Add to Flipboard Magazine.

19 Kasım 2005

AKADEMİK MESAİ ve İZİNLER, BÖLÜMLERİN İŞİ: VistilefHukuk’tan aktarıyoruz:

Vistilef'in Notu: İstanbul Üniversitesi'nde Rektör Prof. Dr. Mesut PARLAK göreve başladığından bu yana, aşağıdaki mektupta yer alan, bir çok üniversitede hâlâ görülebilen, bazı genel ithamların ve oluşumların tamamı artık İstanbul Üniversitesi'nde varit değildir. Sevgili Rektörümüz, yasaya göre üniversitemizin yeniden düzenlenmesini sağlayarak, üniversitemizi özgürlükçü ve hukuksal bir yapıya kavuşturmuştur. Sayın Rektör Prof. Dr. Mesut PARLAK'a hukuk ve bilim adına derin şükranlarımızı iletiyoruz. Artık, aşağıdaki mektupta yer alan olguların tamamı, üniversitemiz için, Rektör Alemdaroğlu zamanına gömülmüştür; hâlâ aynı tandansta olan bazı "kendinden menkul idareciler", (sadece bizim Fakültede değil, üniversitemizin genelinde) varlıklarını toleransımızla sürdürseler bile, artık etkin değillerdir.

VistilefHukuk'tan aktardığımız ileti şöyle:

AKADEMİSYENLERİN İZİNLERİ BÖLÜMLERİN İŞİDİR...

VistilefHukuk'un Notu: Aşağıda Gazi Üniversitesi İBF-İktisat Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Altıntaş'ın, Prof. Dr. Veysel Batmaz'a gönderdiği iletiyi sunuyoruz. Bazı yerlerini noktalı parantez (...) ile göstererek kısalttık; bazı yerlerde de [köşeli parantez] kullanarak kendi görüşlerimizi ve orijinal metinde olmayan bazı kelimeleri yazdık. Daha da açıklık olsun diye... Metindeki imla ise düzeltebildiğimiz oranda düzeltilmiştir, "encoding" sorunları yüzünden bazı kelimeler Prof. Dr. Mustafa Altıntaş'ın yazdığı gibidir.

-----Original Message-----
From: maltintas@gazi.edu.tr [
mailto:maltintas@gazi.edu.tr]
Sent: 14 Kasım 2005 Pazartesi 17:41
To: veysel.batmaz@gmail.com

Sayın Batmaz,

"VistilefHukuk" adlı sitede yer alan ve sizin meslekteki, dekan (...) ile yasadığınız serüveni öğrenme olanağı buldum. (...) Elinize saglık. (...) Egitim-Sen tarafindan yayımlanmış olan YÖK ve Hukuk adlı yapıtımda sizin yasadıklarınıza ilişkin kimi yargı kararlarını örneklemiştim. 600 sayfayı aşan bu yapıtta (...) yargı kararları ile mahkum edilmis olan cok sayıda [üniversite ile ilgili İdari] işlemleri var. (... Yazdıklarınızın meslektaşlarımızın haklarinin bilincine varmalarina, idarecilerin görev sınırlarını kavramalarına yardımcı olmasını diliyorum. Keşke okusalar da bu dogrulari öğrenseler. Benim düşüncem, üniversitelerin okur-yazar olma özürlüsü olduklarından, hak,yetki ve sorumluluklarını kavrayamadıklarıdır.

Ben Gazi Universitesi İBF İktisat Bölüm Başkanıyım. Bolum Başkanı olarak görev ve yetki alanım konusunda dekanla savaşım icerisindeyim.Rektor denenler universiteyi, dekan denenler fakulteyi, bolum baskan denenler bolumu, kendi mulkleri, buralarda gorev yapanlar ise, ırgatlar olarak algılıyorlar. Oysa ki, İdareciler, kurumun ve kurum gorevlilerinin hizmetkarları gorevini ustlenmis kimselerdir. Bu algılama eksikliginden olacak, kurumu ve kurum calısanların daha etkin, uretken kılma kosullarını yaratacakları yerde, onları uretimden ve yaraticiliktan kopartacak saçmaliklarla mesgul etmeyi yegliyorlar. Bunun da nedeni, bu gorev yerini eline geçirenlerin, secim sistemi ile grev almamalarinin ve projeye dayali bir yarismaya konu olmamalarinin onemli katkisi bulunmakta. [Bu konuda Prof. Altıntaş ile aynı kanıda değiliz; üniversitelerde seçim değil atama yönteminin, Rektörlük dahil, daha verimli olacağını düşünüyoruz] Gerçi, ozgur olmayanlarin yaptiklar secime de fazla guven duymamız oldukca zor. Köleler ile demokratik yönetimi olusturmak mumkun degil. Onlar denetim ve buyruklarnda olan kelle sayısına önem veriyorlar. Bu nedenle, rektorler dekanları, dekanlar Bolum Baskanlarını, Bolum Baskanlar ise ögretim elemanlarini kendilerinin islerini goren, buyruklarini sorgusuz-sualsiz yerine getiren sekreter olarak algilamak anlayisindalar. Okur-yazar olmadiklarindan ve anlama ozurlu olduklarindan hukuksal metinleri bile anlayamiyorlar. Bunu sizin [Veysel Batmaz’ın] yazdiklarinizdan cikarmak mumkun. Bu metinler ortada, bu metinleri kendilerine aktaran ve yorumlayan sizin yazdıklarınız ortada iken, halen öğretim elemanlarini kullari olarak gormekten kurtulamamalari, yukaridaki
yargimin kaniti. Ancak bu savasimimiz epeyce mesafe almamiza katkida bulundu. YOK Sisteminin geriletilmesi, baski halkalarinin gevsetilmesinde sizlerin ve oteki arkadaslarimizin emeklerinin sonuclardır. Ornegin ben, Bolum Baskani olarak izinleri Bolum duzeyinde sonuclandrmayı başardım. Bunda bile zorlandim. Yasal hukumlerin uygulanmasina Bolum ogretim elemanlari bile inanmak istemediler. İzin [almak] yerine, gittikleri yer konusunda bildirimlerde bulunmalarini istedigimde, sakınım gostererek, yine izin dilekcesi vermekden vazgecmediler. Yeni yeni anlamaya basladilar. İzinleri ve bölüm içi alanlara iliskin duzenlemeleri artik dekanliğa iletmiyoruz. Dekanin öğretim elemanlarına karisimini ve denetimini olabildigi olcüde minimize ettim, yasaya dayanarak. Çünkü yasa öyle diyor. Haberleri bile yok. Ancak,bu insanlari kendi yetki ve gorev alanlarina tikmak ve geriletmek zorlu bir ugraş vermeyi gerektiriyor. Katkı olabilir dusuncesi ile, yillik izin konusundaki kural ve bunun tarafimdan uygulanmasi konusunu aktarmak istiyorum:

Bilindigi gibi, 2547 Sayili Yasanin 64.maddesi "izinler" basligini tasimaktadir. Bu maddeye gore; "ogretim elemanlari yillik izinlerini, normal olarak, ogrenime ara verilen zamanlarda kullanirlar" Bu maddeye gore, akademik takvim, ogretim elemanlarinin yillik izinlerini belirleyen temel takvim olmaktadır. Devamli statude gorev yapan ogretim elemanlari, sizin de cok hakli olarak belirttiginiz gibi, butun çalışmalarını üniversitede degil, “universite ile ilgili calismalara” hasretmekten sorumludurlar (Md.36/a-1) Universite ile ilgili calismalar ise, 22 nci maddede sayilmiştir. Bu calimalarin mekana bagli olarak yapilmasi gerekmedigi gibi, mumkun de değildir. Üniversite mekanina bagli olarak yapilabilecek calimalar, ders verme ile ogrencilere yonelik olarak yapilmasi gereken ve onceden belirli bir takvime baglanan danismanlik hizmetleridir. Fakülte odalarina kapanarak, üniversite ile ilgili calismalari yurutebilmenin olanagı mumkun degildir. Üniversite ile ilgili calismalar arazide, kutuphanede, laboratuvarda, deney ciftliklerinde, yani karada-havada ve denizde, gece-gunduz surdurulebilir calismalardir. Ogretim uyesinin calisma odasina tikilmasi ve 09.00-17.00 saatlerine sikistirilmasi, yasa ile yapilmasi gereken üniversite ile ilgili calismalarin engellenmesinden baska anlam tasimaz. Ogretim elemanlarini odalara ve 09.00-17.00 saatlerine kapatma girisimleri, ogretim elemanlarinin calismalarinin engellenmesi sonucunu dogurur ve yapanlari sorumlu duruma dusurur. Dediginiz gibi, dagda-bayirda, gece-gunduz saatlerinde, düşünde bile ogretim elemanlari üniversite ile ilgili calismalarini surdurmektedir. Sınav kagtlarinin, seminer odevlerinin, jüri uyesi olarak aday doslarinin incelenmesinin, ille de niversite odalarinde ve tapu memurlari için zorunlu olan 09.00-17.00 saatleri arasinda yapilmasi mumkun degildir. Cunku bizim urettigimizin musterisi, gercek yada tuzel kisi olarak, bize basvurma durumunda olan kimseler degildir. Universite ogretim uyeleri, calismalarini somut kisiler yada topluluklar icin degil, bugun yada gelecekte yasayan/yasayacak soyut kisiler/topluluklar icin, onlar yararlansinlar diye ortaya koymaya calisirlar. Bazen urettiklerinin, bu cagda kullanilmasi bile mumkun olmayabilir. Bu nedenle ogretim elemanlari, izinlerinde bile, oteki kamu gorevlilerinin icinde bulunduklari, isleri ile tum iliskilerini kopartamazlar, ozgur olamazlar. Onlar, surekli olarak üniversite ile ilgili calismalarini bu sure icinde de surdururler. Bunun sonucu olarak ogretim elemanlari, yasamlarinin hic bir doneminde, tam anlami ile yillik izin yapamazlar, saat 17.00'den sonra da kendilerini dinlenmeye alamazlar, uretimden kendilerini kopartamazlar.. Alanlari ile ilgili olarak surekli olarak gozlem yaparlar, iliskiler gelistirirler, meslektaslari ile gorusurler, toplantlara, konferanslara, seminerlere, sempozyumlara katilirlar, internetin basinda alanlari ile ilgili calismalari izler, telefon yada internet uzerinden konferans verebilirler, aciklamalarda bulunabilirler, konferanslari izleyebilirler. Yani, ogretim elemani, her zaman,gunde 24 saat, sizin [Veysel Batmaz’ın] yaptiginiz gibi 60 saat surekli olarak meslekleri ile ilgili olmak durumundadirlar ve boyledirler de! Bu nedenle, akademik takvim sona erip, dersler kesildikten, sinavlar yapildiktan ve sinav sonuclari teslim edildikten sonra, ogretim elemanlarinin mekan ile baglanti nedenleri ortadan kalkmis olur ve ogretim elemanlari, ders verme ve danismanlik disi gorevlerini yapabilmek icin kendilerini rahatlamis, serbest kalmis varsayarlar, varsaymalidirlar ve sahaya cikmalari gerekir. Ogretim elemanlarinin yillik izinleri, 657 Sayılı DMY ile belirlenen sure ile, yani 15,30,45 gun gibi, belirli gun sayisi ile de sinirli degildir. Yaz okulunda yada hastane, döner sermaye işletmelerinde ustlendikleri grevleri yoksa, fakültedeki odalarina tikilmalarinin, orada kendileri hapsetmelerinin toplumsal, kurumsal ve bireysel bir getirisi soz konusu olamayacaktir. Tam tersine, gorevlerini yapmamak icin, bu odalara kendilerini hapsetmis olacaklardir. Dekan yada Bolum Baskanlari, tutukevi, hapisevi gardiyanlari degildir. Onlarin tek gorevi, ogretim elemanlarini, universite ile ilgili calismalarlarini yapabilmelerine olanak tanimak ve kimi araclari onlara saglamaktir. Bunun icin, kamusal kaynaklari,gerek yurtici ve gerekse yurtdisi calismalari gercekletirmeleri icin, onlarin hizmetine sunmaktir. Oysa ki, kamusal kaynaklar, yolluk ve yevmiyeler, tumu ile rektör,dekan ve yönetimin sadik kullari arasinda hicbir uretim kaygisi ve sorumlulugu tasimaksizin, aralarinda üleşilir. Ogretim elemanlarinin, akademik takvim baslangici ve bitisi disindaki donemler icin,dekandan izin almalari bile gerekmez. Cunku, yillik izinleri, akademik takvimin bitisi ile baslangici arasindaki suredir. Yargi organi mensuplarinin, ogretmenlerin yillik izin kullanmalari da, yargi yilinin bitisi ile baslangici, ogretmenlerin ders yilinin bitisi ve baslangici arasindaki gunlerde gecerlidir. Yargi mensuplari ve ogretmenler, bu sure icin izin isteminde bile bulunmazlar. İzin konusunda bagimli olanlar, rektor, dekan, bolum baskani, enstitu ve yuksekokul mudurleridir. [Bu konuda da Prof. Altıntaş’a katılmıyoruz; bu görevde olanlar da izinlerini akademik olarak kullanırlar, yani otoriteden bağımsız olmak bunların da görevidir.] Yasa bunlarin YOK Baskanindan, rektorden,dekandan izin almasini zorunlu kilmis bulunmaktadir. [Yasanın bu maddelerine uymakla birlikte, yasanın bu maddelerine karşıyız.] Cunku, gorevlerinin gereginin yerine getirilmesi, belirli bir mekanda, makamlarinda bulunmasini gerektirmektedir. Ogretim elemanlarinin, akademik takvim disinda bulunacaklari yer ile iletisim aracini belirten bir bildirimde bulunmalari yeterli olmalidir.

Ogretim elemanlar yalnzca oteki izinlerinde (hastalik, mazeret) 657 Sayili DMYhukumlerine gore, yine Bolum Baskanindan izin kullanabilir. Saglik raporunun geregi icin, gorev yeri dışında bulunmalari icin izin falan almalari da gerekmez. Bu yasal hukumleri anlamayan, anlamak istemeyenler, ne yazik ki bizden, meslektalarimizdan olan kimselerdir. Ancak, emir-komuta zinciri icinde gorev yapma aliskanligina kendilerini kaptiranlar, kendi ezilmişliklerini, efendilerinin kendilerine karsi sergilediklerini, kendi astlari olarak algiladiklari uzerinde sergilemek girisiminde bulunmaktadirlar. Koleler, kole kabul ettiklerini ezerler, onlarin onurlari ile oynarlar. Bu bir hinc almak,bir eziklikten kurtulma aracidir. Universite ogretim elemanlari arasindaki iliski, "ast-üst", "amir-memur" iliskisi degildir. Bir meslektaslar toplulugudur, ogretim elemanlari. Ogrenciler de meslektas adaylaridir. Bunlar birlikte uretim yaparlar. Aralarindaki tek fark, akademik unvan farkliligidir. Bu fark ise, zaman icinde ortadan kalkmakta, profesorluk asamasinda tum unvanlar esitlenmektedir. Bu nedenle universitelerde yonetici, esitler arasindaki iliskiyi gerektirir. Rektor, dekan, bulum baskani, esitler arasinda birinciler olarak tanimlanirlar. Bizim meslektalarimiz da okur-yazar olmadiklarindan, kendilerinin hukuklarn bilmediklerinden, öğrenmek de istemediklerinden, efendilerinin buyruklarına uymayi yasam bicimine burundurmus bulunmaktadirlar. Adam olsalar, konumlarini algilayabilseler, yasadigimiz bu carpikliklar ortaya cikmaz ve bu uygulamaya karsi cikanlar azinlikta kalmazlar. Son soz, efendiyi koleler yaratır.

Esenlikler dilerim.

Prof. Dr. Mustafa Altıntaş

Hiç yorum yok: