Üniversitelerde “türbana özgürlük” bildirileri bölünmelerle amipler gibi çoğalıyor.
Üniversitelerarası Kurul’un laikçi 12 Mart/Eylülcü türban karşıtı bildirisiyle gelişen bildirileşmelere, hatırlayacaksınız, kurumumuz İstanbul Üniversitesi de, “başörtüsüne evet, türbana hayır” diyerek hedefi ne olduğu belli olmayan “felsefi” bir yaklaşımla hafiften yaklaşmış ve Rektör Mesut Parlak, üniversitenin emir komuta yetkilisi olarak açıkladığı şekilde, “türbanla derse giren öğrenciye hakkı olan notu vermeyeceğini” ilan etmişti.
(Sayın Rektörün konuşması için Yandaki TV Vistilef'i tıklayın.)
En son olarak, Fırat Üniversitesi'nde Görevli 34 Öğretim Görevlisi, bir açıklama yaptı:
"Öğretim üyeleri olarak biz kılık kıyafet konusunda yıllardır uygulanan politikaları ve son günlerde yapılan tartışmaları yakından ve kaygıyla takip ediyoruz. Üniversitelerin düşünce, ifade, din ve inanç özgürlükleri ile eğitim ve öğretim gibi en temel insan hakları karşısında yasakçı değil özgürlükçü bir tavır alması gereken kurumlar olduğunu düşünüyoruz. Üniversitelerimizin çağdaş uygar toplumlara yaraşır biçimde, özgürlükler ve bilim üretimiyle anılmasını istiyoruz. İstisnasız her demokratik ülkede olduğu gibi üniversitelerimizde de kılık kıyafet serbestliğinin; hiçbir din, inanç, düşünce, ırk, grup ve cinsiyet ayırımı yapılmaksızın bütün öğrencilere tanınması gereğine inanıyor; aksi yöndeki tüm düzenleme ve uygulamalara bir an önce son verilmesini talep ediyoruz."
34 öğretim üyesinin yaptığı bu bildiriye imza koyan öğretim üyelerinden bazıları şunlar: Prof.Dr. Burhan Çetinkaya, Prof.Dr. Osman Özcan, Prof. Fahrettin Göktaş, Prof.Dr. Ahmet Özel, Prof.Dr. Bülent Müngen, Prof.Dr. Osman Doğru, Prof. Dr. Ali Mükremin Apaydın, Prof.Dr. Selami Serhatlıoğlu, Prof.Dr. Adnan Seyrek, Doç.Dr. Hamit Yıldız, Doç.Dr. Ahmet Kabaklı, Doç.Dr. Aziz Karaoğlu, Yrd.Doç.Dr. Ahmet Tevfik Ozan, Yrd.Doç.Dr. Orhan Özbey, Yrd. Doç. Dr. Cevdet Kılıç, Prof. Dr. Nusret Şekerdağ, Prof. Dr. Ali Ölçücü, Prof. Dr. Yusuf Bolat, Prof. Dr. Cihan Alkan, Prof.Dr. Abdülkadir Yıldız, Prof. Dr. Nimet Kabakuş, Doç. Dr. Şener Demirel.
Bunlara ek olarak tabii, biliyorsunuz, ÜAK’a karşı ve tepki olarak, AKP’lilerin ağırlıkta olduğu 2. Cumhuriyetçiler bir bildiri yayınlamışlardı. MEME tarafından yaygın olarak pompalanan bu bildiricilerin en önemli kozu AKP’ye yakın olmalarıydı ve kırılma noktalarını da bu en güçlü olduklarını zannettikleri halkada yaşadılar. Aralarında sadece 160 kadının bulunduğu 3500 kadar akademisyenin “üniversitelerde türban serbestisine indirgedikleri özgürlük” için, desteğini sağladılar: http://universitedeozgurluk.blogspot.com/.
Bu bildiriyi yayınlayalar ve imzaya açanlar AKP’li olarak damgalanarak, marjinalleştirildiler.
Bu bildiriye, “üniversite konseyleri” adı altında resmi bir bildiri, cevap olarak geldi:
http://www.universitekonseyleri.org/
Daha sonra, liboş Çantacı Çandar şöyle yazdı: “İlke siyaseti yerine 22 Temmuz çoğunluğuna bakarak bildiğimi okurum tavrını benimseyen bir hükümete kayıtsız-şartsız destek vermek söz konusu olamazdı. AK Parti’nin yanlış siyaset rotasında ilerlememesinin, tekrar liberal-demokrat desteği elde etmesi ve güvenmesinin tek yolu var: ’Yeni sivil anayasa yapımını öne almak’ve 2008’i AB yılı yapmayı laftan çıkartıp, fiiliyatta da kanıtlamak.”
En büyük sürpriz ise, ağırlığını AKP’li 2. Cumhuriyetçilerin oluşturduğu bildiriyi (Bkz: http://universitedeozgurluk.blogspot.com/) imzalamayan isimler arasında Star Gazetesi Başyazarı liboş 2. Cumhuriyetçi Mehmet Altan’ın bulunmasıydı. Bu ayrışmayı MEME’den önce Vistilef sizlere duyurdu. Altan karşı bildiriyi niçin imzalamadığını şu sözlerle açıklıyordu: “Eski bir akademisyen olarak üniversitelerin türban üzerinden tanımlanmasına karşıyım. Türkiye’de üniversiteler ne kadar var ya da ne kadar yok? 1982 Anayasası’yla birlikte üniversiteler bilim üretemeyen, kışla haline getirilmiş, özgürlüğün olmadığı kurumlar haline dönüştürüldü. Türbana karşı tepki gösteren ya da karşı bildiri yayınlayan akademisyenler, 301’in kaldırılması ya da Atilla Yayla’ya düşüncesinden dolayı verilen 15 ay hapis cezaya karşı ne yaptı, nasıl bir tepki gösterdi? Kısıtlanan özgürlüklerin tümünün kaldırılması gerekirken, yerel seçimler yaklaşıyor diye sadece türbanın üzerine gidilmesi de doğru bir yaklaşım olmadı.” Belki de Mehmet Altan, Rektörü Mesut Parlak’tan ayrı düşmek istememişti ve klasik özgürlükler istemi bu kılıfa bahene oldu, kimbilir!
Son olarak hepsinin Taraf gaz-tesini okuduğundan şüphe duymadığımız akademisyenler tarafından da “Tarafsız” bildiri yayınlandı: Aralarında Koç’tan Prof. Fuat Keyman, Galatasaray’dan Ahmet İnsel, Ankara Üniversitesi’nden Prof. Müthat Sancar’ın başını çektiği bir bildiri de, laikçilerle, AKP’li 2. Cumhuriyetçilere karşı ne olduğu üçüncü yolu öneriyorlar. Bu ekip, aslında Kürt sorunu ve Helen sorununda AKP’li 2. Cumhuriyeçilerle ortaklaşa hareket ederken, türbanda ayrışmış bulunuyor. Bunun en güzel müşahhas simgesi ise, kafa karışıklığıyla “modernleşme” diye sosyalizasyon süreçleri kuramlarını ve tampon mekanizmalarını durmadan TV’lerde anlatan ve “farklılaşmayı çoğaltmakla,” “ötekileştirmeyi önlemenin,” “özgürlük” olduğunu zanneden Doç. Ferhat Kentel. Ferhat Kentel şimdi AKP’li 2. Cumhuriyetçiler safında. Cengiz Çandar’ın ve Mehmet Altan’ın ise başını Prof. Fuat Keyman’ın çektiği bildiriye katılmaları bekleniyor. Ya da her şeye tarafsız kalarak, bu iki liboş, bermutad “özgürlüklerin efendisi” kalmayı yeğleyecekler.
Bildirileşmeye indirgenen üniversitenin bu içinde bulunduğu sefaletini yaratanlardan hesap soracağız. Laikçi rektörlerle, türlü çeşitli 2. Cumhuriyetçi teferruat ve üçüncü yol arasında sıkışmayacağız. Laikçilerin ve dincilerin rahatsız olacağı, laikler ile dindarların rahat edeceği bir düzeni Vistilef olarak tüm üniversitede ve Türkiye’de öneriyoruz ve kuracağız.
Eğer Vistilef varsa, gerisi teferruattır.
Vistilef’i, hukuk, bilim ve akademik verim konularında olduğu gibi, “türban” ve “üniversitede özgürlükler” konusunda da izlemeye devam edin. Sürekli ARŞİV’i tıklayarak eski yazılarımızın hafızalarınıza nakşedilmelerini sağlayın. Yararlı olacaktır: Bu yazıyı mutlaka okuyun: http://vistilefblog.blogspot.com/2008_01_20_archive.html Göreceksiniz ki, Türkiye için çözümler bu yazıda önerdiğimiz üç çözümden biri olacaktır.
Herkese, dincilerin ve laikçilerin rahatsız olduğu; laiklerin ve dindarların rahat ettiği bir Türkiye diliyoruz; kuracağız.
Bu çerçeve içinde, ilkelerimizden taviz vermeden ama her ilkeye de hoşgörü ile yaklaşarak ortak hareket etmeye hazırız. Türban'a karşıyız; türbanlı öğrencinin üniversite eğitim hakkından yanayız.
Üniversitelerarası Kurul’un laikçi 12 Mart/Eylülcü türban karşıtı bildirisiyle gelişen bildirileşmelere, hatırlayacaksınız, kurumumuz İstanbul Üniversitesi de, “başörtüsüne evet, türbana hayır” diyerek hedefi ne olduğu belli olmayan “felsefi” bir yaklaşımla hafiften yaklaşmış ve Rektör Mesut Parlak, üniversitenin emir komuta yetkilisi olarak açıkladığı şekilde, “türbanla derse giren öğrenciye hakkı olan notu vermeyeceğini” ilan etmişti.
(Sayın Rektörün konuşması için Yandaki TV Vistilef'i tıklayın.)
En son olarak, Fırat Üniversitesi'nde Görevli 34 Öğretim Görevlisi, bir açıklama yaptı:
"Öğretim üyeleri olarak biz kılık kıyafet konusunda yıllardır uygulanan politikaları ve son günlerde yapılan tartışmaları yakından ve kaygıyla takip ediyoruz. Üniversitelerin düşünce, ifade, din ve inanç özgürlükleri ile eğitim ve öğretim gibi en temel insan hakları karşısında yasakçı değil özgürlükçü bir tavır alması gereken kurumlar olduğunu düşünüyoruz. Üniversitelerimizin çağdaş uygar toplumlara yaraşır biçimde, özgürlükler ve bilim üretimiyle anılmasını istiyoruz. İstisnasız her demokratik ülkede olduğu gibi üniversitelerimizde de kılık kıyafet serbestliğinin; hiçbir din, inanç, düşünce, ırk, grup ve cinsiyet ayırımı yapılmaksızın bütün öğrencilere tanınması gereğine inanıyor; aksi yöndeki tüm düzenleme ve uygulamalara bir an önce son verilmesini talep ediyoruz."
34 öğretim üyesinin yaptığı bu bildiriye imza koyan öğretim üyelerinden bazıları şunlar: Prof.Dr. Burhan Çetinkaya, Prof.Dr. Osman Özcan, Prof. Fahrettin Göktaş, Prof.Dr. Ahmet Özel, Prof.Dr. Bülent Müngen, Prof.Dr. Osman Doğru, Prof. Dr. Ali Mükremin Apaydın, Prof.Dr. Selami Serhatlıoğlu, Prof.Dr. Adnan Seyrek, Doç.Dr. Hamit Yıldız, Doç.Dr. Ahmet Kabaklı, Doç.Dr. Aziz Karaoğlu, Yrd.Doç.Dr. Ahmet Tevfik Ozan, Yrd.Doç.Dr. Orhan Özbey, Yrd. Doç. Dr. Cevdet Kılıç, Prof. Dr. Nusret Şekerdağ, Prof. Dr. Ali Ölçücü, Prof. Dr. Yusuf Bolat, Prof. Dr. Cihan Alkan, Prof.Dr. Abdülkadir Yıldız, Prof. Dr. Nimet Kabakuş, Doç. Dr. Şener Demirel.
Bunlara ek olarak tabii, biliyorsunuz, ÜAK’a karşı ve tepki olarak, AKP’lilerin ağırlıkta olduğu 2. Cumhuriyetçiler bir bildiri yayınlamışlardı. MEME tarafından yaygın olarak pompalanan bu bildiricilerin en önemli kozu AKP’ye yakın olmalarıydı ve kırılma noktalarını da bu en güçlü olduklarını zannettikleri halkada yaşadılar. Aralarında sadece 160 kadının bulunduğu 3500 kadar akademisyenin “üniversitelerde türban serbestisine indirgedikleri özgürlük” için, desteğini sağladılar: http://universitedeozgurluk.blogspot.com/.
Bu bildiriyi yayınlayalar ve imzaya açanlar AKP’li olarak damgalanarak, marjinalleştirildiler.
Bu bildiriye, “üniversite konseyleri” adı altında resmi bir bildiri, cevap olarak geldi:
http://www.universitekonseyleri.org/
Daha sonra, liboş Çantacı Çandar şöyle yazdı: “İlke siyaseti yerine 22 Temmuz çoğunluğuna bakarak bildiğimi okurum tavrını benimseyen bir hükümete kayıtsız-şartsız destek vermek söz konusu olamazdı. AK Parti’nin yanlış siyaset rotasında ilerlememesinin, tekrar liberal-demokrat desteği elde etmesi ve güvenmesinin tek yolu var: ’Yeni sivil anayasa yapımını öne almak’ve 2008’i AB yılı yapmayı laftan çıkartıp, fiiliyatta da kanıtlamak.”
En büyük sürpriz ise, ağırlığını AKP’li 2. Cumhuriyetçilerin oluşturduğu bildiriyi (Bkz: http://universitedeozgurluk.blogspot.com/) imzalamayan isimler arasında Star Gazetesi Başyazarı liboş 2. Cumhuriyetçi Mehmet Altan’ın bulunmasıydı. Bu ayrışmayı MEME’den önce Vistilef sizlere duyurdu. Altan karşı bildiriyi niçin imzalamadığını şu sözlerle açıklıyordu: “Eski bir akademisyen olarak üniversitelerin türban üzerinden tanımlanmasına karşıyım. Türkiye’de üniversiteler ne kadar var ya da ne kadar yok? 1982 Anayasası’yla birlikte üniversiteler bilim üretemeyen, kışla haline getirilmiş, özgürlüğün olmadığı kurumlar haline dönüştürüldü. Türbana karşı tepki gösteren ya da karşı bildiri yayınlayan akademisyenler, 301’in kaldırılması ya da Atilla Yayla’ya düşüncesinden dolayı verilen 15 ay hapis cezaya karşı ne yaptı, nasıl bir tepki gösterdi? Kısıtlanan özgürlüklerin tümünün kaldırılması gerekirken, yerel seçimler yaklaşıyor diye sadece türbanın üzerine gidilmesi de doğru bir yaklaşım olmadı.” Belki de Mehmet Altan, Rektörü Mesut Parlak’tan ayrı düşmek istememişti ve klasik özgürlükler istemi bu kılıfa bahene oldu, kimbilir!
Son olarak hepsinin Taraf gaz-tesini okuduğundan şüphe duymadığımız akademisyenler tarafından da “Tarafsız” bildiri yayınlandı: Aralarında Koç’tan Prof. Fuat Keyman, Galatasaray’dan Ahmet İnsel, Ankara Üniversitesi’nden Prof. Müthat Sancar’ın başını çektiği bir bildiri de, laikçilerle, AKP’li 2. Cumhuriyetçilere karşı ne olduğu üçüncü yolu öneriyorlar. Bu ekip, aslında Kürt sorunu ve Helen sorununda AKP’li 2. Cumhuriyeçilerle ortaklaşa hareket ederken, türbanda ayrışmış bulunuyor. Bunun en güzel müşahhas simgesi ise, kafa karışıklığıyla “modernleşme” diye sosyalizasyon süreçleri kuramlarını ve tampon mekanizmalarını durmadan TV’lerde anlatan ve “farklılaşmayı çoğaltmakla,” “ötekileştirmeyi önlemenin,” “özgürlük” olduğunu zanneden Doç. Ferhat Kentel. Ferhat Kentel şimdi AKP’li 2. Cumhuriyetçiler safında. Cengiz Çandar’ın ve Mehmet Altan’ın ise başını Prof. Fuat Keyman’ın çektiği bildiriye katılmaları bekleniyor. Ya da her şeye tarafsız kalarak, bu iki liboş, bermutad “özgürlüklerin efendisi” kalmayı yeğleyecekler.
Bildirileşmeye indirgenen üniversitenin bu içinde bulunduğu sefaletini yaratanlardan hesap soracağız. Laikçi rektörlerle, türlü çeşitli 2. Cumhuriyetçi teferruat ve üçüncü yol arasında sıkışmayacağız. Laikçilerin ve dincilerin rahatsız olacağı, laikler ile dindarların rahat edeceği bir düzeni Vistilef olarak tüm üniversitede ve Türkiye’de öneriyoruz ve kuracağız.
Eğer Vistilef varsa, gerisi teferruattır.
Vistilef’i, hukuk, bilim ve akademik verim konularında olduğu gibi, “türban” ve “üniversitede özgürlükler” konusunda da izlemeye devam edin. Sürekli ARŞİV’i tıklayarak eski yazılarımızın hafızalarınıza nakşedilmelerini sağlayın. Yararlı olacaktır: Bu yazıyı mutlaka okuyun: http://vistilefblog.blogspot.com/2008_01_20_archive.html Göreceksiniz ki, Türkiye için çözümler bu yazıda önerdiğimiz üç çözümden biri olacaktır.
Herkese, dincilerin ve laikçilerin rahatsız olduğu; laiklerin ve dindarların rahat ettiği bir Türkiye diliyoruz; kuracağız.
Bu çerçeve içinde, ilkelerimizden taviz vermeden ama her ilkeye de hoşgörü ile yaklaşarak ortak hareket etmeye hazırız. Türban'a karşıyız; türbanlı öğrencinin üniversite eğitim hakkından yanayız.
1 yorum:
Üniversitelerin dindarları rahat ettirmek gibi bir görevi yoktur!
Yorum Gönder