Add to Flipboard Magazine.

28 Mayıs 2011

VİSTİLEF'TEN AL AL; YÖK'LÜK TASLA, OH NE ALÂ NE ALÂ

Aşağıdaki uygulama taslaklarını öneri olarak VİSTİLEF tam altı yıl önce başlayarak sürekli yaptı (Bkz: Arşiv). Artık şu çok açık ki, YÖK yok olmuş, yerine VİSTİLEF konmuş...


Üniversiteye girişte yeni düzenleme geliyor. Buna göre öğrenciler üniversiteye sınavsız girebilecek.

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, üniversiteye girişte uygulanacak yeni yöntemler konusunda Akşam gazetesine açıklamalarda bulundu.

Özcan, “Olgunluk sınavı”nın ardından üniversiteye girişte YGS ve LYS yanında ABD ve Avrupa ülkelerinde uygulanan farklı yöntemlerin devreye gireceğini söyledi. Buna göre öğrenciler üniversitelere sadece YGS-LYS ile değil IB, SAT, TOEFL gibi uluslararası standartlardaki uygulamalarla da girilebilecek.

Prof. Özcan şunları söyledi: “YÖK'te aldığımız karara göre, üniversiteye girişte tek kritere bağlı kalınmayacak. Farklı sistemlerle öğrenci kabul edilmesini istiyoruz. Bir öğrencinin girişte birden fazla seçeneği olmalı.

Bu bize aynı zamanda öğrencinin yurtdışı yerine Türkiye'de öğrenim görme şansını artıracak. Modeli önce Kıbrıs'taki öğrenciler için kullanacağız. “

Özcan şöyle devam etti: Çünkü Türkiye'deki uygulama için YÖK'te değişikliğe gidilmesi gerekiyor. Oysa Kıbrıs'ta okuyan bir öğrenci için buna ihtiyaç yok. Bu yıl yerleştirme kılavuzunda yeni sistemdeki kontenjanlar belirlenerek (sadece Kıbrıs'tan gelen öğrenciler için) kılavuzda yer alacak.”

YENİ YÖNTEMİN ÜÇ AYRINTISI


1 - IB programı uygulayan Özel Koç Lisesi'nin öğrencisi YGS ve LYS'ye girecek. Aynı öğrenci IB notuyla Avrupa'da ve dünyada birçok üniversiteye yerleşebiliyor. Yeni uygulamada aday hem IB hem de YGS ve LYS puanıyla üniversiteye yerleşebilecek.

2 - Sistem için tıpkı okul birincilerinde olduğu gibi özel kontenjan açılacak. Buna göre örneğin İTÜ mimarlık bölümüne LYS ile 50, IB ile 3, SAT ile 2 öğrenci kontenjanı belirlenecek.

3 - ABD ve Avrupa'da uygulanan 'farklı yöntemlerle üniversiteye kabul uygulaması Türkiye'de de gerçekleşecek. Hedef, öğrencilerin farklılıklarına göre yerleştirme ve üniversitelerin kendilerine göre en doğru öğrenciyi seçebilmesi

26 Mayıs 2011

SIRA BİZDE; SIRAYA GİRİN LÜTFEN...


AKDENİZ Üniversitesi’nde koridorda ıslık çaldığı için hakkında soruşturma açılan ve ’Islıkçı profesör’ olarak tanınan Prof.Dr. Orhan Kuruüzüm, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) Dekanı Prof.Dr. Şafak Aksoy’dan kazandığı 4 bin TL tutarındaki tazminatın 2 bin TL’lik bölümü ile 300 öğrenciye ekmek arası döner-ayran ısmarladı.
ELLERİYLE DÖNER KESTİ
Okul koridorunda 2009 yılında elinde çay bardağıyla yürürken, Bolu türküsü ’Halimem’in "Alçaklara kar yağıyor üşümedin mi? Sen bu işin sonunu düşünmedin mi" melodisini ıslıkla çaldığı için hakkında soruşturma açılan İİBF öğretim üyesi Prof.Dr. Orhan Kuruüzüm, Dekan Prof.Dr. Şafak Aksoy aleyhine Antalya 6’ncı Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açtığı davada geçen ay 4 bin lira tazminat kazandı. "Tazminat kazandığım zaman öğrencilere döner ayran dağıtacağım’ vaadini yerine getiren Prof.Dr. Kuruüzüm üniversite içindeki bir alışveriş merkezinde tazminatın 2 bin liralık kısmıyla 300 öğrenciye ekmek arası döner ve ayran dağıttı. Döner tezgahının başına geçen Prof.Dr. Kuruüzüm, döner ayranları öğrencilere kendi eliyle dağıtırken, hukuksuz, kanunsuz, keyfi işlemlere karşı hakkını yasal zeminde sonuna kadar koruyacağını söyledi. Prof. Dr. Kuruüzüm, kalan 2 bin TL’yi de Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne bağışlayacağını açıkladı.
Prof. Dr. Kuruüzüm, üniversite yönetimi tarafından hakkında 12 soruşturma açıldığını belirterek, İİBF ve Akdeniz Üniversitesi yöneticileri aleyhine ’İftira ve hakaret’ davası açtığını bildirdi. İİBF Dekanı Prof.Dr. Şafak Aksoy hakkında açtığı davanın geçen ay sonuçlandığını ve 4 bin lira manevi tazminat kazandığını anlatan Prof.Dr. Kuruüzüm, davayı kazanması halinde öğrencilere döner-ayran ısmarlayacağı sözü verdiğini anımsattı.

19 Mayıs 2011

19 MAYIS İŞTE BÖYLE KUTLANIR: VİSTİLEF NE DERSE YÖK ONU YAPIYOR; SIRA DEMİR'E DE GELECEK... YENİ ÖNERİMİZ ŞU: YÖK KALDIRILSIN, YERİNE "VİSTİLEF" KONSUN !

Vistilef YGS'lerin LYS'lerin kalkmasını önermişti; YÖK bu önerimizi kısmen kabul etti; tamamını da edecek: http://vistilefblog.blogspot.com/2011/04/ygsler-lgsler-kalksin-butun-ogretim.html

Daha önce de "olgunluk" sınavını, eski adıyla "bakalorya" veya "lise bitirme" sınavlarını ve "isteğe bağlı başarı sıralaması" sınavlarını önermiştik (Bkz: http://vistilefblog.blogspot.com/2010/02/katsayi-katlanarak-sorun-oldu.html ), YÖK bu uygulamaya da dönüleceğini söylüyor. Yani açıkça, YÖK artık meseleyi anlamış durumda; yavaş yavaş 1938 öncesine doğru bir ilerlemeye girecek gibi görünüyor. Eğitim sistemimize, yeni iletişim teknolojileri ile 1919-1939 arası bir restorasyon çok gerekli. Sıra ÖSYM gibi bir yerin, isteğe bağlı başarı sıralaması sınavları yapan bir kuruma dönüştürülmesi, ama ilk yapılacak iş de Ali Demir'i İTÜ'ye veya MARMARA'ya yeniden kazandırmak... Daha sonra da üniversiteleri (içindekilerin ve mezunların kuracağı) Vakıflar eliyle yönetmek...(Tıklayın: http://vistilefblog.blogspot.com/2011/01/yok-kalkarsa-kaos-olmaz-universite-olur.html ) Eminiz bu da gerçekleşecek... İşte haber:

YGS KALKIYOR...
Şifre iddialarıyla tartışmalara neden olan Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) tarih oluyor. YGS’nin yerine Olgunluk sınavı gelecek.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Yusuf Ziya Özcan, Akşam gazetesi yazarı Turgay Polat'ın sorularını yanıtladı.
Özcan, YGS’nin yerine getirilecek yeni sistemle ilgili çalışma yaptıklarını açıkladı.
YÖK Başkanı Özcan, şunları söyledi:
“YGS'yi kaldırıp yerine 'olgunluk' sınavını getiriyoruz. Böylece lise bitirme sınavını getirip ortaöğretim başarı puanını da bu sınavın sonucundan alacağız. Bu sınavı MEB yapacak, biz sadece LYS yapacağız. Öğrenciler lise son sınıfta 'lise bitirme sınavı'na girecekler bu sınav öğrencinin lisede gördüğü derslerle ilgili olacak. Eğer hazırlıklarımızı yapabilirsek bu sınavda açık uçlu soru da sorabiliriz. İşte o zaman öğrencinin lise eğitimini desteklemiş oluruz. Öğrenciler bu sınavı geçmeden üniversiteye gidemeyecekler. Bu sınavı geçen öğrenciler LYS'ye katılıp tercih yapabilecekler. Sınavın bize bir faydası da öğrencinin hangi dersten başarılı olduğunu göreceğiz. O zaman belki LYS'de de öğrenciyi buna göre yönlendireceğiz. Ama tekrar söyleyeyim bundan sonra top MEB'dedir.
İlerleyen zamanda öğrencileri aynı gün sınav yapmayıp randevu sistemiyle sınav yapacağız. Ve bir de IB, SAT gibi sınavlarla da üniversitelere öğrenci alacağız."
OLGUNLIK SINAVI
Olgunluk sınavları Osmanlı döneminde ilk kez Mektebi Sultani'de (Galatasaray Lisesi) 1869'da uygulanmaya başlandı. 1955'te olgunluk sınavı yerine lise bitirme sınavları getirildi. 1974'teyse ÖSYM'nin kurulmasından itibaren kaldırıldı.
Gerek olgunluk sınavı gerekse lise bitirme sınavları öğrencinin lise eğitimini tamamlayıp tamamlamadığını ölçmeye yarayan sınavlardı. Sonucuna göre lise mezuniyeti belirlenir ve öğrenciler üniversitelere başvurabilirlerdi.
Özcan, YGS’deki şifre iddialarıyla ilgili ise şöyle konuştu:
“Yargı süreci bittiği gün konuşmaya başladık. Karışmak zorundayız çünkü ÖSYM'nin müşterisiyiz. Ayrıca öğrenciye özgü soru ve cevap kağıdı isteğimiz dahilinde gelişti. Ali Bey'in isteğiyle ilgili değil. Bu medyaya yansımadı. Süreç iyi idare edilemedi. Ali Bey'in yeni olması, sistemin zor olması, yeni şifreleme, güvenlik vs. Bilinenin aksine ÖSYM'de ki kadro eski, hiç değişmedi. Eğer yeni elemanlarla yeni ekip kurulsaydı belki sorunlar azalabilirdi. ÖSYM'nin başkanı görevinin başındadır. Bence ÖSYM bundan sonra Metaksan'la devam etmemeli. Metaksan kadrosunu değiştirmeyecekse Ali Bey tekrar düşünmeli. ÖSYM başkanı olsaydım sorunu tam tespit etmeden basın toplantısı yapmazdım. Eğer yapılan iş kimseye ayrıcalık tanınmamışsa ki yargı da onu söylüyor istifa etmemi gerektirecek bir durum olmazdı.”
Kaynak: Toplumsalhafıza http://www.adilmedya.com/haber.php?id=17408



15 Mayıs 2011

INTERNET'e DOKUNMA YANARSIN !

22 Ağustos 2011'de,adları bilimsel olarak zaten faul olan TİB (Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı) veya BTK (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu-- doğru kısaltması BTİK olmalı ama ad faulleri bu kadar ile kalmıyor, meraklısı Veysel Batmaz'ın derslerini izlesin) adı altında Ulaştırma Bakanlığına bağlı düzenleyici üst kurulun dayatacağı dört Internet erişimi paketinden birini kullanma zorunluluğuna karşı yüzbinlerce kişi, yurdun çeşitli kentlerinde yürüdü. İstiklal Caddesi-Beyoğlu ise Pera olalı beri böylesini görmedi:
http://www.turk.internet.com/portal/yazigoster.php?yaziid=32421





Vistilef de 15 Mayıs 2011'de Internet sansürünü protesto etmek amacıyla İstiklal Caddesi'ndeydi. Bu vesile ile, Vistilef adları bilimsel olarak zaten faul olan TİB ve BTK'yı uyarır: Internet sansürünün gerçekleştirilmesi halinde bile delineceğini; işaretlerin sayısal olarak iletilmesi ve kaydedilmesi teknolojisi olan ağ (web) tabanlı veri dolaşım sistemlerinin ya tümden kapatılabileceğini ya da denetlenemeyeceğini ilan eder. Sayısal iletim su gibidir çatlak buldu mu sızar... Web de adı üstünde örümcek ağıdır ve boşlukları ibadullahtır. Boşuna uğraşmayın ! Üç tane badem bıyıklı köylünün empoze edilmiş ahlakını korumak için memleketi illegaliteye itmeyin. Baksanıza, ya da duymadınız mı?: Usame Bin Laden bile, CIA'nin bile anlayamayacağı şekilde e.mail gönderebiliyormuş. "El Kaide" demek, "Base," yani "Data Base" demek...

14 Mayıs 2011

ÖSYM'dekiler "üniversite" ile ilişkili mi? Tek çözüm var: ÖSYM kapatılmayacaksa, yabancılara satılsın...

Mesele sadece şifre ve kopya değil:
YGS-ÖSYM vesilesi ile "ölçme ve değerlendirme"nin güvenirlik (reliability) ve geçerlik (validity) sorunları

Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Ölçme ve Değerlendirme Bölümü öğretim üyeleri bir rapor yayınlayarak YGS’de ve sonrası gelişmelerde izlenen yanlışlıkları değerlendirdi. Raporda sınavda ve sonrasında izlenilen yanlış yolun sınavın iptal edilmesini gerektirdiği ifade edildi.
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Ölçme ve Değerlendirme Bölümü hocaları Yükseköğretime Geçiş Sınavı’na (YGS) yönelik bir rapor hazırladı. Yayınlanan raporda, YGS’de farklı soru kitapçıklarındaki sıralama yönteminden, cevaplardaki “şifreleme yöntemine” ilişkin birçok değerlendirmeye yer verildi. Raporda sınavın iptal edilmesi gerektiği kaydedildi.
Ölçme ve Değerlendirme Bölümü hocaları tarafından hazırlanan raporda, YGS’de kullanılan testler ve uygulanışı değerlendirilirken, YGS gibi önemli bir sınavda kullanılacak ölçme araçlarının geliştirilmesinde ve uygulanmasında ölçme ve değerlendirmenin vazgeçilmez bazı bilimsel temel ilkelerinin gözetilmesinin gerekliliğine dikkat çekildi. Yayınlanan raporda, “Sınavın sonucuna göre verilecek kararların adil, nesnel, eşitlik ilkesine zarar vermeyecek biçimde, bir başka ifade ile geçerli ve güvenilir olabilmesi için sınava ilişkin tüm uygulamaların bu ilkelere göre gerçekleştirilmesi zorunludur” ifadeleri yer aldı.
Hazırlanan raporda YGS 2011'de verilen testlerde, ''konu/tema birliğinin sağlanması'', ''soruların kolaydan zora doğru sıralanması'' ve ''sayılarla ifade edilen seçeneklerin küçükten büyüğe veya büyükten küçüğe doğru sıralanması'' ilkelerinin göz ardı edildiği kaydedildi. Ölçme ve Değerlendirme Bölümü raporunda, her adaya özgü bir kitapçık uygulamasının akademik açıdan kabulü mümkün olmayan, tamamen 'mekanik' olarak nitelenebilecek bir uygulama olduğuna dikkat çekildi.
Raporda 1 milyon 700 bin ayrı kitapçık için bu ilkelerin gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığı vurgulanırken, “Bir testteki belli bir konu ya da temaya ilişkin soruların testin farklı yerlerine dağılması, öğrencinin testi yanıtlarken zihinsel kurgusunu ve dikkatini bozacak, gerçek performansını göstermesini engelleyecektir. Bu ilkeye uygun olmayan kitapçıklarla karşılaşmak adaylar açısından haksız bir durum yaratmakta ve eşitlik ilkesini bozan bir nitelik taşımaktadır'' denildi.
Hazırlanan YGS raporunda ayrıca soruların kolaydan zora doğru sıralanması gerektiğine de dikkat çekilirken, sınavın yeterince kaygı yaratan bir ortam olduğu hatırlatılarak şu ifadelere yer verildi: “Sınav kaygısı, psikolojide yoğun olarak çalışılan bilimsel bir araştırma konusudur. Bu yüzden adayın moralini başlangıçta zor sorularla bozmamak, var olan potansiyelini en iyi biçimde ortaya koymasını sağlamak üzere test kolay sorularla başlar. Tersi bir durumda, ölçme işine ölçme aracından kaynaklı bir hata karışır. Bu yüzden, YGS 2011'de bu ilkelere uygun olmayan kitapçıklarla karşılaşan adaylar dezavantajlı durumda kalmışlardır.” Raporda ''her adaya özgü soru kitapçığı'' uygulamasının, bazı adayların lehine, bazı adayların ise aleyhine sonuçlar doğuracağı belirtildi.
Ölçme ve Değerlendirme Bölümü hocaları tarafından hazırlanan raporda şifre tartışmalarının ilk ortaya çıktığı tarihte ÖSYM'nin web sayfasında yer alan YGS 2011'de kullanılan testler ve cevap anahtarlarının bu çerçevede bölümün öğretim üyelerince incelendiği kaydedilirken, inceleme sonucuna ilişkin olarak şu değerlendirme yapıldı: “Bu inceleme sonucunda, özellikle 'Temel Matematik Testi'nde yer alan sorularda; soru kökünü ve seçenekleri hiç okumadan belirtilen şifre uygulanarak, 40 sorudan 30'un üzerindeki soru için hemen doğru cevaba gidilebildiği gözlenmiştir. Bu incelemede olduğu gibi, YGS 2011'de kullanılan diğer kitapçıklarda da yanıtların seçeneklere tesadüfi bir biçimde dağıtılmayıp belli bir sistematiğe göre yerleştirildiği (şifreleme) iddiası gerçek olduğu takdirde, sınavın yansızlığı tamamen ortadan kalkmış olacaktır. Zira bu durumda testlerde ölçülen, adayın ilgili alanlardaki akademik başarısı değil, seçeneklerdeki sistematiği yakalama gücü olacaktır. Bu sistematiği yakalayarak doğru yanıtlar veren adaylar, haksız bir başarı elde etmiş olacaklardır.''
Daha sonra ÖSYM Başkanı Ali Demir’in yaptığı açıklamaların da konuya ilişkin kuşkuları giderici nitelikte olmadığının belirtildiği raporda, “Tartışılan 'şifreleme sistemi'nin hiçbir adaya ait test kitapçığında kullanılmadığı bu toplantıda ifade edilmiştir. Böyle bir 'şifreleme sistemi' adaylara verilen test kitapçıklarında bulunmuyorsa ve ÖSYM, test hazırlama sürecinde, güvenlik, gizlilik gibi nedenlerle bir 'şifreleme sistemi' kullandıysa, bu sistemin güvenlik açısından özellikle saklanması gerekirken, neden kamuoyuna ilan edilen kitapçıkta bu şifreleme sistemi ile çözülebilen soruların yer aldığına dair akla yatkın ve akademik bir gerekçe sunulmamıştır” denildi.
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Ölçme ve Değerlendirme Bölümü öğretim üyeleri YGS’ye ilişkin hazırladıkları raporda ayrıca, ÖSYM Başkanı'nın YGS 2011'e ilişkin test geliştirme çalışmaları yapılırken, ''eğitim bilimcilerden görüş aldıkları''nı ifade ettiği hatırlatılırken, “Uzmanlık alanı 'Ölçme ve Değerlendirme' olan hiçbir eğitim bilimcinin ölçmenin temel ilke ve tekniklerine uygun düşmeyen bu tarz sınav uygulamalarını desteklemesi mümkün görünmemektedir” ifadelerine yer verildi.
Hazırlanan raporda sınavın iptal edilmesi gerektiği kaydedilirken, buna ilişkin değerlendirme şu şekilde raporda yer aldı: “Büyük bir psikolojik yük altında bu sınavlara hazırlanarak katılan öğrencilerimizin, onları maddi-manevi büyük fedakarlıklara katlanarak yetiştiren velilerimizin lehine olacak ve kuşkularını giderecek en uygun çözüm; bu 'sınavın iptali' ve daha önceki yıllarda yapılan sınav uygulamalarında olduğu gibi, bu yıla özgü olmak üzere birinci ve ikinci aşama sınavlarının bir arada yapılmasıdır.''



09 Mayıs 2011

NE ÖLÇEBİLİYOR, NE SEÇEBİLİYOR, NE DE YERLEŞTİREBİLİYOR... ÖSYM KAPATILSIN !

ÖSYM'nin eski adı Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi'ydi. Bulunması için çok arandığı belli olan Ali Demir'i Merkez'in başına getiren yasa adını da Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi olarak değiştirdi ama sitede hâla eski adı var. http://www.osym.gov.tr/ana-sayfa/1-0/20110509.html :

Üstelik artık YÖK ile de ilişkisi yok. Daha önce hiç olmazsa YÖK başkanı kendisi yıpranmasın diye bu kurumla tüm üniversiteler adına daha fazla ilgileniyordu. Bu "double check" de kalmadı.

ÖSYM düzgün bir sistemle çalıştırıldığında hiç olmazsa belli ölçütlerde sıralama yapabilen bir kuruluştu ama elektromanyetikçi ve elektronikçi takıntı ve belki de art niyet onu bu hale getirdi. Hiç cevap vermeyen kişinin altı yanlışının olduğunu bildirmek, eğer doğruysa, ne ölçmek, ne seçmek, ne de yerleştirmek fiillerinden birini sonuçlandırabilir. http://www.gazete5.com/haber/ygs-de-son-skandal-mehmet-mamu-sikayet-9-mayis-2011-109265.htm

Bu nedenle ÖSYM bir an önce kapatılmalıdır. Öğrenci, asistan ve memur alımlarında eski sistemlere dönülmelidir. Öğrenciyi Bölümler, asistanları ABD'ler, memurları da ilgili kurumlar almalıdır. 

Millet ÖSYM Başkanı Ali Demir’e güvensiz; "istifa etsin" diyor...

Yapılan ankette, vatandaşların yüzde 68.1’i Demir’in istifa etmesini istedi Metro Poll Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi tarafından yapılan anketten ÖSYMile ilgili ilginç sonuçlar çıktı.  Şifre iddiaları ve hatalarla gündeme gelen ÖSYM konusunda, vatandaşların yüzde 76’sı sınavların adil olmadığı görüşünde. Katılımcıların yüzde 68’i deÖSYMBaşkanı Prof. Dr. Ali Demir’in istifasını istedi. “Üniversiteye giriş sınavının adil ve dürüst yapıldığına inanıyormusunuz?” sorusuna katılımcıların yüzde 76’sı “hayır” dedi. Vatandaşların yüzde 72’siÖSYM’ye güvenmediğini belirtti. Yüzde 68’lik kesime göre, eleştirilerin odağındakiÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir istifa etmeli. Bu konuda fikri olmayanların oranı yüzde 13, “kalsın” diyenler ise yüzde 18.  Kaynak: Bugün Gazetesi, http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=208060 , 09.05.2011