Add to Flipboard Magazine.

25 Haziran 2007

İŞTE HUKUK:


ESKİ DEKAN SUAT GEZGİN ve ARKADAŞLARINA BİR MAHKEME KARARI DAHA:

“İFTİRA” DAVASINA TAKİPSİZLİK KARARI...


17 Mart 2006 tarihinde, yani bundan bir yıl üç ay önce, Eski Dekan Prof. Dr. Suat GEZGİN ve arkadaşları (Fak. Sek. Selim Eker, Doç. Arzu Kihtir, Doç. Aydemir Okay, Dr. Candan Çelik, Dr. Ceyhan Kandemir, Dr. Ergün Yolcu, Doç. Murat Özgen), Prof. Dr. Veysel BATMAZ ve Arş. Gör. Serdar TAŞÇI aleyhine, kendilerine “iftira” attıkları nedeniyle Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulundular.

“İftira” iddiasına konu olan fiil, Serdar TAŞÇI’nın Cumhurbaşkanlığı da dahil olmak üzere, YÖK ve İstanbul Üniversitesi’ne gönderdiği mezkur kişiler aleyhine ihbar ve şikayet dilekçeleri ve dosyası idi. (Bu dosyayı Vistilef gelecek günlerde parça parça yayınlayacak.) Bu dosya üzerine Cumhurbaşkanlığı, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğüne resmi yazı ile soruşturma açılması emri vermişti. Bu dosyadaki iddiaların kendilerine karşı “iftira” olduğunun iddia eden Suat GEZGİN ve arkadaşları, yani yukarıda listesi bulunan arkadaşlar, Serdar TAÇŞI’nın “iftira atan”, Veysel BATMAZ’ın ise “azmettirici” olarak yargılanması talebinde bulundular.
Bilmiyorlardı ki, ihbar ve şikâyet, Anayasal olarak hukuk içinde bir haktır ve “iftira” suçu fiili oluşturmaz. Ancak, eğer şikayete konu fiiller haksız isnatsa, bu konuda tazminat yolu açıktır. Bilhassa hukuk bilgisi, herkese lazımdır. Ama ayrıca başka bilgiler de gerekli: Kamu yönetimi, siyaset, iletişim ve sokak! [popüler kültür, dağ ve ova...].

T.C. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 2006/43203 sayılı hazırlık soruşturmasında, 09 Nisan 2007 tarihinde 2007/4430 karar sayılı verdiği karar ile söz konusu şikayetin kovuşturulmasına yer olmadığına, yani “takipsizliğine” karar verdi. Özetle, Türk Yargısına göre, Serdar TAŞÇI “iftira” atmamış; Veysel BATMAZ da “iftiraya” azmettirmemişti.

T.C. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının bu tarihî kararının sonuç bölümüne bir göz atalım:

“Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 1994/348 karar sayılı ilamında belirtildiği gibi, Anayasanın 36 ve 74. maddelerinde düzenlenen şikayet ve ihbar hakkı, hakkın kullanılması nedeniyle hukuka uygunluk halidir. Ancak bu hakkı doğuran nedenin koyduğu sınırlar içinde kallanılmalıdır. İhbar ve şikayet yetkili makamlara yapılmadan önce veya yapıldıktan sonra, hatta böyle bir başvuru olmaksızın dahi, durumun araştırılması ve şüphelenildiğinin söylenmesi arasında fark yoktur. Failin mağdura yüklenen eylemi işlemediği kesin olarak bildiği kanıtlanmadıkça, hakkı doğuran sınırın aşıldığı kabul edilemez. Bu esasa göre, şüpheli Serdar Taşçı’nın suç ihbarında belirttiği hususların İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü son soruşturma raporu değerlendirme ve görüşbölümünde yer aldığı ancak sonuca bağlanmadığı Danıştay 1. Dairesi tarafından bu hususların eleştirildiği belirlenmekle, ihbara konu olan suçlamaların tartışılması gerektiği sonucuna varılmıştır. Buna göre şüpheli Serdar Taşçı’nın Dekan Suat Gezgin’e yüklediği eylemleri işlemediğini kesin olarak bildiği ispatlanamamıştır. Bu sebeple şikayet hakkını doğuran nedenin koyduğu sınırın aşıldığı kabul edilemez. Hakkın kullanılması sebebi ile hukuka uygun hale gelen suçlamaya konu şikayette atılı suçun yasal unsurları bu gerekçe ile oluşmamıştır. Belirtilen nedenle diğer şüpheli Mehmet Veysel Batmaz’ın azmettirme yolu ile atılı suça katılıp katılmadığı sonucu etkilemediğinden ayrıca irdelenmemiştir. Bu nedenle atılı suç için kamu adına KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA (...) karar verildi.”

Bu karar İletişim Fakültesi açısından bir başka tarihî “olguya” dikkat çekmiştir:

Karara göre, Serdar TAŞÇI’nın yukarıda adı geçenler hakkında yaptığı suç duyuruları incelenmelidir, çünkü, Rektörlük soruşturması “sonuca bağlanmamıştır” ve TAŞÇI’nın suç duyurusu yapması nedeniyle suç işlemiş olması ve iftira atmış olması hukuka aykırıdır. Dolayısıyla, Veysel BATMAZ da, herhangi bir iftira veya suç fiilini azmettirmemiştir.

Bu açıkça şu demektir: Suat GEZGİN ve arkadaşları, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde huzuru bozmaktadır. Öğretim Üyeliğini ve yardımcılığını herkesden daha iyi yapanları, hakszı ve mesnetsiz olarak taciz etmekte ve onların aleyhine hukuka aykırı olarak dava açmaktadırlar.

Daha da fazlasıyla, kararda, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğünü ilgilendiren çok daha önemli bir başka boyut vardır:

Takipsizlik kararında şu satırlara yer verilmekle İstanbul Üniversitesi Rektörlüğünün, Prof. Dr. Suat GEZGİN ile ilgili önemli sonuçlara ve görevi kötüye kullanma suçlarını saptadığı bir soruşturmayı, geçiştirdiği, “sonuca bağlamadığı,” Türk Yargısı önünde hüküm altına alınmıştır:

“[İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü Prof. Dr. Suat GEZGİN hakkında LUZUM-U MAHKEME kararı vermiştir.] Verilen bu kararı, yakınıcı Suat Gezgin tarafından Danıştay 1. Dairesine itiraz yoluyla götürüldüğü, 1. Dairenin 2006/1329 sayılı kararında yukarıdaki suçlamalar ve İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü raporunun sonuç bölümü tespit edildikten sonra, son soruşturmanın açılması kararının sonuç kısmında, Bilgi Edinme Hakkı Kanununa aykırı davranma dışında kalan eylemlerin gerçekleşip gerçekleşmediği, gerçekleşmedi ise hangi sonuç ve bilgiye dayandığı ve suç oluşturup oluşturmadığının kanaat verici nitelikte ortaya konulmadığı anlaşılmaktadır dendikten sonra Bilgi Edinme Hakkı Kanununa aykırılıktan soruşturma açılmasına ilişkin kararın istenilen bilgilerin tam olarak anlaşılamaması bir kısmının şikayetçiyi doğrudan ilgilendirmeyen kurum içi uygulamalara ilişkin bulunması gerekçeleri ile itiraz kabul edilerek men-i mahkeme kararı verilmiştir. (...) İstanbul Üniversitesi Rektörlüğünün, Prof. Dr.Suat GEZGİN hakkında görevi kötüye kullanma kapsamındaki eylemleri için verdiği Son soruşturmanın açılması kararının Raporunda, genel anlamda görevi kötüye kullanmak kapsamındaki eylemlerin varlığından bahsedildiği ancak Danıştay 1. Dairesinin kararında eleştirildiği gibi sonuca bağlanmadığı kesindir.”

Bu tarihî kararın özeti şudur: İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü, Prof. Dr. Suat GEZGİN hakkında yeterli ve layıkiyle bir soruşturma yapmış dahi olsa, [eski] Dekan Prof. Dr. Suat GEZGİN’in görevi kötüye kullanmakla ilgili olarak saptadığı suç unsurları hakkında “açık” ve “sonuç verici” bir karar vermemiştir. Bu nedenle suçlu bulduğu Prof. GEZGİN’in, âdeta, Danıştay tarafından LUZUM’U MAHKEME kararına itirazının kabul edilmesine olanak sağlamıştır.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Hoca boşver sen bunları da, SUAT GEZGİN tekrardan dekan olarak atandı ya :))
Artık çatlarmısın , patlarmısın onunla ilgili bir yazı da yazsana

Adsız dedi ki...

Oğlum ben sana Dekan olamazsın demedim ki...:))))

Vistilef

Adsız dedi ki...

dürüst kardeş

her zaman meyve veren ağaç taşlanır iletişim fak.böyle çalışkan gecesini gündüze katan ekip görmedi.uğraşanlar hazımsızlıktan çatlıyorlar.iftiralariyla gelişmeleri engellemeye çalışanlar birgün kendi çirkinliklerinde boğulacaklardır.helal size iletişimin kararlı savaşçıları bu ülkenin iftiraçı insanlara değil sizin gibi çıkarsızca bu ülkeye hizmette sınır tanımayan şahsiyetlere ihtiyacı var.