Add to Flipboard Magazine.

29 Eylül 2012

BIRAKIN REKTUMU, BEYİNE BAKIN....


Sol da, Sağ da “iktidar olmaya” takmış durumda; varsa yoksa rektör seçimi... Rektör tıpçıların iyi bildiği rectum’dan gelir etimolojik olarak, “arkada olan” demek... Biraz da öğrenciden, öğretim üyesinden, asistandan, öndekilerden bahsedin... Onları rahatlatın, bilimi geliştirin...

Bu linklerden biri Zaman gazetesi’nden, diğeri de TKP’nin sesi solportal’dan. 
http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/yeni-yuksekogretim-yasasi-ile-universiteler-daha-bagimli-daha-piyasaci-haberi
İkisi de tıpkısının aynısı, rektör seçimini anlatıyor, sanki üniversitede başka sorun yokmuş gibi... İntihaller çoğalıyor, hukuksuzluk artıyor, uzaktan eğitimde slaytçı profesörler büyük paralar cepliyor, profesörlükler, doçentlikler telefonlarla ihsan ediliyor, nominal ölçekle korelasyon yapan asistanlar doçent yapılıyor, kalite düşüyor, öğrenciler aldıkları eğitimden kâhir ekseriyetle müşteki. Bunlarla uğraşın. Bırakın rektumu, onbaşıyı, doz-enti.

NOT: Şu andaki taslağı, tamamını incelememiş olmakla birlikte medyada yer aldığı kadarıyla, VİSTİLEF, eleştirilerini saklı tutmak kaydıyla, olumlu bulmuştur.

25 Eylül 2012

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ'NİN RESMİ WEB SAYFASI BÜTÜN REKTÖR ADAYLARINA AÇILSIN...

İstanbul Üniversitesi'nin Ocak 2013'de yapılacak rektör adaylarını belirleme seçimi için adaylıklar açıklanmaya başlandı. İlk aday, İktisat Fakültesi'nden Prof. Dr. Recep SEYMEN'di. İkinci aday ise bermutad Cerrehpaşa Tıp'tan Prof. Dr. İbrahim KELEŞ oldu. Bugün ise şu andaki Rektör Prof. Dr. Yunus SÖYLET adaylığını açıkladı ama nerede? İstanbul Üniversitesi'nin resmi web sayfasında... Bu nedenle resmi sayfa tüm adaylara açılmalıdır. Yoksa, iş gelir döner, Alemdaroğlu'nun ikinci dönemine döner...
NOT: Web sayfasının linkini gariptir ki, hangi sayfa olursa olsun http://www.istanbul.edu.tr/ olarak verildiği için yazamıyoruz.  İst. Üniv.'nin web master'ı yaptığı işi gözden geçirmelidir. Her sayfanın ayrı linki olması lazım gelirken, olmamasının gayet teknik bir nedeni olmalı, yoksa Alemdaroğlu kuşkuları artar... Ayrıca yeni Rektörün vakit geçirmeden İletişim Fakültesi'ne projektörlerini çevirmesi gerek... Üç yıldır YÖK üyelerini uyarıyoruz, YÖK Denetleme Kurulu üyelerinin dikkatini çekiyoruz, --demek ki çekemiyoruz ki,-- ancak bir şey olduğu yok...

14 Eylül 2012

Yuh Olsun AA1'e ya da (Ax2(1/A=0)) !!! Yıllardır (tam 11 yıl) AGB'nin denetçisiydi, Ratingggg davasında şüpheli bile değil... İddianame bizi kandırıyor mu? 30 yıl öncesinin hesabını soranlara sesleniyoruz: 2003 öncesi de incelensin...


Ratinglerin Kralı ALİ EYÜBOĞLU yazıyor
MİLLİYET CADDE EKİ
Televizyon dünyasının Aralık 2011’den bu yana merakla beklediği ‘Reytingte Şike’ iddianamesi nihayet belli oldu. 48 sayfalık iddianamede 14 ‘şüpheli’ var. Peki neydi bu operasyon? Hatırlarsanız Aralık 2011’de polis, büyük yankı uyandıran bir operasyon yapmıştı. Polisin baskın yaptığı yerler arasında televizyon dünyasının önde gelen yapım şirketleri Ay Yapım, Medyapım, Tims ve TMC de vardı. Polis, ‘Kuzey Güney’, ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’, ‘Yaprak Dökümü’, ‘Ezel’, ‘Muhteşem Yüzyıl’ ve ‘Adını Feriha Koydum’ gibi  dizileri çeken bu şirketlerin deneklere para ve hediye vererek reytingleri manipüle ettiği iddiasıyla yapmıştı bu baskını. Açıklanan iddianamede ne bu şirketlerin reytinglerde manipülasyon yaptığına dair tek satır var ne de sanık-şüpheli olarak adları... O dönem ortaya atılan iddiaların, yazılanların hepsi ‘yalan’ oldu! ‘Reytingte Şike’ iddianamesinde Ay Yapım, Medyapım, Tims ve TMC’ye yönelik suçlama yok, ama aralarında denetçi Uğur Çağlı’nın da bulunduğu 14 kişi ve AGB’ye reyting ölçüm sistemi hakkında ciddi iddialar var.


NEREYİ TUTSAN ELİNDE KALIYOR
İddianamede reyting ölçüm sistemine dair öyle iddialar var ki, biri bile doğru çıkarsa AGB Nielsen’in yıllarca kamuoyunu yanılttığı anlamına gelir bu. İşte savcının dile
getirdiği o iddialardan 10’u:
1. AGB Nielsen’in panel sayısı kamuoyuna hep 2 bin 500 olarak duyuruldu ama şirket hiçbir zaman bu sayıya ulaşmadı. TÜİK’in tespitine göre AGB, il ve ilçe bazında da talep edilen sayının çok altında kaldı.
2. TİAK, AGB Nielsen’i denetlemek üzere Uğur Çağlı’yla anlaştı ama sözleşmede denetçinin parasını AGB Nielsen’in ödeyeceği yazılı. Denetimin şeklen yapılması demek bu.
3. Bazı illerdeki panel sayısının, olması gereken hane sayısının iki katı olduğu ortaya çıktı.
4. Her yıl mevcut deneklerin yüzde 20’sinin değiştirilmesiyle, panelin her beş yılda bir yenilenmesi gerekirken, buna uyulmayarak bazı haneler gereğinden fazla sistemde kaldı.
5. Panelin illere göre merkez ve ilçeler düzeyinde dağılımı incelendiğinde bazı bölgelerde olması gereken illerin olmadığı farklı, illerin bir arada değerlendirildiği anlaşıldı.
6. AGB Nielsen, Sosyo Ekonomik Statü (SES) düzeyi belli olmayan haneleri panele dâhil etti.
7. AGB Nielsen ayrıca 2009-2011 arasındaki aktif 1177 panel haneden 274’ünde yani yüzde 23,27’sinde sosyal statü değişikliği yaptı.
8. Aynı şekilde 18.02.2009-26.04.2009 tarihleri arasında panel hanelerden 530’unun sosyal statüsünün değiştiği görüldü. Sosyal statüde bu kadar kısa sürede bu kadar büyük bir değişiklik olması beklenemez. 100646 ve 9610143 panel numaralı hanelerin 2009 yılındaki sosyal statüsü A/B iken 2010 ve 2011 yıllarındaki statüsü D oldu.
9. Bir hanede eğitim seviyesiyle sosyal statü doğru orantılıdır. Eğitim seviyesi arttıkça sosyal statünün yükselmesi, eğitim seviyesi azaldıkça sosyal statünün düşmesi beklenir. Ama incelendiğinde eğitim seviyesi artan bazı hanelerin sosyal statüsünün düştüğünü, eğitim seviyesi azalan bazı hanelerinse sosyal statüsünün yükseldiği görülmüştür ki, bu da sosyal statü hesaplamalarında hata yapıldığını göstermektedir.
10. TİAK A.Ş. denetçilerinin 13.12.2011 tarihli raporu, 1000 TL geliri bulunan hanenin A/B grubuna kayıtlı olduğunu ortaya çıkardı.


Şayet doğruysa her biri başlıbaşına skandal.


“Neresini tutsan elinde kalıyor” denir ya, iddianameye göre AGB Nielsen’in reyting ölçümleri de öyle... Panel sayısı hiçbir zaman açıklandığı sayıya ulaşmamış. ‘Sosyal Statü’lerin hiçbiri bilimsel değil. Çünkü ne TİAK üzerine düşeni yapmış, ne de denetçi! Hal böyle olunca AGB Nielsen’in yönetenler, takılmış kafasına göre. Yazık değil mi şimdi yıllarca ‘reytingi düşük’ diye yayından kaldırılan yapımlara ve o yüzden mağdur olanlara? Yuh olsun emek hırsızlığı yapanlara..


Meraklsısı için AA1'in denetçilikten ayrılış mektubu: http://i.mediacatonline.com/Home/HaberDetay?haberid=37589

Dava sonucu tüm tüccar öğretim üyelerini ve rektörleri de üzecek....


50 bin öğrencisini "....bank" müşterisi yapan Marmara Üniversitesi'ne ve bankaya üzücü haber. İstanbul 10. İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi.
Dava sonucu Marmara Üniversitesi'nin öğrencilerine bank kartı dayatan rektörlüğü ve ....Bank'ı üzecek.  İstanbul 10. İdare Mahkemesi'nin kararının ayrıntısı şöyle:
"Bankacılık Kanunu hükümleri uyarınca bankalar ile müşterileri arasında özel hukuk ilişkileri çerçevesinde ve tarafların rızası ile imza ve onaylanan sözleşme hükümlerine göre işlem tesis edebilecekleri dolayısıyla, bankaların ancak kişisel başvurusu sonucu ve talebe dayalı olarak kimliklerini belgeleyen müşterileri adına mevduat hesabı açabilecekleri, bu haliyle bankalarda kişiler adına açılacak mevduat hesaplarının ilgilinin (müşterinin) rızası alınmadan açılamayacağı dikkate alındığında, davacıya ait kişisel verilerin rızası olmaksızın ilgili bankaya aktarılması sonucunda kişilerin adlarına düzenlenen bankamatik niteliğindeki kimlik kartlarının düzenlenmesinde yukarıda yer verilen Anayasa hükmüne ve Yasaya uyarlık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı tarafından bankamatik özelliği bulunmayan (yalnızca) şahsı ile ilgili kimlik kartının düzenlenmesine yönelik yapılan başvurunun reddine ilişkin dava işlemde hukuka uyarlık bulunmamıştır."
Mahkeme hukuka aykırılığı açık olan dava konusu işlemin uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğabileceğinden yürütmenin durdurulmasına karar verdi. http://www.adilmedya.com/marmara-unv-kampuskart-karari-h32455.haber

06 Eylül 2012

NEYMİŞ MESUTCUM, ARZ/RİCA OLUYORMUŞ....

Tensikattan müstafi MEME UNM'si Ertu yazıyor:
“Sayın Ertuğrul Özkök,
Meclis Araştırma Komisyonumuz, Komisyonumuzun araştırma konularından birini oluşturan 28 Şubat 1997 tarihli müdahale süreciyle ilgili olarak, 3 Ekim 2012 Çarşamba günü saat 15.30’da Komisyon toplantı salonunda bilginize başvurmayı uygun bulmuştur.
Bu nedenle, uygun bir zaman içerisinde Komisyonumuzla ilişkiye geçmenizi ve anılan tarihte Komisyon toplantısında hazır bulunmanızı arz/rica ederim.”
* * *
Mektupta dikkatimi çeken noktalar şunlar:
-  Görüldüğü gibi son derece nazik bir dille kaleme alınmış.
Davet edilen kişi hakkında herhangi bir önyargı ifadesi yok.
-  Belki vardır da ben bilmiyorum. Ama hayatımda ilk defa “arz” ve “rica” ifadelerinin birlikte kullanıldığına tanık oluyorum.
Devlet yazı dilinde hitap şöyledir:
-  Alt birim üst birime yazıyorsa, “Arz eder”.
Üst birim alttakine yazıyorsa, “Rica eder”.

Mesut da öyle biliyordu, Suat da, aynen senin gibi... Kankasınız zaten...
Bu tarz arz/rica ile biten resmi yazıları Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi eski Bölüm Başkanı Prof. Dr. Toktamış ATEŞ de yazardı. Halkla İlişkiler ve Tanıtım eski Bölüm Başkanı Prof. Dr. Veysel BATMAZ da dekanlığa gönderdiği yazılarında arz/rica kullandı. Çünkü, Bölüm Başkanı Dekan'ın eşitiydi. Hakkında soruşturma için inceleme başlatıldı. Mesut ve Suat düeti, Veysel BATMAZ'ı bir de buradan sıkıştırdılar ve cevaplarını aldılar. Soruşturma açamadılar. Hadi, MEME müstafi-i tensik UNM'si, "sulandırılmış mülkiye" eğitimli, bilmeyebilir, siz neden bilmiyorsunuz bu devlet âdabını; biriniz rektördü (Roma'da rektuma), öbürünüz dekandı (Roma'da on başı). Mesut, sen ve kankaların ve önceki alemdarzade, bizim 10 yılımızı yediniz, hesap soran da yok ! YÖK Denetleme Kurulu geldi, suya tirit soruşturma yaptı, gitti... Bu ne iştir, 30 yıl öncesinin hesabını soruyorlar, size dokunan yok ! Ne yazışma biliyorsunuz, ne de hukuk, ne de idare... Aynı Ertu gibi... Kankasınız zaten...

05 Eylül 2012

ÖSYM KEVGİRE DÖNDÜ... ALİ'Yİ GÖREVDEN ALIN DEMİŞTİK, DİNLEMEDİNİZ...

2010’da şifre skandalı nedeniyle KPSS’yi iptal etmek zorunda kalan, 2012’de yeniden KPSS’de kopya iddialarıyla sarsılan, son olarak yapıldıktan 2 yıl sonra TUS sonuçlarını değiştirerek, birçok doktorun uzmanlık alanının farklılaşmasına neden olan ÖSYM, 6 Mayıs 2012’de yapılan 1589 kişinin katıldığı Avukatlar İçin Adli Yargı Hâkim ve Savcı Adaylığı Yarışma Sınavı’nı, iptal etmek zorunda kaldı.
Kaynak : http://www.haber3.com/hakim-ve-savci-adayligi-sinavi-da-saibeli--1496551h.htm#ixzz25ZbmfKq6
Ek kaynaklarlar: http://vistilefblog.blogspot.com/2011/06/artik-isin-suyu-cikti-osymden-bir.html http://vistilefblog.blogspot.com/2011/04/osym-vistilefe-cevap-verdi-ama-yetersiz.html http://www.vistilefblog.blogspot.com/2011/06/kendini-yarg-gucu-zanneden-yok-ali.html

ALİ TOPUN AĞZINDA... GÜN İÇİNDE YENİ GELİŞME:

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, ÖSYM'den, 6 Mayıs 2012'de yapılan ve tekrarlanmasına karar verilen ''Avukatlar İçin Adli Yargı Hakim ve Savcı Adaylığı Yarışma Sınavı'' ile ilgili bütün bilgi ve belgelerin gönderilmesini istedi.
''Sınavda usulsüzlükler yapıldığına ve sınav sorularının servis edildiğine yönelik'' iddialarını içeren suç duyurusu dilekçesinin, 3 Temmuz 2012'de savcılığa verilmesiyle başlatılan soruşturmada, savcılık sınavın tekrarlanması kararının ardından delilleri talep etmeye başladı.
Soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Soruşturma Bürosu Savcısı Ömer Faruk Tezel, ÖSYM'den sınavla ilgili bütün bilgi ve belgeleri göndermesini istedi.
Soruşturma çerçevesinde şu ana kadar ifadesine başvurulan şüpheli bulunmadığı belirtildi.
CHP Milletvekili Kart, 3 Temmuz 2012'de verdiği suç duyurusu dilekçesinde, bazı adaylara, ''sınav öncesinde soruların servis edildiği'' iddiasında bulunmuş ve Adalet Bakanlığı ile ÖSYM yetkili ve sorumlularını ''şüpheli'' olarak göstermişti.
ÖSYM de dün açıklama yaparak, iddialar üzerine başlatılan incelemeler sonucunda, ''sınavın bir eşdeğer sınavla tekrarlanmasına karar verildiğini'' bildirmişti.
Kaynak: http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1341293&title=savciliktan-osym-skandalina-sorusturma