Add to Flipboard Magazine.

29 Ocak 2008

TÜRBAN MANİFESTOSU

Foto: Açık Lise Sınavı, Milliyet
AKP ve MHP, KAPATILMAMAK İÇİN, VİSTİLEF’İN ÇÖZÜMÜNE YAKLAŞIYORLAR

İşte 3 maddelik değişiklik...
* Anayasa Madde 10: İdare makamları bütün işlemlerinde ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır.
* Anayasa Madde 42: Kimse, kanunda açıkça yazılı olmayan hiçbir sebeple eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı ve kullanılmasının sınırları kanunla tespit edilir ve düzenlenir.
* YÖK Kanunu Ek Madde 17: Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydı ile yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafet serbesttir. Hiç kimse başının örtülü olması sebebiyle yüksek öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz ve bu yönde uygulama ve düzenleme yapılamaz. Ancak başın örtülmesi, kişinin yüzü açık ve
kimliğinin tanınmasına imkan verecek ve çene altından bağlanacak şekilde olması gerekir.”
(Ajanslar)

Bu üç madde Anayasa ve Yasada tanımlanırsa, TÜRBAN SORUNU çözülecekmiş...

Tam tersini düşünüyoruz:

Bu üç madde ile türban sorunu, siyasal bir istismar konusu yapılarak, oy’a devşirilmeye devam eder.

Türban’ı, bu haliyle üniversitelerde, Vistilef’in çözüm önerileri (Bkz: Bir alt yazı) doğrultusunda serbest bırakmak gerekmektedir. Gerekmektedir ki, türban siyasilerin ve bir takım “dindar” görünümlü dincilerin elinde istismar kaynağı olmasın. Rektörlerin iktidar alanı haline getirilmesin. Laikçilerin ülkeyi din kurallarına teslim etmelerinin önü kapansın.

Diyorlar ki, türban üniversitelerde serbest olursa, laiklik gider...

Diyoruz ki, dincilerin ağzında çiklet olan laiklik, zaten 12 Martçı/12 Eylülcü cici laikçiler tarafından yok edilmiştir. Laiklik halk, demektir, halkçılık demektir; demokrasi demektir. Mustafa Kemal döneminde (1919-1939) gibi, hayat tarzı olması yerine, pespaye ağızlarda oy devşirme değirmeni gibi işleyen bir kavram haline getirilmiştir, laiklik. Bu tür bir laikliğin yok olması zaten gerekmektedir.

Diyorlar ki, türban üniversitelerde serbest olursa, kamusal alana girer...


Diyoruz ki, girmiştir bile. Cumhurbaşkanı’nın kızı bir YÖK üniversitesinde, diplomasını türbanla almıştır. Neredeydi, o Senato kararları ile türbana geçit vermeyen; “burası bir hukuk devletidir, hukuku uygularız” diyerek yave yave konuşan rektörler? Hangisi kınadı bu durumu resmi olarak? Bilkent Üniversitesi, kendilerinin deyişiyle “kamusal alan” değil midir? Uzun zamandır türban kamusal alandadır, zaten. İstanbul B. Belediyesi’nin tüm şirketlerinde türbanlı kadınlar çalışmaktadır. Belediye devletin malı değil midir? Açık Lise sınavları devletin organizasyonu değil midir? Çukurova Üniversitesi devletin üniversitesi değil midir?

Diyorlar ki, türban üniversitelerde serbest olursa, kadın-erkek eşitliği bozulur, mahalle baskısı ile giymeyenler baskıya maruz kalır...

Diyoruz ki, kalmaktadır, bozulmuştur zaten. Kadının, kılının neresini nerede gösterip gösteremeyeceğini erkeklerin tartıştığı bir ortamda zaten kadın-erkek eşitliği yoktur. Muzaffer Şerif’in (yanlış okumadınız, Nakşibendi Şerif Mardin’in değil, Muzaffer Şerif’indir “mahalle baskısı” kavramı) gurup baskısı, konformizm diye nitelediği baskı, karşılıklıdır. Elizabeth Noelle Neumann’ın sessizlik helezonu da... (Değil mi iletişimciler?) Eğer başı açıklar, kendilerinden, inançlarından ve duruşlarından eminseler, mahalle baskısı tersine işler. O nedenle, diyoruz ki, başı türbanlı genç bir kızın, aynı görüşteki erkekle eşit olarak (adalet gereği) üniversiteye girmesi, başını açma olasılığı olan tek eylemdir.

Mütedeyyin bir türbanlı ve/veya erkek, hekim, hâkim, Darwinci öğretmen olmak zaten istememelidir. Bütün bunlar günahtır.

Evet diyoruz ki;

Cici Atatürkçü, “hukuk bilmez hukuk üstünlüğü mehdisi pozundaki tıpçı” Rektörlerin iktidar alanlarını kısıtlamak için;

Dincilerin ağızlarındaki çikleti almak için;

Siyasi yobazların, ekonomik-politik binlerce sorunu olan bu ülkede yapay gündem yaratarak, aslında bir özgürlük boğulması olan türbanı kullanmalarına bir son vermek için,

Evet, diyoruz ki, TÜRBAN ÜNİVERSİTELERDE SERBEST OLMALIDIR. BU HALİYLE...

Serbest olmalıdır ki, üniversitelerde din dahil her şey özgürce tartışılabilsin ve barika-ı hakîkat müsademe-i efkârdan doğsun.

NE AKP, NE MHP BAŞARABİLİR BUNU...

1919-1939 DÖNEMİNE, YENİ TEKNOLOJİLERLE ve GÜNCEL ULUSLARARASI DENGELERLE ve GLOBAL MODERNİTE’NİN KAVRAMLARI İLE DÖNMEK, TEK ÇÖZÜMDÜR...

Hiç yorum yok: