Başkan Erdoğan ile
Yenikapı’ya
Türkiye’de bir kutuplaşmadan söz
ediliyor; hep kutuplaşmadan söz edilir.
Oysa,
kutup süreklilik çizgisindeki iki uç noktadır; yani uçların arasında bir ilişki
ve çizgi vardır.
Bugüne
baktığımızda kutuplaşma değil, bölünmeden söz edebiliriz.
Artık,
Türkiye’de iki ucu birleştiren bir devamlılık değil, ortadan yarılarak iki ayrı
parçaya ayrılmışlık söz konusudur.
Bu
nedenle kutuplaşmadan söz edemeyiz.
Ben bu
bölünmeyi, herkesin tersine, vergi verenler, katma değer yaratanlar ve
vatandaşlık bağını önemseyenlerle, vergi vermeyenler, katma değer üretmeyenler
ve vatandaşlığı önemsemeyenler olarak tanımlıyorum. Bu iki parça artık
Türkiye’de birleşemeyecek kadar ayrı ve yarılmış durumdadır. Kutuplaşmayı
ortadan kaldırabilirsiniz ama bölünmeyi bütünleştiremezsiniz. Yeni bir
paradigma ile yeni bir inşa gereklidir.
Gezi
ile temelleri atılmış bu yeni inşa 1 Mayıs 2014’de başlayabilirdi ama anlaşılan
başlayamayacak.
1
Mayıs’ta Taksim inadını hiç onaylamadım, tarihsel duygusallığı tatmin eden bir
catharsis’ten başka bir şey olarak görmedim. İlk Taksim 1 Mayıs’ı olan 1976
yılı da dahil Taksim’de yapılan veya yapılamayan tüm 1 Mayıs’lara ülkedeysem
katıldım. Ama hiçbir zaman Taksim diye değil, 1 Mayıs olarak katıldım. Benim
için Taksim, 1977’de ölü bedenlerini kucakladığım tanımadığım yoldaşlar dışında
bir anlam ifade etmiyor; bu anma ise benimle sınırlı. Kalabalıklara gerek
duymuyorum bu acıyı yeniden yeniden hissetmek için.
Gezi
olaylarında da ileri sürdüm, şu an da ileri sürüyorum.
Türkiye’deki
geniş Gezi muhalefeti, Taksim’de 1 Mayıs inadından vaz geçmeli, Yenikapı’ya
veya Gazsızçeçme’ye 1 Mayıs’ta 3 milyonluk bir kitleyi mobilize edebilecek
barışçı bir hareketi oluşturmaya çalışmalı ve Yenikapı’da bu büyüklükte bir kitleye hitaben “Başbakan Erdoğan’ı
da buraya çağırıyoruz” diyebilmelidir.
Toplumsal
hareket böyle bir anlamla ancak politik’i ürkütebilir ve geriye püskürtebilir;
Gezi’de olduğu gibi.
Politik
1 Mayıs ise, politik iktidarın ekmeğine yağ sürer, emek, ekmek, özgürlük
(Allah) diye bağırdığı halde.
Türkiye’de
ve diğer ülkelerde, 2013 yılında tam 843 toplumsal hareket oldu; bunların en
büyüklerinden biri Gezi idi. Gezi gibileri ürküttü iktidarları. Baksanıza
dillerinden düşüremiyorlar.
Politik
hareketlilik, acı ve yenilgi getirir.
Toplumsal
hareket ise devinim ve devrimi.
O
nedenle Marx, “toplumsal devrim”lerden bahsetmiştir.
Politik
hareket ve darbelerden değil.
Ben 1
Mayıs 2014’de Yenikapı’da olacağım; 3 milyon kişiye daha ihtiyacım var.
Prof. Dr. Veysel Batmaz
Prof. Dr. Veysel Batmaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder