Mesele sadece şifre ve kopya değil:
YGS-ÖSYM vesilesi ile "ölçme ve değerlendirme"nin güvenirlik (reliability) ve geçerlik (validity) sorunları
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Ölçme ve Değerlendirme Bölümü öğretim üyeleri bir rapor yayınlayarak YGS’de ve sonrası gelişmelerde izlenen yanlışlıkları değerlendirdi. Raporda sınavda ve sonrasında izlenilen yanlış yolun sınavın iptal edilmesini gerektirdiği ifade edildi.
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Ölçme ve Değerlendirme Bölümü hocaları Yükseköğretime Geçiş Sınavı’na (YGS) yönelik bir rapor hazırladı. Yayınlanan raporda, YGS’de farklı soru kitapçıklarındaki sıralama yönteminden, cevaplardaki “şifreleme yöntemine” ilişkin birçok değerlendirmeye yer verildi. Raporda sınavın iptal edilmesi gerektiği kaydedildi.
Ölçme ve Değerlendirme Bölümü hocaları tarafından hazırlanan raporda, YGS’de kullanılan testler ve uygulanışı değerlendirilirken, YGS gibi önemli bir sınavda kullanılacak ölçme araçlarının geliştirilmesinde ve uygulanmasında ölçme ve değerlendirmenin vazgeçilmez bazı bilimsel temel ilkelerinin gözetilmesinin gerekliliğine dikkat çekildi. Yayınlanan raporda, “Sınavın sonucuna göre verilecek kararların adil, nesnel, eşitlik ilkesine zarar vermeyecek biçimde, bir başka ifade ile geçerli ve güvenilir olabilmesi için sınava ilişkin tüm uygulamaların bu ilkelere göre gerçekleştirilmesi zorunludur” ifadeleri yer aldı.
Hazırlanan raporda YGS 2011'de verilen testlerde, ''konu/tema birliğinin sağlanması'', ''soruların kolaydan zora doğru sıralanması'' ve ''sayılarla ifade edilen seçeneklerin küçükten büyüğe veya büyükten küçüğe doğru sıralanması'' ilkelerinin göz ardı edildiği kaydedildi. Ölçme ve Değerlendirme Bölümü raporunda, her adaya özgü bir kitapçık uygulamasının akademik açıdan kabulü mümkün olmayan, tamamen 'mekanik' olarak nitelenebilecek bir uygulama olduğuna dikkat çekildi.
Raporda 1 milyon 700 bin ayrı kitapçık için bu ilkelerin gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığı vurgulanırken, “Bir testteki belli bir konu ya da temaya ilişkin soruların testin farklı yerlerine dağılması, öğrencinin testi yanıtlarken zihinsel kurgusunu ve dikkatini bozacak, gerçek performansını göstermesini engelleyecektir. Bu ilkeye uygun olmayan kitapçıklarla karşılaşmak adaylar açısından haksız bir durum yaratmakta ve eşitlik ilkesini bozan bir nitelik taşımaktadır'' denildi.
Hazırlanan YGS raporunda ayrıca soruların kolaydan zora doğru sıralanması gerektiğine de dikkat çekilirken, sınavın yeterince kaygı yaratan bir ortam olduğu hatırlatılarak şu ifadelere yer verildi: “Sınav kaygısı, psikolojide yoğun olarak çalışılan bilimsel bir araştırma konusudur. Bu yüzden adayın moralini başlangıçta zor sorularla bozmamak, var olan potansiyelini en iyi biçimde ortaya koymasını sağlamak üzere test kolay sorularla başlar. Tersi bir durumda, ölçme işine ölçme aracından kaynaklı bir hata karışır. Bu yüzden, YGS 2011'de bu ilkelere uygun olmayan kitapçıklarla karşılaşan adaylar dezavantajlı durumda kalmışlardır.” Raporda ''her adaya özgü soru kitapçığı'' uygulamasının, bazı adayların lehine, bazı adayların ise aleyhine sonuçlar doğuracağı belirtildi.
Ölçme ve Değerlendirme Bölümü hocaları tarafından hazırlanan raporda şifre tartışmalarının ilk ortaya çıktığı tarihte ÖSYM'nin web sayfasında yer alan YGS 2011'de kullanılan testler ve cevap anahtarlarının bu çerçevede bölümün öğretim üyelerince incelendiği kaydedilirken, inceleme sonucuna ilişkin olarak şu değerlendirme yapıldı: “Bu inceleme sonucunda, özellikle 'Temel Matematik Testi'nde yer alan sorularda; soru kökünü ve seçenekleri hiç okumadan belirtilen şifre uygulanarak, 40 sorudan 30'un üzerindeki soru için hemen doğru cevaba gidilebildiği gözlenmiştir. Bu incelemede olduğu gibi, YGS 2011'de kullanılan diğer kitapçıklarda da yanıtların seçeneklere tesadüfi bir biçimde dağıtılmayıp belli bir sistematiğe göre yerleştirildiği (şifreleme) iddiası gerçek olduğu takdirde, sınavın yansızlığı tamamen ortadan kalkmış olacaktır. Zira bu durumda testlerde ölçülen, adayın ilgili alanlardaki akademik başarısı değil, seçeneklerdeki sistematiği yakalama gücü olacaktır. Bu sistematiği yakalayarak doğru yanıtlar veren adaylar, haksız bir başarı elde etmiş olacaklardır.''
Daha sonra ÖSYM Başkanı Ali Demir’in yaptığı açıklamaların da konuya ilişkin kuşkuları giderici nitelikte olmadığının belirtildiği raporda, “Tartışılan 'şifreleme sistemi'nin hiçbir adaya ait test kitapçığında kullanılmadığı bu toplantıda ifade edilmiştir. Böyle bir 'şifreleme sistemi' adaylara verilen test kitapçıklarında bulunmuyorsa ve ÖSYM, test hazırlama sürecinde, güvenlik, gizlilik gibi nedenlerle bir 'şifreleme sistemi' kullandıysa, bu sistemin güvenlik açısından özellikle saklanması gerekirken, neden kamuoyuna ilan edilen kitapçıkta bu şifreleme sistemi ile çözülebilen soruların yer aldığına dair akla yatkın ve akademik bir gerekçe sunulmamıştır” denildi.
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Ölçme ve Değerlendirme Bölümü öğretim üyeleri YGS’ye ilişkin hazırladıkları raporda ayrıca, ÖSYM Başkanı'nın YGS 2011'e ilişkin test geliştirme çalışmaları yapılırken, ''eğitim bilimcilerden görüş aldıkları''nı ifade ettiği hatırlatılırken, “Uzmanlık alanı 'Ölçme ve Değerlendirme' olan hiçbir eğitim bilimcinin ölçmenin temel ilke ve tekniklerine uygun düşmeyen bu tarz sınav uygulamalarını desteklemesi mümkün görünmemektedir” ifadelerine yer verildi.
Hazırlanan raporda sınavın iptal edilmesi gerektiği kaydedilirken, buna ilişkin değerlendirme şu şekilde raporda yer aldı: “Büyük bir psikolojik yük altında bu sınavlara hazırlanarak katılan öğrencilerimizin, onları maddi-manevi büyük fedakarlıklara katlanarak yetiştiren velilerimizin lehine olacak ve kuşkularını giderecek en uygun çözüm; bu 'sınavın iptali' ve daha önceki yıllarda yapılan sınav uygulamalarında olduğu gibi, bu yıla özgü olmak üzere birinci ve ikinci aşama sınavlarının bir arada yapılmasıdır.''
YGS-ÖSYM vesilesi ile "ölçme ve değerlendirme"nin güvenirlik (reliability) ve geçerlik (validity) sorunları
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Ölçme ve Değerlendirme Bölümü öğretim üyeleri bir rapor yayınlayarak YGS’de ve sonrası gelişmelerde izlenen yanlışlıkları değerlendirdi. Raporda sınavda ve sonrasında izlenilen yanlış yolun sınavın iptal edilmesini gerektirdiği ifade edildi.
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Ölçme ve Değerlendirme Bölümü hocaları Yükseköğretime Geçiş Sınavı’na (YGS) yönelik bir rapor hazırladı. Yayınlanan raporda, YGS’de farklı soru kitapçıklarındaki sıralama yönteminden, cevaplardaki “şifreleme yöntemine” ilişkin birçok değerlendirmeye yer verildi. Raporda sınavın iptal edilmesi gerektiği kaydedildi.
Ölçme ve Değerlendirme Bölümü hocaları tarafından hazırlanan raporda, YGS’de kullanılan testler ve uygulanışı değerlendirilirken, YGS gibi önemli bir sınavda kullanılacak ölçme araçlarının geliştirilmesinde ve uygulanmasında ölçme ve değerlendirmenin vazgeçilmez bazı bilimsel temel ilkelerinin gözetilmesinin gerekliliğine dikkat çekildi. Yayınlanan raporda, “Sınavın sonucuna göre verilecek kararların adil, nesnel, eşitlik ilkesine zarar vermeyecek biçimde, bir başka ifade ile geçerli ve güvenilir olabilmesi için sınava ilişkin tüm uygulamaların bu ilkelere göre gerçekleştirilmesi zorunludur” ifadeleri yer aldı.
Hazırlanan raporda YGS 2011'de verilen testlerde, ''konu/tema birliğinin sağlanması'', ''soruların kolaydan zora doğru sıralanması'' ve ''sayılarla ifade edilen seçeneklerin küçükten büyüğe veya büyükten küçüğe doğru sıralanması'' ilkelerinin göz ardı edildiği kaydedildi. Ölçme ve Değerlendirme Bölümü raporunda, her adaya özgü bir kitapçık uygulamasının akademik açıdan kabulü mümkün olmayan, tamamen 'mekanik' olarak nitelenebilecek bir uygulama olduğuna dikkat çekildi.
Raporda 1 milyon 700 bin ayrı kitapçık için bu ilkelerin gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığı vurgulanırken, “Bir testteki belli bir konu ya da temaya ilişkin soruların testin farklı yerlerine dağılması, öğrencinin testi yanıtlarken zihinsel kurgusunu ve dikkatini bozacak, gerçek performansını göstermesini engelleyecektir. Bu ilkeye uygun olmayan kitapçıklarla karşılaşmak adaylar açısından haksız bir durum yaratmakta ve eşitlik ilkesini bozan bir nitelik taşımaktadır'' denildi.
Hazırlanan YGS raporunda ayrıca soruların kolaydan zora doğru sıralanması gerektiğine de dikkat çekilirken, sınavın yeterince kaygı yaratan bir ortam olduğu hatırlatılarak şu ifadelere yer verildi: “Sınav kaygısı, psikolojide yoğun olarak çalışılan bilimsel bir araştırma konusudur. Bu yüzden adayın moralini başlangıçta zor sorularla bozmamak, var olan potansiyelini en iyi biçimde ortaya koymasını sağlamak üzere test kolay sorularla başlar. Tersi bir durumda, ölçme işine ölçme aracından kaynaklı bir hata karışır. Bu yüzden, YGS 2011'de bu ilkelere uygun olmayan kitapçıklarla karşılaşan adaylar dezavantajlı durumda kalmışlardır.” Raporda ''her adaya özgü soru kitapçığı'' uygulamasının, bazı adayların lehine, bazı adayların ise aleyhine sonuçlar doğuracağı belirtildi.
Ölçme ve Değerlendirme Bölümü hocaları tarafından hazırlanan raporda şifre tartışmalarının ilk ortaya çıktığı tarihte ÖSYM'nin web sayfasında yer alan YGS 2011'de kullanılan testler ve cevap anahtarlarının bu çerçevede bölümün öğretim üyelerince incelendiği kaydedilirken, inceleme sonucuna ilişkin olarak şu değerlendirme yapıldı: “Bu inceleme sonucunda, özellikle 'Temel Matematik Testi'nde yer alan sorularda; soru kökünü ve seçenekleri hiç okumadan belirtilen şifre uygulanarak, 40 sorudan 30'un üzerindeki soru için hemen doğru cevaba gidilebildiği gözlenmiştir. Bu incelemede olduğu gibi, YGS 2011'de kullanılan diğer kitapçıklarda da yanıtların seçeneklere tesadüfi bir biçimde dağıtılmayıp belli bir sistematiğe göre yerleştirildiği (şifreleme) iddiası gerçek olduğu takdirde, sınavın yansızlığı tamamen ortadan kalkmış olacaktır. Zira bu durumda testlerde ölçülen, adayın ilgili alanlardaki akademik başarısı değil, seçeneklerdeki sistematiği yakalama gücü olacaktır. Bu sistematiği yakalayarak doğru yanıtlar veren adaylar, haksız bir başarı elde etmiş olacaklardır.''
Daha sonra ÖSYM Başkanı Ali Demir’in yaptığı açıklamaların da konuya ilişkin kuşkuları giderici nitelikte olmadığının belirtildiği raporda, “Tartışılan 'şifreleme sistemi'nin hiçbir adaya ait test kitapçığında kullanılmadığı bu toplantıda ifade edilmiştir. Böyle bir 'şifreleme sistemi' adaylara verilen test kitapçıklarında bulunmuyorsa ve ÖSYM, test hazırlama sürecinde, güvenlik, gizlilik gibi nedenlerle bir 'şifreleme sistemi' kullandıysa, bu sistemin güvenlik açısından özellikle saklanması gerekirken, neden kamuoyuna ilan edilen kitapçıkta bu şifreleme sistemi ile çözülebilen soruların yer aldığına dair akla yatkın ve akademik bir gerekçe sunulmamıştır” denildi.
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Ölçme ve Değerlendirme Bölümü öğretim üyeleri YGS’ye ilişkin hazırladıkları raporda ayrıca, ÖSYM Başkanı'nın YGS 2011'e ilişkin test geliştirme çalışmaları yapılırken, ''eğitim bilimcilerden görüş aldıkları''nı ifade ettiği hatırlatılırken, “Uzmanlık alanı 'Ölçme ve Değerlendirme' olan hiçbir eğitim bilimcinin ölçmenin temel ilke ve tekniklerine uygun düşmeyen bu tarz sınav uygulamalarını desteklemesi mümkün görünmemektedir” ifadelerine yer verildi.
Hazırlanan raporda sınavın iptal edilmesi gerektiği kaydedilirken, buna ilişkin değerlendirme şu şekilde raporda yer aldı: “Büyük bir psikolojik yük altında bu sınavlara hazırlanarak katılan öğrencilerimizin, onları maddi-manevi büyük fedakarlıklara katlanarak yetiştiren velilerimizin lehine olacak ve kuşkularını giderecek en uygun çözüm; bu 'sınavın iptali' ve daha önceki yıllarda yapılan sınav uygulamalarında olduğu gibi, bu yıla özgü olmak üzere birinci ve ikinci aşama sınavlarının bir arada yapılmasıdır.''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder