"REKTÖRLER SENDROMU"NA DEVAM...
Rektör adaylığım sürecinde, üniversitelerde bir “rektörler sendromu” yaşandığını söylemiştim. “Şeyhi müritleri uçurur” misali, rektörler etrafında makam ve koltuk sevdalısı siyaset ve ticareti bir arada yürütmenin cambazı profesörlerin yalakalığı ile, 2547 sayılı Yasa’da hüküm altına alınan görev ve yetkilerinin çok ötesinde işlere karışıp, karıştıkları işleri de yüzlerine gözlerine bulaştırıldıklarından, önemli bir kısmının adli makamların karşısında hesap verme ile yüz yüze bulunduklarını söyleyerek örnekler sıralamıştım: http://rektorbatmaz.blogspot.com/2008/12/rektrler-sendromuna-yenileri-ekleniyor.html ve http://rektorbatmaz.blogspot.com/2008/11/son-yillarda-acaip-bir-rektrler.html
Bu örneklere şimdi de, YÖK eski başkanı ve eski rektör Kemal Gürüz katıldı. Yakında nankör rektör Mesut Parlak da katılacak. Kemal Gürüz ile tanışıklığım, onun beni değil benim onu tanımam, ODTÜ’lü yıllara uzanır. Ben sol öğrenci derneği yöneticisi iken, o da Tarık Somer’in, Kimya Mühendisliği Bölümü’ndei, ülkücü asistanı idi ve ÖTK’dan aralarında benim de bulunduğum kişilerce zaman zaman hırpalanırdı.
Daha sonra onu YÖK başkanlığı yaptığı sıralarda tanıdım. Beykent Üniversitesi’nin kuruluş çalışmalarını yürütürken, Mütevelli Heyeti Başkanımız Adem Çelik ile birkaç kez makamında ziyaretine gittik. Azarlayıcı tonu, küçüklü büyüklü tüm dağları ben yarattım diyen edası eğitim ve üniversite ile ilgili genel bilgisizliğini gizlemeye yetmezken, “buyuruculuk” tavrı ile sanki üniversiteleri kurtarmanın Mesihçi işlevi ile tanrısal bir emir sonucu donatılmış gibiydi. Dinlemiyor emir veriyordu. Verdiği emirler ise, eğitim ve üniversitenin gelecek on-on beş yılı için yıkım demekti, fark etmiyordu. Biz de, çarnaçar, boynu bükük, Beykent Üniversite’nin YÖK vizesi için “evet” diyorduk, her dediğine.
Dedikleri ve buyrukları korkunçtu: O sıralar (1996-97) 28 Şubat’ı arkasına almış bir tarzda dediklerini yapmazsak, çabamızı engelleyeceğini biliyorduk. Beş ayrı üniversite girişimiydik (Bilgi /İSİS; Atılım, Doğuş, Maltepe, Beykent-BİEK Üniversiteleri). Girişimlerimiz 1993 yılından beri her birimizin ayrı bir İngiliz üniversitesi ile olmak üzere “franchise” ortaklığı bulunuyordu. Yani, dört yıldır, İngiliz yüksek öğretimindeki standartlarla çok sıkı “validation” süreçleri ile denetlenen üniversite eğitimi yapıyorduk. Deyim yerindeyse, bize ortaklarımız olan İngiliz üniversitelerinin uyguladıkları “validation” kriterlerini İstanbul Üniversitesi’ne uygulasak, açık bölümü kalmazdı. İngiliz standartlarında, bu kadar temeli sağlam olarak kurduğumuz üniversitelere, zamanın YÖK Başkanı Mehmet Sağlam ve Abbas Güçlü denilen varakpare, “korsan üniversite” diyordu.
Mehmet Sağlam'dan sonra YÖK Başkanı olan Kemal Gürüz, biraz da savsaklıkla ilgili odaksızlığından, vakıf üniversitelerine daha olumlu bakıyor ancak o da zapt-ı rapt altında bir vakıf üniversitesi kurmak modelini benimsiyordu. Elimiz kolumuz bağlı, karşısında sus pus oturuyorduk. Adem Çelik ve benim katıldığım özel bir toplantıda, diyordu ki, "iki şeyi zinhar yapmayacaksınız; yaparsanız sizi kapatırım: (1) kendi aranızda bir dernek kurmayacaksınız (demek istediği açıktı: kendi YÖK’ününüzü oluşturmayacaksınız, merkezi YÖK’e bağlı kalacaksınız); (2) ortak olduğunuz İngiliz üniversiteleri ile ortaklıklarınızı derhal sonlandıracaksınız (demek istediği, “sakın ola ki, Batılı eğitim tarzını benimsemeyin, AB’ye karşıyız, onların eğitimi bizi ilgilendirmez.”)". Bu iki sözü verirsek, YÖK iznini alabileceğimizi ve sonradan da başımızın ağrımayacağını söylüyordu. Biz de istemeye istemeye kabul ettik.
Yıllar geçti (on yıl) Kemal Gürüz, ulusalcılıktan ve Ergenekon Terör Örgütü’ne üye olmaktan göz altına alındı ve serbest bırakıldı. Bırakıldıktan sonra da bir gazeteciye, “ne ulusalcılığı, ben Amerikancıyım” dedi. On yıl önce ise tam bir 28 Şubatçı ulusalcı olarak, bizim üniversite girişimimizi, merkezi olarak denetleyecek ve yönlendirecek bir yapının içine sokarak, aslında daha sonra bir devlet politikası olacak olan AB ile üniversite eğitiminde, yakın ve iç içe işbirliği içinde bulunmak süreci olan Bologna Süreci’ne ters laflar ediyordu. Oysa, şimdi, “ben amerikancıyım, ulusalcı değilim” dediği için, o günlerde bir “amerikancı” olarak yapması gereken, adem-i merkeziyetçiliğin ve AB üniversite değişim programları ile (Erasmus, Da Vinci, Sokrates, orta eğitimde Comenius) bağlantının bir İngiliz üniversitesinin ortaklığını desteklemek yerine, Türkiye’ye onlarca yıl kaybettiren bir politikayı bize dikte ettiriyordu. Oysa, bugün o beş üniversite yabancı ortaklıklarını sürdürselerdi, bugün AB’ye girme/çıkma diye bir derdimiz olmayacaktı. AB bizim içimizde olacağından, tam üyelik sorunu ve sürecini yaşamayacaktık. Amerikan üniversite yapısının temeli olan, değişik üniversite gruplarının dernekleri aracılığı ile standartların saptanması (accreditation) da, o zamanlar kuracağımız bir “Vakıf Üniversiteleri Derneği” ile kendi rayında, devlet üniversitelerine de örnek olacak biçimde yapılanacaktı.
İşte Kemal Gürüz bu!
Onu amerikancı olarak da ciddiye almıyoruz. Çünkü o merkezci ve merkeziyetçi. O sadece Türkiye’de 1982’den beri yaşanan rektörler sendromu’nun silik bir örneği. Her devrin ve merkezi gücün adamı; sıkıştı mı geçmişini silip atıyor… Elindeki otoritenin sonuçlarını düşünmeden kullanan ve yetkisiz olduğu halde, abuk sabuk gazlamalarla yetki kullandığını zanneden “profesörlerin ve generallerin uçurduğu” bir “rektör” sureti. Üstelik bir ara da rektörlerin rektörü de (YÖK Başkanı) oldu. Acı ama gerçek !!! Bu ülkeye de yazık…
Prof. Dr. Veysel Batmaz
Bu konudaki Yani Şafak gazetesinin haberi her şeyi iyi bir biçimde açıklıyor:
Sisi gibi konuştu!
Ergenekon operasyonunun 10. dalgasında gözaltına alınan eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz, gözaltı sürecinde yaşadıklarını anlattı. Kötü bir muameleye maruz kalmadığını belirten Gürüz'ün polisin davranışlarıyla ilgili ifadelerinin, 'Sisi' lakaplı Seyhan Soylu'nun açıklamasıyla benzerlik taşıması dikkat çekti.
Ergenekon operasyonlarının 10'uncu dalgasında gözaltına alınan Yükseköğretim Kurulu (YÖK) eski başkanı Kemal Gürüz, önceki gün bir gazetede yayınlanan röportajında gözaltı sürecinde yaşadıklarını anlattı. Gürüz'ün özellikle polislerle ilgili kullandığı ifadelerin aynı operasyon kapsamında gözaltına alınıp salıverilen 'Sisi' lakablı Seyhan Soylu'nun açıklamalarıyla örtüşmesi dikkatlerden kaçmadı.
'ÇOK NAZİKLERDİ'
Ergenekon operasyonunun 8'inci dalgasında gözaltına alınan 'Sisi' lakaplı Seyhan Soylu'nun serbest kaldıktan sonra yaptığı açıklamaların aynısının Kemal Gürüz'den gelmesi dikkat çekti. Ergenekon operasyonları serisinin 20 Eylül 2008 tarihindeki sekizinci dalgasında sinema sanatçısı Nurseli İdiz'le birlikte gözaltına alınan 'Sisi' lakaplı Seyhan Soylu, serbest bırakıldıktan sonra gazetecilere “Savcı Zekeriya Öz, beni tüm konularda sorguladı. Kendisi çok önemli birisi ve iyi donanımlı. Polis arkadaşlar da bana karşı oldukça nazik davrandılar” şeklinde açıklama yapmıştı.
'ŞÜKRANLA YAD EDİYORUM'
Kemal Gürüz'ün de serbest kaldıktan sonra bir gazetede yayınlanan röportajında söylediği “Savcılar da tıpkı ifade alan polisler gibi çok yetenekli, bilgili ve saygılı kişilerdi. Çok yetenekli olduklarını gördüm. Bu Türkiye için iyi bir şey. Bu işleri konularına hakim, bilgili, yetenekli polis ve savcıların yapması Türkiye için takdir edilecek bir durum' sözleri iki yorum arasındaki benzerliği ortaya koydu. Aynı soruşturma kapsamında gözaltına alınan, ifade verdikten sonra da serbest bırakılan Sisi ve Gürüz'ün benzer yorumları dikkat çekici bulundu.
Gürüz, polisler için “Gözaltı süresince herhangi bir kötü mumeleye tabi tutulmadım. Görevini yapan polis memurlarını şükranla yad ediyorum” ifadesini kullanmıştı. Kaynak: Yeni Şafak
1 yorum:
Dodisi Gelene Dido arkadaşlarını Dodilettir
televizyondaki dodileme reklamları ile dikkat çeken Ülker dodi, şimdi de internette.
Ülkerin reklamları dikkat çeken çikolatalı ürünü Dido'nun internet sitesi dodilettiriyor.
"Dodisi Gelene Dido" isimli sitede klasik reklamların görüntülerinin yanısıra dodileme merkezi de yer alıyor. .
Sitenin interaktif kullanılanbilen bu bölümü ile dilediğiniz bir kişi ya da canlıyı dodiletebilirsiniz.
www.dodisigelenedido.com adresinden ulaşabileceğiniz sitede, bu eğlenceli dodileme özelliği; kolay kullanımı ve resme göre ayarları ile kullanımı hoş bir özellik olmuş.
Dodilettiğiniz arkadaşınızı maille haberdar edebildiğiniz ve mesaj gönderebildiğiniz arkadaşınızı şaşırtabilirsiniz.
Dodisi gelene dido didosu gelene dodi, eğlencesi gelene didolayan fotoğraflar. Haydi eğlence başlasın...
Yorum Gönder