, Politik Bilimler Fakültesi ile birlikte düzenlenen “Discourse: Method, Theory, Practice” adlı konferansta “Media Effects on Politics: More Coverage, Less Gain” başlıklı bildiri sunan Prof. Dr. Veysel Batmaz’a Rusya izlenimlerini sorduk:

“14 Aralık’ta Ekaterinburg’a vardım. 1.200.000 kişilik bir Ural kenti olan Ekaterinburg, Devrim’den sonra Bolşevik Partisi’nin en genç Merkez Komite üyesi ünlü Sverstlov’un 1919’da öldürülmesi sonucunda, Sverstlov adını almış. 1991’de de eski adı tekrar verilmiş. Petersburg’un kurucusu Deli Petro’nu karısı olan Katerin için yine Petro tarafından 1700’lerin başında kurulan kent, Sovyet döneminde, askerî fabrikalar ve nükleer başlıklar üreten sanayisi ile gizli ve yasak kentlerden biri haline gelmiş. Hâlâ kentte yaşayan halk yabancılara çok sıcak ama biraz uzak duruyor. Ekaterinburg şu anda Rusya’nın en önemli sanayi kentlerinden biri. Yeltsin buradaki Teknik Üniversite’den inşaat mühendisi olarak mezun olmuş. Daha sonra Moskova Belediye başkanı iken de, biliyorsunuz Sovyet sisteminin çökmesi ile Rusya Başkanı oldu.

Ekaterinburg’un küçük nüfusuna rağmen, kentte 150 binden fazla öğrenci, 22 tane üniversite var. Ben en büyük ikinci üniversitesi olan Ural Devlet Üniversitesi Gazetecilik Bölümü profesörlerinden Dr. Dmytri Strovski’den (yandaki resimde telefonla konuşan) davet alarak konferansa katıldım. Bu arada Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi ve Ural Devlet Üniversitesi Gazetecilik Bölümü ve bizim Fakültenin Halkla İlişkiler Bölümü ortaklaşa olarak Mart 2007’de Antalya’da, “Non-Western Approaches to Media” konulu bir çalışma atölyesi düzenliyor.

Üniversite çok canlı. Cumartesi-Pazar da dersler yapılıyor. Konferansa bildiri sunmamın yanısıra, Bölüm’de üç ders verdim. Öğrenciler çok aktif ve bilgili, en önemli merak konuları, medyanın “ulusal kimlik” inşasındaki rolü. Bana bu konuda hem Türkiye’de, hem de dünyada neler olduğunu sordular.

Aynı zamanda, Oryental Çalışmalar Fakültesi Dekanı Profesör Kuzmin ile öğrenci değiş tokuşu esasında bir ilke anlaşmasına vardık. Orada Türkçe öğrenen Rus öğrencilere bir veya iki sömestir bizde ders almalarını sağlamak için işbirliği yapmanın yollarını arayacağız; aynı şekilde İstanbul Üniversitesi HİT Bölümü öğrencileri de orada yıllık veya yarı yıllık çalışmalar yapabilecek, eğer idari işlemleri ve engelleri aşabilirsek.

Ekaterinburg, kışın çok soğuk. 2 ile -9 arasında hava sıcaklığı varken orada bulundum; ancak altyapısı çok sağlam olduğundan, kapalı mekanlar çok sıcak. Halkın ve öğrencilerin gideceği eğlence mekanları, diskotekler, klüpler ve lokantalar çok bol. Öğrenciler durmadan kitap okuyor ve derse giriyor. Eğitim düzeyinin Sovyetlerden sonra bir çöküş yaşadığı söylense de, bize göre çok üst düzeydeler. Ben, Ural Devlet Üniversitesi Gazetecilik Bölümü tarafından yayınlanan uluslararası medya konulu bir ders kitabına bir makale ile katkıda bulunacağım. Ayrıca, Mart 2007’de yeiden ders vermek üzere davet edildim. Bu türlü uluslararası işbirlikleri herkes için özellikle de öğrenciler için yararlı.”

09 Aralık 2006

İLGİLİ YERE SAYGILARIMIZLA SUNUYORUZ

ALİ ATIF BİR'DEN BOŞALAN DEKANLIK GÖREVİNE GETİRİLEN ÖĞRETİM GÖREVLİSİ ALİ ATIF BİR İÇİN NE DEDİ?

Bahçeşehir İletişim’in yeni dekanı Haluk Gürgen Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesinin Prof. Dr. Ali Atıf Bir’den boşalan dekanlık görevine Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haluk Gürgen getirildi. Ali Atıf Bir fakültede bundan sonra reklamcılık bölüm başkanlığını yürütecek. Konu hakkında görüşlerine başvurduğumuz Gürgen, okulda Ali Atıf Bir tarafından oluşturulan çok iyi bir kadro ve çok iyi bir altyapı olduğunu, kendilerinin bu temelden yararlanarak okula yeni bir ivme kazandırmaya çalışacaklarını söyledi. Gürgen tüm kadroyla birlikte hedeflerinin Bahçeşehir İletişim’i Türkiye’nin en iyi iletişim fakültesine dönüştürmek olduğunu belirtti. (Kaynak: Mediacat dergisi)

Vistilef'in Notu: Haluk Gürgen'i tanırız. Eskişehir Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısıydı; orada hiç Dekanlık yapmadı. Bir ara Rektör Yardımcılığında bulundu... Kendisine başarılar diliyoruz; ama AA1'in arkasından gitmiş olmak bizce hiç de iyi bir şey değildir... Ayrıca, Enver Bey'in parasıyla altyapının kurulması da o kadar önemli değil... Sanırız eski arkadaşı olduğu için AA1'i biraz yağlamış; vakıf üniversitelerinde bu tür halef-selef yağlaması olağandır. Haberde epey yanlış var; birkaç tanesini tanesini yukarıda söyledik. Anadolu Üniversitesi'nde İletişim Fakültesi yok... O, çok iyi kadroyu biz de görmek ve duymak isteriz...

AA1'e soralım: Aşağıdaki yazıda yer alan "bold" cümle ne demek?

Doğaçlamada, mizansen olur mu?
Skeç önceden yazılmış demek değil mi
Doğaçlama skeç olur mu?
Bu ne biçim Dekanlık, medyacılık, oyunculuk, tiyatroculuk.

Veysel Batmaz

Ali Atıf Bir'in yazısı...

Serdar Turgut aşağılık mı?

Haşmet BABAOĞLU Sabah dergisi'ne verdiği röportajda aynen şöyle demişti: "Serdar TURGUT . O da aynı .Mizah duygusunun arkasına saklanır.Bu kadar aşağılık bir heriftir o! Patronlarını utandırıyor,okurlarını utandırıyor." Gelin Haşmet BABAOĞLU doğruyu mu söylüyor bir bakalım.Pazar günü Akşam Gazetesi,Türkiye'nin o kadar sorunu dururken,pireyi deve yaparak "Götürme Muhabbeti Hoca'yı Götürdü" başlığıyla çıktı. Rezil, aşağılık bir habercilik anlayışıyla. Bir doğaçlama skeçte yaşanan "kahve atma " mizanseninin nasıl abartıldığını ,"magazin" malzemesi yapıldığını bile bile.... Gerçeklere, muhabirlerine söylenenlere aldırmadan, kafayı taktığı bir kişiyi hedef alıp, yıkmak,yok etmek için ..Neden ? Serdar TURGUT Hürriyet'ten ayrıldığında Tempo dergisinde bir polemiğe girmiştim. Bir yazıda da "Kendini artık mesih sanıyor" yazmıştım. Turgut o günden bu yana düşman. Sürekli saldırıyor, saldırtıyor. Elindeki gazeteyi, hayalinde beslediği düşmanlarını yakmak, yıkmak ve yok etmek için kullanıyor. Mahkemeden alınan "tekzip" kararlarına uymuyor."Tekzip" kararında üsteledikçe gözü daha da dönüyor. Elindeki gazeteyi babasının malı, elindeki köşeyi tapulu arazisi sanıp "mizah yapıyorum diyerek" istediğine çakıyor aşağılıyor. Neden? Çünkü Serdar TURGUT ta bir Genel Yayın Yönetmeni'nde bulunması gereken "özgüven" yok. Serdar TURGUT bir Genel Yayın Yönetmeni'nde bulunması gereken olgunluğa ulaşamamış... Sonuç? Olan Çukurova Grubu'na oluyor. Akşam'ın tirajı, okur sayısı bir türlü iflah olmuyor. Yerinde sayıyor. Çünkü Serdar TURGUT 'un topluma tepeden bakan sahte entelektüelliği, kişisel hesaplarının peşinde koşma güdüsüyle birleşince ortaya büyütmek istediği hedefini ıskalayan bir gazete çıkarıyor.Sadece okuru mu? Reklam vereni de ıskalıyor Serdar TURGUT .... Grup şirketleri reklam açısından kayırmasa Akşam'ın reklam gelirleri de yerinde sayıyor. Peki ortada böyle bir pespayelik, böyle bir başarısızlık varken Çukurova Grubu Serdar TURGUT 'u hala niye akşam gibi bir gazetenin başında tutuyor?Hele de gazete de Serdar TURGUT tan çok daha başarılı olabilecek Genel Yayın Yönetmeni adayları varken .... Benim bildiğim Serdar ÇALOĞLU gibi ileriyi gören, başarılı bir yönetici eninde sonunda doğru saptamayı yapar, kararı verir ve Akşam 'ı Serdar TURGUT tan kurtarır.Serdar TURGUT tan kurtulmuş bir Akşam'ın kimle masaya oturulursa oturulsun daha fazla değer oluşturacağına kimse şüphe duymasın.. Bu arada Haşmet BABAOĞLU söylediklerinde haklı mı haksız mı onu sonuçlandırmadık değil mi?Yazımı baştan sona yeniden bir okuyun isterseniz .. Okudunuz mu ?Sizce haklı mı ?

04 Aralık 2006

İÇERİK, SÖYLEM, METİN ANALİZCİLERİ... HAYDİ, İŞ BAŞINA:


















Aşağıda http://www.superpoligon.com/oku.asp?id=20593 daki AA1’i savunan iki müstear adlı (nickname’li) yorumu okuyun. Bu iki yorum arasında ne gibi benzerlikler buluyorsunuz, Vistilef’e gönderin... Bu benzerliklerin tamamını ve bu yazıların kim tarafından yazıldığını bulan eğer, Veysel Batmaz’ın bir öğrencisi ise, aldığı tüm Veysel Batmaz’ın verdiği iletişim derslerinden 50 puan daha fazla not alacaktır. (NOT: Bu iki yorum, AA1'in Dekanlıktan uzaklaştırıldığının ardından superpoligon sitesinde yapılan 30'a yakın yorumdan, AA1'i savunan yegâne iki yorumdur.)


YORUM 1:
dışarıdan -
4 Aralik 2006 16:17 Pazartesi

"ali atıf bir anadolu üniversitesinde hocayken ben başka bir okulda başka bir şehirde iletişim doktorası yapıyordum ve hoca bizim doktora iletişim araştırmaları dersimize geliyordu. o zamana kadar aynen burada yazılan olumsuz fikirlere sahiptim ama 6 ay ondan aldığım ders bğtğn bunları alt üst etti. Bi şey söyleyeyim mi kendisiyle aram çokm iyi olmasa da bir zamanlar ondan ders almış biri olarak daha çok şey bilen ve bunu anlatabilen bir hoca görmedim. Hayatımda her kaynağı her makaleyi onun kadar bilen okuyan biriyle karşılaşmasım. İnanın hasta ruhlu bu konuda, derste anlattıklarını anlayabilmek öğrenebilmek için deli gibi uğraşmak gerekti. İletişim araştırmasını yemiş yutmuştu. Dışarıda aptalca şeyler yapıyor ancak bence hocalığına kimse laf etmemeli, prof. ünvanını gerçekten hakeder tıf tıf hoca"

YORUM 2:
yuh yani -
4 Aralik 2006 16:08 Pazartesi

"buraya yorum yapanlara inanamıyorummmmm. ben bahçeşehirde sadece bir yıldır hocadan ders alan bir öğrenciyim adam derste bir deha. creative communications dersini alıyorum ali atıf hocadan ve inanılmaz ders yapıyor, herkesten farklı inanılmaz ödev ve projeler yaptırıyor. ayrıca hoca okula girince bile sizin kim okulda sana saygı duyacak diye yorum yapmanızın aksine hazır ola geçiyor herkes inanın hocası da öğrencisi de personelide. İnanmayan varsa gelin bir gün okula bir derse girin bizle, diğer hocalara atardıklarını görün, asistanlarını görün o zaman kapayın çenenizi. Gerçekten iletişim eğitiminde deha adam. Ya da daha kolayı bizim okulun geçensenki ve bu yılki derlerine bakın ali atıf gelmeden nasıl saçma sapan şeyler aldığımıızı ve bir yılda programı ne hale getirdiğine bakın. Dışarda yaptıklarını onaylarım onaylamam o ayrı ama inanılmaz iyi bir hocadır. Meak eden gelip bir gün okulda görsün..."

02 Aralık 2006

AA1'E KARŞI MAHKEME KAZANAN VEYSEL BATMAZ:


KÜTAHYA DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ MEZUNUDUR...

KİTAPSIZ "PROFESÖRDÜR..."

REKLAM BÖLÜM BAŞKANLIĞI'NDAN DA UZAKLAŞTIRILACAK...

SIRA BAŞKALARINA DA GELİYOR...
DEVR-İ SABIK BAŞLAMIŞTIR.

Veysel Batmaz

HÜRRİYET'LE İLİŞKİSİ KESİLEN 'ATIF HOCA HACI1', BU SEFER DE ÜNİVERSİTEDEKİ GÖREVİNDEN ALINDI

Ali Atıf Bir, Hürriyet Gazetesi'ndeki işini bir süre önce kaybetmişti. Bir bu defa da üniversitesi görevinden alındı. Atıf Hoca Hürriyet'le ilişkisi kesildi ama, televizyon dünyasındaki reytingi hızla artıyor. 'Ah bir polis olsam' dizisinde içişleri bakanı rolü oynayan Ali Atıf Bir Hoca, kısa süre önce Star TV'de 'Stüdyo 4' adlı programa da başladı. Atıf Hoca aynı zamanda, 21 Temmuz 2005 tarihinden bu yana, Bahçeşehir Üniversitesi'nde, İletişim Fakültesi Dekanlığı yapıyordu. Bir son olarak, bu görevden alındı. Atıf Hoca artık, sadece, Reklam Bölümü başkanlığını yürütecek.

Veysel Batmaz'dan eski bir yazı:

"Ertuğrul Özkök’e bir zamanlar, “o kötü bir gazetecidir, iyi bir akademisyendi” diye yazmıştım. Şimdi iyi akademisyen sıfatını da geri alıyorum. Sulandırılmış Mülkiye eğitimi ve diplomdoryent ile zaten olmaz “iyi” akademisyenlik. Bu sıfatı geri almış olmam hâlâ emekliliğinde İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde onu profesör olarak görme isteğimi yok etmedi; bunu da bilesiniz. Kadromuz açık, onu bekliyoruz; yanında Enver Bey’den zılgıt yemesine ramak kalmış AA1 ile birlikte. O ve AA1, bizim Fakülte’de eğlence yaratırlar, tad katarlar; tadına doyum olmaz o koridorların onlarla; onlar da kadromuza katılırlarsa, gaz-tecilik neymiş öğrenir öğrenciler." http://www.haber3.com/artikel.php?artikel_id=99893 1 Mart 2006