Add to Flipboard Magazine.

01 Kasım 2006

1 ARALIK’TAN TAVİZ YOK

Vistilef’te yayınlanan bir öğrenci arkadaşımızın mektubunda adımın geçmesi vesilesi ile Dekanlık konusundaki görüşlerimi İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi kamusuna sunuyorum.
Şu andaki Dekan, iki dönem Dekanlık yapmış ve yorulmuş bir arkadaşımızdır.

1 Aralık’ta süresi dolacaktır. Ancak bazı yanıltmalarla, süresinin Rektörlük kayıtlarında 9 Ocak 2007’de, bazı söylentilere göre ise de 28 Şubat 2007’de dolacağı tezvirat olarak söylene gelmektedir. İki tarih de yanlıştır. Suat’ın ikinci dönem Dekanlık süresi 1 Aralık 2006’da dolmaktadır. İkinci dönemdeki tayin günü ne olursa olsun, bu böyledir çünkü Kemal Alemdaroğlu tarafından Kanuna karşı hile yapılarak, Suat arkadaşımızın, ikinci kez Dekanlığa tayin edilene kadar Vekil olarak çalıştırılmış olma olasılığı vardır. Bu ise Kanuna açıkça karşı gelmektir: Yasalarımıza göre, “Asil, Vekil olarak göreve devam edemez.” Bu süre zarfında attığı her imza, yaptığı her idari işlem ve eylem hukuksal olarak sakattır ve kadüktür.

Yorgunluğuna gelince, göstergeleri çoktur:

Bu arkadaşımız çok yorulmuştur, dinlenmeye ihtiyacı vardır çünkü:

1) Fakülte’nin Internet sitesi “Allahlık” bir haldedir. Bir iletişim fakültesine yakışmayacak bir durumdadır. Uyarılarımıza rağmen bu sitenin böyle işlevsiz ve yanlış adlandırmalarla kalması yorgunluğa delalettir.


2) Gazetecilik Bölümü ders programı çok kötüdür. Prof. Dr. Nurdoğan Rigel Hocamız bu konuda müştekidir. Kendisine Amerika’dan Internet yolu ile ulaşılabilir ve en yeni müfradat programları edinilebilirdi. Yeni ve güzel ve diğer bölümlerle uyum içinde bir program hazırlama fırsatı varken, daha kötüsünü hazırlamak yorgunluğa delalettir.

3) Fakülte’nin bilimsel yayın organı İletişim Fakültesi Dergisi, Doçentlik Jürisine giren profesörler tarafından “hakemsiz dergi” olarak nitelendirilmekte ve puan verilmemektedir. Bu dergide istediğine yer vermek, istemediğinin yazılarını yayınlamamak, ve Fakültemize yaraşır hakemli bir bilimsel dergi yayınlayamamak yorgunluğa delalettir. Bu konuda kişisel görüşlerimi, Medya Popüler Kültürü Gizler adlı kitabımın son makalesinde bulabilirsiniz.

4) Rektörlük tarafından hakkında “Lüzum-u Mahkeme” kararı verilmiş olan bir kişi yorgun demektir ve yorulacak demektir.
5) Fakültelerin en önemli zenginliği öğrencilerdir. Bir Fakülteyi, öğretim üyesi değil, öğrencinin ilgisi ve bilgisi Fakülte yapar. Fakülte “beceri” demektir. Öğrenciye kendi Dekanlık hayalleri uğruna ikiye, üçe bölmek; kişisel emellere alet etmek, huzursuzluk yaratmaktır. Öğrenci arkadaşımızın anlattıkları doğruysa, bu da Lüzum-u Mahkemeliktir.


6) Fakülte beceri demekse, fakültelerdeki öğretim üyeleri becerilerini nerelerde edindiklerini belli olan diplomalarıyla, yayınları ile ve ders anlatmaları ile ispat ederler. Fakültemizde, kimin nereden mezun olduğuna dair sağlam bir arşiv bulunmamaktadır. Bu da yorgunluğa delalettir.

7) Kendinden önceki Fakülte yöneticilerine, “Bizanslı”, “malum çetenin adamı,” “işbilir” ve yanında çalışan elamanlara, “deli”, “toplumsal olarak uyumsuz,” “öğrenci ile karşılıklı gelmesi paranoyaklığı açısından sakıncalı” demek, yorgunluğa delalettir. Ve en önemlisi de “deli” dediği elemanları hiç sormadan, danışmadan profesörlere asistan olarak tayin etmek iyice yorgunluğa delalettir.

8) Fakültemizin, Prof. Dr. Nükhet Güz’ün Dekanlık döneminde medya sektörü ile olan ilişkisi tamdı. Benim düşman yetiştirdiğim medya ile bu güzel ilişkiler maalesef son altı yılda iyice bozulmuştur. Örneğin, bu yıl Fakülte Açılış törenine sadece iki genç muhabir katılmıştır. Medyayla dost olduğunu söyleyip bir yığın işsiz medya mensubuna okulumuzda güya ders verdirtmesine rağmen, medya ile ilişkileri giderek erezyona uğrayan bir Dekan artık yorulmuş sayılmalıdır ve medya ile Fakültemizin, bir üniversiter kuruma yaraşır ilişkiler kurması gerekmektedir.

9) Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Sayın Prof. Dr. Ahmet Gökşen’in bile hayretle karşıladığı, bir öğretim üyesi olarak 50 tane master ve doktora danışmanlığını üstlenmiş olmak insanı yorar. Zaten bu danışmanlıkları da geçtiğimiz yıl yorgunluğundan olsa gerek bırakmış olmak bizatihi yorgunluğa delalettir.

10) Rektörleri, rektörlük seçimleri sırasında, seçim konuşması yapmak üzere geldikleri Fakülteye sokmamak, konuşmasını engellemek ve Rektör olacak Sayın hocalarımızı, 60 kişilik öğretim elemanının bulunduğu bir Fakültede, sadece 6 kişinin dinlemesine sebebiyet vermek, yorgunluğa delalettir.

Bütün bunların sonucu göstermektedir ki, Suat yorulmuştur. Bu Fakülte’de Suat’tan çok daha iyi Dekanlık yapacak en az iki hocamız vardır: Prof. Dr. Nurdoğan Rigel ve Prof. Dr. Edibe Sözen. Bu iki arkadaşımızın da, artık ellerini taşın altına sokma zamanı gelmiştir.

Suat’ı iki dönemi boyunca destekledim. İlk dönemi Dekanlık seçimlerinde, Prof. Dr. Edibe Sözen’e karşı aday olduğunda benim oyumla seçilmişti. O seçimde, Suat Gezgin 7; Edibe Sözen 6 oy almıştı ve ben de oyumu Suat’a vermiştim. Zaten Dekanlık seçimi yapmak, kanaat yoklaması adı altında da olsa yasaya aykırıdır. Danıştay’ın “Yasa’da yer almamıştır” diyerek iptal ettiği bir çok idari işlem ve eylem vardır.

İkinci dönemde ise, Kemal Alemdaroğlu tarafından dolaylı olarak, bana yapılan Dekanlık teklifini kabul etmeyerek, Kemal Alemdaroğlu’na yazdığım bir mektupta Suat’ı desteklediğimi ve onun Dekan olmasını istediğimi belirtmiştim. Alemdaroğlu da, bu kez yasaya uyarak, Dekanlık seçimi yapmadan Suat’ı Dekan tayin etmiş ve YÖK de onaylamıştı. Aynı zamanda Edibe Sözen hocamız da, Prof. Dr. Nurettin Sözen’e aynı talebi iletmişti.

Ama artık Suat’ı desteklemiyorum. Yorulmuştur. Yerine, bu Fakülteye ve İstanbul Üniversitesine yakışır Dekanlık yapabilecek bir çok arkadaşımız arasından en uygununu, Fakültemize huzuru getiren Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Mesut Parlak hocamız tayin edecektir. Yeni Dekanla da, bütün bilgi ve becerilerimi kullanarak, bir Senatör ve Bölüm Başkanı olarak çalışacağım…

1 Aralık öncesi istifa ise, devr-i sabık yaratmayacaktır.

Sevgilerimle,


Prof. Dr. Veysel Batmaz
Senatör

Hiç yorum yok: