30 Nisan 2011
24 Nisan 2011
EKATERİNBURG’DA ÜÇÜNCÜ KONFERANS
Prof. Dr. Veysel BATMAZ, 12-17 Nisan 2011 tarihleri arasında Ekaterinburg Rusya- Ural Devlet (Federal) Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi’nde “Global Medya” konusunda dersler verdi ve 14-15 Nisan 2011 tarihindeki “Media Globalization in the Contemporary World” Konferansında tebliğ sundu: “CYNICISM ON MEDIA IN THE GLOBAL ERA: Reassessment of the Findings of American and Turkish Media Effects on Social and Political Decision Making”
Konferans'ın Çin, Rusya, İsveç, Finlandiya ve Türkiye katılımcıları
3. sınıf dersi
1. sınıf dersi
4. sınıf dersi
Master Dersi
Bir tez savunması
Birinci Ekaterinburg Konferansı için: http://vistilefblog.blogspot.com/2006/12/rusya-izlenimleri.html
İkinci Ekaterinburg Konferansı için: http://vistilefblog.blogspot.com/2008/05/ekaterinburgda-ikinci-konferans.html
23 Nisan 2011
21 Nisan 2011
ÖSYM VİSTİLEF'E CEVAP VERDİ AMA YETERSİZ...
Bildiğiniz gibi Vistilef YGS ile ilgili oluşan "şifre" işinin eğer kurum içinden yapılmamışsa dışarıdan ÖSYM bilgisayarlarına ulaşılarak oluşturulmuş olabileceğini söylemişti. Ancak, bugün AA'nın haberine göre ÖSYM böyle bir şeyin oluşamayacağını söyledi. Kamunun ortalama kişisine hitap eden bu açıklama tabii ki gerçekleri anlatmıyor. Kapalı veya açık, Internet'e bağlı veya değil, elektromanyetik frekans yayan ve sayısal işlemcilere sahip her elektronik alete, belli zamanlarda veya istenildiğinde dışarıdan sızılabilir. [Ki, bilgisayarlar kapalı iken de çalışır ve elektromanyetik dalga yayar.] Bunun nasıl yapılacağını sıradan bir kişi bilemez ama bu işlemin bilgisine Google gibi bir arama motoru ile kolayca ulaşabilir.
ÖSYM'den yapılan yazılı açıklamada, Türkiye'nin parlak geleceğinde kendisinin hakkıyla rol edinmek isteyen gençlerin heyecan ve umutları ile oynamaktan geri durmayanların, ÖSYM'nin bilgi işlem sistemine saldırı girişimlerinin tespit edildiği ve gerekli bütün önlemlerin alındığı bildirildi.
Olası her türlü tehdite karşı tedbirli olmak amacıyla, bilgi işlem sisteminin kısa süreli aralıklarla hizmet dışına alındığı ve gereken kontrollerin gerçekleştirildiği belirtilerek, şöyle denildi:
“Kaldı ki; internet sitelerine sunulan görüntünün bizim sitemize ait olup olmadığı da tartışma konusudur. Bir süredir sayfamızın yayında olmamasının sebebi, tamamen teknik bir savunma ve yenilenme nedeniyledir.
ÖSYM'nin internete açık olan Bilgi İşlem Sistemi üzerinden sınavlarda sorulacak soruların bulunduğu sisteme erişmek asla mümkün değildir. Bu nedenle, sorulara erişildiği bilgisi kesinlikle yalandır.” (AA)
Vistilef'in haberi için tıklayın: http://vistilefblog.blogspot.com/2011/04/kamusal-resmi-finansal-ve-hukuki-acidan.html
"ÖSYM hacklendi" haberi için tıklayın: http://www.analizmerkezi.com/Haber/Gundem/21042011/OSYMyi-Hacklediler.php
ÖSYM'den yapılan yazılı açıklamada, Türkiye'nin parlak geleceğinde kendisinin hakkıyla rol edinmek isteyen gençlerin heyecan ve umutları ile oynamaktan geri durmayanların, ÖSYM'nin bilgi işlem sistemine saldırı girişimlerinin tespit edildiği ve gerekli bütün önlemlerin alındığı bildirildi.
Olası her türlü tehdite karşı tedbirli olmak amacıyla, bilgi işlem sisteminin kısa süreli aralıklarla hizmet dışına alındığı ve gereken kontrollerin gerçekleştirildiği belirtilerek, şöyle denildi:
“Kaldı ki; internet sitelerine sunulan görüntünün bizim sitemize ait olup olmadığı da tartışma konusudur. Bir süredir sayfamızın yayında olmamasının sebebi, tamamen teknik bir savunma ve yenilenme nedeniyledir.
ÖSYM'nin internete açık olan Bilgi İşlem Sistemi üzerinden sınavlarda sorulacak soruların bulunduğu sisteme erişmek asla mümkün değildir. Bu nedenle, sorulara erişildiği bilgisi kesinlikle yalandır.” (AA)
Vistilef'in haberi için tıklayın: http://vistilefblog.blogspot.com/2011/04/kamusal-resmi-finansal-ve-hukuki-acidan.html
"ÖSYM hacklendi" haberi için tıklayın: http://www.analizmerkezi.com/Haber/Gundem/21042011/OSYMyi-Hacklediler.php
20 Nisan 2011
TÜRKİYE'NİN EN İYİ ÜNİVERSİTESİNİ KURAN HOCA ÖLDÜ... YAŞASIN ODTÜ !
Bozkırın ortasından yemyeşil bir dünyaya, çağdaş ve güçlü bir üniversitenin temellerini atan kurucu rektörümüz, bir memleket ve ODTÜ sevdalısı Kemal Kurdaş'ın vefatını büyük bir üzüntü ile öğrenmiş bulunuyoruz. ODTÜ Rektörü olduğu 1961-1969 döneminde ortaya koyduğu emek ve vizyon ile Üniversitemiz başarılarının öncüsü olmuş Hocamız Kemal Kurdaş'ı her zaman sevgi, saygı ve minnettle anacağız. Cenazesi 22 Nisan 2011 Cuma günü Tesvikiye Camiinde kılınacak öğlen namazından(13:13) sonra Kilyos Mezarlığında son yolculuğuna uğurlanacaktır. Başta sevgili eşi ve çocukları olmak üzere tüm yakınları ve sevenlerine başsağlığı ve sabır diliyoruz.
Hepimizin başı sağolsun.
İstanbul ODTÜ Mezunları Derneği
Hepimizin başı sağolsun.
İstanbul ODTÜ Mezunları Derneği
18 Nisan 2011
YGS'LER, LGS'LER KALKSIN... TÜM ÖĞRETİM ÜYELERİNİN BÜTÜN ESERLERİ İNCELENSİN...
ÖSYM Başkanı intihal mi yaptı?
YGS'deki şifre skandalı nedeniyle zor günler yaşayan tekstil profesörü ÖSYM Başkanı Ali Demir hakkında şok iddia.
ÖSYM Başkanı Ali Demir, Alman Peter Latzke'nin yazdığı makaleleri 1990 yılında Teknik ve Tekstil adlı dergide dokuz bölüm süren bir yazı dizisinde kendi yazmış gibi gösterdi. İntihalin fark edilmesi üzerine Demir 'özür' yazısı yayımladı.
YGS sınavındaki şifre iddiaları üzerine tüm gözler, doğal olarak, ÖSYM Başkanı Prof Dr. Ali Demir’e döndü. Yaptığı basın toplantılarında söyledikleri çeşitli tartışmalara yol açtı, bazı siyasetçileri tatmin etti, bazılarını etmedi, ama sonuçta tartışma yatışmadı. Son günlerdeki gelişmeler bakıldığında kolay kolay yatışacağa da benzemiyor. Çünkü, pek çok kimse söylenmesi gereken her şeyin söylenmediğine, işin içinde iş olduğuna inanıyor.
İdeolojik bağlantılar mı var?
Bu arada Prof. Dr. Demir’in kendisi tartışmalara neden oluyor. Soruluyor: Makine ve tekstil mühendisliği öğrenimi görmüş ve hep bu alanda çalışmış olan olan bu kişinin ülkenin en hassas sınav örgütünün başına getirilmesi nasıl açıklanabilir? Kendisinin ölçme ve değerlendirme konusundaki çalışmaları bilinmediğine göre, nasıl bir liyakat ölçüsü uygulanmıştır? Yoksa, bu atamada bazı ideolojik bağlantılar ve ilişkiler mi etkili olmuştur? tv8 Haber, on gün kadar önce bu soruların yanıtını bulabilmek için hem İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi hem de ÖSYM aracılığı ile Prof Demir’in yayın listesine ulaşmaya çalıştı. Bir çok telefon başvurusundan sonra, Prof. Demir’in ÖSYM’deki sekreteri tarafından bu bilginin basına verilemeyeceği belirtildi. Aslında dünyanın her yerinde üniversite hocalarının herkese açık tutulan yayın bilgilerinin gizlenmesi en azından şüphe uyandırıcı idi.
İntihalle suçlandı
tv8 Haber sorularına yanıt bulmak için Prof. Dr. Demir’in doktorasını yaptığı ve bir süre öğretim görevlisi olarak çalıştığı Loughborough Teknoloji Üniversitesi’ne başvurduğunda çarpıcı bir gerçekle karşılaştı. Dr. Demir 1990 yılında akademik hayatın en büyük suçu sayılan intihal ile suçlanmıştı. O dönemde bu üniversitede öğretim üyesi ve öğrenci olanlar olayları çok iyi hatırlıyor, Demir’in üniversiteden atılmasının üniversite yönetimi üzerinde etkili olan bazı bilim adamlarının çabasıyla önlendiğini anlatıyorlardı.
Tüm makaleyi tercüme etti
tv8’in yaptığı araştırma olayların şöyle geliştiğini ortaya koydu: Loughborough üniversitesinde doktorasını tamamlayan ama araştırma görevlisi olarak orada kalan Ali Demir 1990 yılında Türkiye’de çıkan Teknik ve Tekstil adlı dergide dokuz bölüm süren bir yazı dizisi yayınlamıştı. Ne var ki, Peter Latzke adlı gerçek Alman yazardan ilk yazıdaki kısa bir anma dışında söz edilmiyor ve makaleler Doç Dr. Ali Demir’in kendi eseriymiş gibi gösteriliyordu. Oysa, söz konusu olan hemen baştan aşağıya ana kaynaktan kelimesi kelimesine tercüme idi ve bir kaynağın bu şekilde kullanımı “intihal” sayılıyordu. Bu yazıları ilk sayıdaki anmayı görmeden Teknik ve Tekstil’de okuyanların bunların, her makalenin başında ilan edildiği üzere, tümüyle Doç. Ali Demir’e ait olduğunu düşünmeleri kaçınılmazdı.
Demir, özür yazısı yayımladı
Bu durum önce Leeds Üniversitesi’nden Prof. Mike Denton’un dikkatini çekti Onun Loughborough Üniversitesi yönetimine başvurması üzerine konu Tekstil Bölümü Başkanı Prof. Dr. Gordon Wray’a iletildi. Aslında büyük kısmı aynen tercüme olan yazı dizisinin bu şekilde yayınlanmasını akademik ahlak açısından kabul edilmez bulan Dr. Wray derhal bir soruşturma başlattı.
Uzun tartışma ve görüşmelerden sonra, Dr. Demir’in kariyerini tümden bitirecek bir adım atmak yerine, akademisyen dostlarının da ricalarını kıramayarak, onun Teknik ve Tekstil dergisinde bir özür yazısı yayınlatmasına razı oldu. Nitekim öyle oldu. Aslında bir çeşit itiraf olan ve dizinin 9. bölümün başında yayınlanan bu açıklamada şöyle deniyordu: “Doç Dr. Demir bu çalışma için Melland Textiberichte’den yazılı izni şimdi elde etmiş bulunmaktadır. Yazılı izni serinin yayınlanmasından önce elde etmediği için Doç. Dr. Demir hem sayın P. M. Latzke’den hem de Melland Textilberichte’den özür diler ve verdikleri izin için de teşekkür eder.” Prof. Dr. Ali Demir’in bu “yayın”ı, basından gizlediği yayın listesine koyup koymadığı ise bilinmiyor. Kaynak: http://www.gercekgundem.com/?p=365113
YGS'deki şifre skandalı nedeniyle zor günler yaşayan tekstil profesörü ÖSYM Başkanı Ali Demir hakkında şok iddia.
ÖSYM Başkanı Ali Demir, Alman Peter Latzke'nin yazdığı makaleleri 1990 yılında Teknik ve Tekstil adlı dergide dokuz bölüm süren bir yazı dizisinde kendi yazmış gibi gösterdi. İntihalin fark edilmesi üzerine Demir 'özür' yazısı yayımladı.
YGS sınavındaki şifre iddiaları üzerine tüm gözler, doğal olarak, ÖSYM Başkanı Prof Dr. Ali Demir’e döndü. Yaptığı basın toplantılarında söyledikleri çeşitli tartışmalara yol açtı, bazı siyasetçileri tatmin etti, bazılarını etmedi, ama sonuçta tartışma yatışmadı. Son günlerdeki gelişmeler bakıldığında kolay kolay yatışacağa da benzemiyor. Çünkü, pek çok kimse söylenmesi gereken her şeyin söylenmediğine, işin içinde iş olduğuna inanıyor.
İdeolojik bağlantılar mı var?
Bu arada Prof. Dr. Demir’in kendisi tartışmalara neden oluyor. Soruluyor: Makine ve tekstil mühendisliği öğrenimi görmüş ve hep bu alanda çalışmış olan olan bu kişinin ülkenin en hassas sınav örgütünün başına getirilmesi nasıl açıklanabilir? Kendisinin ölçme ve değerlendirme konusundaki çalışmaları bilinmediğine göre, nasıl bir liyakat ölçüsü uygulanmıştır? Yoksa, bu atamada bazı ideolojik bağlantılar ve ilişkiler mi etkili olmuştur? tv8 Haber, on gün kadar önce bu soruların yanıtını bulabilmek için hem İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi hem de ÖSYM aracılığı ile Prof Demir’in yayın listesine ulaşmaya çalıştı. Bir çok telefon başvurusundan sonra, Prof. Demir’in ÖSYM’deki sekreteri tarafından bu bilginin basına verilemeyeceği belirtildi. Aslında dünyanın her yerinde üniversite hocalarının herkese açık tutulan yayın bilgilerinin gizlenmesi en azından şüphe uyandırıcı idi.
İntihalle suçlandı
tv8 Haber sorularına yanıt bulmak için Prof. Dr. Demir’in doktorasını yaptığı ve bir süre öğretim görevlisi olarak çalıştığı Loughborough Teknoloji Üniversitesi’ne başvurduğunda çarpıcı bir gerçekle karşılaştı. Dr. Demir 1990 yılında akademik hayatın en büyük suçu sayılan intihal ile suçlanmıştı. O dönemde bu üniversitede öğretim üyesi ve öğrenci olanlar olayları çok iyi hatırlıyor, Demir’in üniversiteden atılmasının üniversite yönetimi üzerinde etkili olan bazı bilim adamlarının çabasıyla önlendiğini anlatıyorlardı.
Tüm makaleyi tercüme etti
tv8’in yaptığı araştırma olayların şöyle geliştiğini ortaya koydu: Loughborough üniversitesinde doktorasını tamamlayan ama araştırma görevlisi olarak orada kalan Ali Demir 1990 yılında Türkiye’de çıkan Teknik ve Tekstil adlı dergide dokuz bölüm süren bir yazı dizisi yayınlamıştı. Ne var ki, Peter Latzke adlı gerçek Alman yazardan ilk yazıdaki kısa bir anma dışında söz edilmiyor ve makaleler Doç Dr. Ali Demir’in kendi eseriymiş gibi gösteriliyordu. Oysa, söz konusu olan hemen baştan aşağıya ana kaynaktan kelimesi kelimesine tercüme idi ve bir kaynağın bu şekilde kullanımı “intihal” sayılıyordu. Bu yazıları ilk sayıdaki anmayı görmeden Teknik ve Tekstil’de okuyanların bunların, her makalenin başında ilan edildiği üzere, tümüyle Doç. Ali Demir’e ait olduğunu düşünmeleri kaçınılmazdı.
Demir, özür yazısı yayımladı
Bu durum önce Leeds Üniversitesi’nden Prof. Mike Denton’un dikkatini çekti Onun Loughborough Üniversitesi yönetimine başvurması üzerine konu Tekstil Bölümü Başkanı Prof. Dr. Gordon Wray’a iletildi. Aslında büyük kısmı aynen tercüme olan yazı dizisinin bu şekilde yayınlanmasını akademik ahlak açısından kabul edilmez bulan Dr. Wray derhal bir soruşturma başlattı.
Uzun tartışma ve görüşmelerden sonra, Dr. Demir’in kariyerini tümden bitirecek bir adım atmak yerine, akademisyen dostlarının da ricalarını kıramayarak, onun Teknik ve Tekstil dergisinde bir özür yazısı yayınlatmasına razı oldu. Nitekim öyle oldu. Aslında bir çeşit itiraf olan ve dizinin 9. bölümün başında yayınlanan bu açıklamada şöyle deniyordu: “Doç Dr. Demir bu çalışma için Melland Textiberichte’den yazılı izni şimdi elde etmiş bulunmaktadır. Yazılı izni serinin yayınlanmasından önce elde etmediği için Doç. Dr. Demir hem sayın P. M. Latzke’den hem de Melland Textilberichte’den özür diler ve verdikleri izin için de teşekkür eder.” Prof. Dr. Ali Demir’in bu “yayın”ı, basından gizlediği yayın listesine koyup koymadığı ise bilinmiyor. Kaynak: http://www.gercekgundem.com/?p=365113
09 Nisan 2011
BU İŞ BÖYLE YÜRÜMEYECEK...
ÜNİVERSİTE SINAVLARI YÖK İLE BİRLİKTE YOK EDİLSİN ! DEVLET ÜNİVERSİTELERİNİ "ÖĞRENCİ-ÖĞRETİM ÜYESİ-MEZUNLAR VAKFI" YÖNETSİN ! ÖĞRENCİYİ BÖLÜMLER ALSIN !
07 Nisan 2011
NE DERSEK O OLUYOR; HER DÖNEMDE, HER ZAMANDA...
"TAM GÜN" YOK; "DEVAMLI STATÜ" VAR...
Danıştay 5. Dairesi, Sağlık Bakanlığının ''Tam Gün Kanunu'' ile ilgili işleminin, ''Kamuda görevli hekimlerin muayenehane açamayacaklarına'' ilişkin bölümünü iptal etti. Daire işlemin, ''Kamuda görevli hekimlerin özel sağlık kuruluşlarında çalışmalarının mümkün olmadığına'' ilişkin bölümünün iptal istemini ise reddetti. Ayrıntısı için ltf. tıklayın: http://www.adilmedya.com/makale.php?id=1350
Danıştay 5. Dairesi, Sağlık Bakanlığının ''Tam Gün Kanunu'' ile ilgili işleminin, ''Kamuda görevli hekimlerin muayenehane açamayacaklarına'' ilişkin bölümünü iptal etti. Daire işlemin, ''Kamuda görevli hekimlerin özel sağlık kuruluşlarında çalışmalarının mümkün olmadığına'' ilişkin bölümünün iptal istemini ise reddetti. Ayrıntısı için ltf. tıklayın: http://www.adilmedya.com/makale.php?id=1350
05 Nisan 2011
KAMUSAL (RESMİ), FİNANSAL ve HUKUKİ AÇIDAN ELEKTRONİK ORTAMDAKİ SAYISAL SAYIM ve KAYITLAR, KİŞİSEL OLARAK İZLEMEDİĞİMİZ DURUMLARDA HAYATIMIZA KUŞKU ve ALDANMA/ALDATMA DIŞINDA HİÇ BİR KATKIDA BULUNMAZ !
Büyük hız ve depolama gücüyle, yüksek sayılardaki “gerçek” hesap ve kayıt işlemlerinin çoğu dünyanın her yerinde bilgisayar ortamlarına veya bilgisayarlarla sayısal hesap ve kayıt yapan “sanal” elektronik ortamlara aktarılmış durumda…
Bu aynı zamanda, hesabın ve kayıtların denetlenebilmesi ve izlenebilmesini de güçleştirip, yok ediyor. Şeffaf devlete giden yolun e-devletten geçtiğini sanan ve sayısal işlem yapan elektronik ortamları neredeyse her yerde kullanıma açan bir anlayışın, şunu çok iyi bilmesi gerekli: Sayısal olarak işlem yapan elektronik ortamlardan [Rd-Tv yayınları, GSM, Kelime ve sabit veya hareketli grafik işlemciler (bilgisayarlarda kullanılan word-processing, video streaming veya Internet-"world wide web" yoluyla)] iletilmiş veya kayıt yapılmış tüm veriler (ses ve görüntü/grafik) her zaman kolaylıkla değiştirilebilir, silinebilir ve logları (kayıt çetelemeleri) ile oynanabilir ve “gerçek” olan yerine ikame edilebilirdir. Bu nedenle, en az güvenli verilerdir ve çok kolay manipüle edilebilirler; bu nedenle “izleme” dışında kanıt veya hakikat olarak kullanılamaz veya üzerinden yargıya varılamazlar.
Aynı zamanda, bu sayısal olarak veya yolla hazırlanmış veya iletilmiş ölçme ve değerlendirme sistemleri de, kolaylıkla, şifreleme, kodlama, sıralama veya hesaplama işlemleriyle ve yine sayısal hesap ve kayıt yöntemleri ile manipüle edilebilirler; bazı kişi ve kurumlara bu yolla ayrıcalık, iltimas veya imtiyaz sağlanabilir.
Elektronik sayısal (sanal) sistemler bu nedenle, analog (gerçek) hesaplama ve kayıt sistemleri ve verilerle eşleştirilmediği, karşılaştırılmadığı veya denetlenmediği zaman ortaya çıkacak olan kuşku, aldatma/aldanma dışında bir olgu değildir. Yüksek sayıdaki kombinasyonlarda “tesadüf” istatistiki açıdan “olası” değildir. Hele bu kombinasyonların oluşumunda, sayısal işlem yapılmışsa.
Yüksek sayıda var olan sayısal hesaplama veya kayıtların tamamı sıralama olarak ve herkese açık bir biçimde analog veya sayısal biçimlerin her ikisinde de kamuya aktarılmıyorsa, burada kuşku var demektir.
Günümüzdeki toplumlarda, finansal ve hukuksal işlemlerin yapılmasında gerekli olan hız, izleme kolaylığı ve depolama yüksekliğinin cazibesine kapılmadan, her türlü sayısal/sanal olarak kayıt edilmiş veya iletilmiş kamusal/hukuksal/finansal verinin, ilgili olunup olunmamasına bakılmaksızın herkes tarafından anında görülüp, karşılaştırılması, şeffaflığın en önemli şartıdır ve ayrıca, bu türlü verilerin, açık kişisel rıza beyanı dışında, hukuksal olarak elde edilmiş olsa bile, hukuksal/kamusal/finansal “hakikat” olarak kullanılmasından, başkaca analog veya somut verilerle desteklenmiyorsa, vazgeçilmelidir.
Sayısal yolla oylama yapılması ve seçim sayımları, sınavların üretilmesi ve değerlendirilmesi, denetim sistemleri eksik veya yanlış olan finansal/hukuksal hesaplama ve kayıtların tamamı, herkesin aynı anda ve toplu ve tek tek işlemleri izleyemediği durumlarda, hep kuşku yaratacaktır; çünkü manipüle edilmeleri en kolay sistemlerdir.
Son olarak ortaya çıkan YGS'deki şifreleme olayı, eğer kurum içinden yapılmadıysa, demek ki, kapalı veya açık, Internet bağlantısı var veya yok, her durumda, ÖSYM bilgisayar sistemlerine DIŞARIDAN girilerek yapılmış olma olasılığı çok yüksektir. Bu konuda dileyen herkes, herhangi bir arama motorunda (Google, Firefox, vb.) "uzaktan kapalı bilgisayara girmek" yazarak, gerekli bilgileri alabilir ve bir başkasının kapalı bilgisayarına girebilir.
Bu aynı zamanda, hesabın ve kayıtların denetlenebilmesi ve izlenebilmesini de güçleştirip, yok ediyor. Şeffaf devlete giden yolun e-devletten geçtiğini sanan ve sayısal işlem yapan elektronik ortamları neredeyse her yerde kullanıma açan bir anlayışın, şunu çok iyi bilmesi gerekli: Sayısal olarak işlem yapan elektronik ortamlardan [Rd-Tv yayınları, GSM, Kelime ve sabit veya hareketli grafik işlemciler (bilgisayarlarda kullanılan word-processing, video streaming veya Internet-"world wide web" yoluyla)] iletilmiş veya kayıt yapılmış tüm veriler (ses ve görüntü/grafik) her zaman kolaylıkla değiştirilebilir, silinebilir ve logları (kayıt çetelemeleri) ile oynanabilir ve “gerçek” olan yerine ikame edilebilirdir. Bu nedenle, en az güvenli verilerdir ve çok kolay manipüle edilebilirler; bu nedenle “izleme” dışında kanıt veya hakikat olarak kullanılamaz veya üzerinden yargıya varılamazlar.
Aynı zamanda, bu sayısal olarak veya yolla hazırlanmış veya iletilmiş ölçme ve değerlendirme sistemleri de, kolaylıkla, şifreleme, kodlama, sıralama veya hesaplama işlemleriyle ve yine sayısal hesap ve kayıt yöntemleri ile manipüle edilebilirler; bazı kişi ve kurumlara bu yolla ayrıcalık, iltimas veya imtiyaz sağlanabilir.
Elektronik sayısal (sanal) sistemler bu nedenle, analog (gerçek) hesaplama ve kayıt sistemleri ve verilerle eşleştirilmediği, karşılaştırılmadığı veya denetlenmediği zaman ortaya çıkacak olan kuşku, aldatma/aldanma dışında bir olgu değildir. Yüksek sayıdaki kombinasyonlarda “tesadüf” istatistiki açıdan “olası” değildir. Hele bu kombinasyonların oluşumunda, sayısal işlem yapılmışsa.
Yüksek sayıda var olan sayısal hesaplama veya kayıtların tamamı sıralama olarak ve herkese açık bir biçimde analog veya sayısal biçimlerin her ikisinde de kamuya aktarılmıyorsa, burada kuşku var demektir.
Günümüzdeki toplumlarda, finansal ve hukuksal işlemlerin yapılmasında gerekli olan hız, izleme kolaylığı ve depolama yüksekliğinin cazibesine kapılmadan, her türlü sayısal/sanal olarak kayıt edilmiş veya iletilmiş kamusal/hukuksal/finansal verinin, ilgili olunup olunmamasına bakılmaksızın herkes tarafından anında görülüp, karşılaştırılması, şeffaflığın en önemli şartıdır ve ayrıca, bu türlü verilerin, açık kişisel rıza beyanı dışında, hukuksal olarak elde edilmiş olsa bile, hukuksal/kamusal/finansal “hakikat” olarak kullanılmasından, başkaca analog veya somut verilerle desteklenmiyorsa, vazgeçilmelidir.
Sayısal yolla oylama yapılması ve seçim sayımları, sınavların üretilmesi ve değerlendirilmesi, denetim sistemleri eksik veya yanlış olan finansal/hukuksal hesaplama ve kayıtların tamamı, herkesin aynı anda ve toplu ve tek tek işlemleri izleyemediği durumlarda, hep kuşku yaratacaktır; çünkü manipüle edilmeleri en kolay sistemlerdir.
Son olarak ortaya çıkan YGS'deki şifreleme olayı, eğer kurum içinden yapılmadıysa, demek ki, kapalı veya açık, Internet bağlantısı var veya yok, her durumda, ÖSYM bilgisayar sistemlerine DIŞARIDAN girilerek yapılmış olma olasılığı çok yüksektir. Bu konuda dileyen herkes, herhangi bir arama motorunda (Google, Firefox, vb.) "uzaktan kapalı bilgisayara girmek" yazarak, gerekli bilgileri alabilir ve bir başkasının kapalı bilgisayarına girebilir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)