PROF. DR. EDİBE SÖZEN AKP MERKEZ KOMİTESİ’NE GİRDİ.
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyelerinden ve Yönetim Kurulu üyesi, CHP Milletvekili Prof. Dr. Nurettin Sözen’in yeğeni, Prof. Dr. Edibe Sözen, bugün AKP’nin 2. Olağan Kurultay’ında, AKP’nin yöneticilerinden biri oldu ve Merkez Karar ve Yönetim Kurulu’na seçildi...
Desteklerimizle göreve başladığından bu yana Sevgili Rektörümüz, bizim de her kelimesine katıldığımız şu kararını herkese duyuruyordu: “Üniversite siyaset meydanı değildir. Üniversiteye siyaseti sokmayacağım.” Bu doğru tahlil ve karar, bakalım İletişim Fakültesi’ndeki bu yeni gelişmede ne rol oynayacak? Bugüne kadar AKP’yi zaman zaman eleştiren ve AKP’ye mesafe koyan Prof. Dr. Edibe Sözen, bakalım, Fakültedeki bugüne kadar yaptıklarını, bir AKP yöneticsi olarak nasıl devam ettirecek?
Üniversite, siyasetin çok tehlikeli olduğu, özellikle gençlerin kolayca tahrik olarak ve provakasyona gelerek yanlışlar yapabileceği bir ortamdır. Herkesin siyasi, ideolojik görüşü ve bir diğerinden farklı yaklaşımı doğal ki vardır. Ancak, siyaset, üniversite içinde, politik bir parti ile doğrudan ilişkili olarak yapılamaz. Geçmişte bu tür yanlışlıklar yapılmış ve ne yazık ki Türkiye acı olaylar yaşamıştır. Hâttâ, İ.Ü. İktisat Fakültesi yardımcı doçentlerinden Dr. Ufuk Uras ÖDP Genel Başkanı olarak, devletten her ay para almıştır. Başka örnekler de vardır. Bu durumu o zaman da şiddetle kınamış bulunuyoruz. Bu tür ilişkilerin, partilere katacağı bazı ek değerler olabilir ancak üniversiteyi siyaset arenası yaparak, bunu oy ve ideolojik platforma dönüştürmek, üniversite gibi herkesin ve milletin malı olan kamusal bir yerde iflas edecektir. Bir devlet memuru olarak, politik bir partinin üyesi olmak makul karşılanabilir; ancak partilerde yönetici olmak, üniversiteye siyaseti sokacaktır. Üniversite herhangi bir devlet memurluğu değildir. Uzun dönemde, Üniversite öğretim üyeliği ile aynı zamanda patilere üye ve partilerde yönetici olmanın yolu kapanmalıdır. Üniversitelerde çalışanlar, parti yöneticiliğinden ya da üniversitedeki görevlerinden birini seçmek zorunda olmalıdır. Bunun şu anda yasal bir yaptırımı olmamasına rağmen, siyaseti üniversiteye bulaştırmanın bu yolu kapanmalıdır.
Zaten yasalarımız siyasete girecek devlet memurlarına, seçilmemeleri durumunda tekrar memuriyetlerine dönebilme yolunu da açık tutarak, istifa zorunluluğu getirmiştir. Bunun nedeni, doğrudan siyaseti bir siyasetçi olarak yapanlara devlet memurluğunda çalışma imkânı vermemek ve devleti siyasallaştırmamak içindir. Parti yöneticiliği de doğrudan siyasetçi olmak demektir. Siyasetçi ile devlet memurluğunu birleştirmiş ülkeler vardır. Eski kömünist ülkelerde, milletvekili olanlar, memuriyetlerine devam ederlerdi. Ancak orada Parti ile Devlet eşitti. Bu Türkiye’de değildir ve siyaset eğer kirleniyorsa, işte bir nedeni de, üniversiteyi ve devlet memuriyetini siyasete sokmakla kirleniyordur. Diğer nedeni ise, siyasetçilerle medyacıların aynı kaba tükürmeleridir.
Derslerde ve üniversite ile ilgili çalışmalarda her türlü siyasal ideoloji ve teori öğretilebilir, öğrenilebilir ve öğrenilmelidir. Ancak bu, şeffaf olmalı ve her görüşe eşit olarak açık tutulmalıdır.
Önerimiz:
(1) Politik partilerde yöneticilik yapan öğretim üyelerine, partide yöneticilikleri sürdüğü sürece ücretsiz izin verilmesi sağlanmalıdır ki üniversite ile ilişkileri kesilsin.
(2) Politik partilere üye olan öğretim üyelerine ise ders verme imkânı tanınmayarak, sadece araştırma, vs. ile ilgili işlerle çalışması sağlanmalıdır.
Şimdilik, yasalarımız çerçevesinde, üniversiteden siyaseti kovmanın yolu ancak bu tür palyatif tedbirlerle olacaktır.
ÜNİVERSİTE HUKUK ve BİLİM YERİDİR...
TARTIŞMA, OLUŞTURMA, AYDINLATMA YERİDİR...
ÜNİVERSİTEYE SİYASETİ SOKMAYACAĞIZ....
BU KONUDA REKTÖRÜMÜZÜ DESTEKLİYORUZ....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder