Add to Flipboard Magazine.

09 Ekim 2009

İstanbul Üniversitesi’ni kışlaya çeviren Alemdar Kemal dönemi fişlemesi ve Parlak dönemi görevi kötüye kullanma hukuksuzlukları yargıya taşınıyor...

Fişleme = Bir kişi veya kurum hakkında, ayırımcılık ve manipülasyon yapmak, ve iftira atmak için düzenlenmiş şahsi veya örgütsel bilgilerin belli kişilerce ve çoğunlukla ihbar niteliğinde liste halinde kayıt altına alınması ve bu bilgileri yargı dışında, görevi olmayan yerlere bildirmek, bir tür "polislik" yapmak

Görevi kötüye kullanma = İdari bir yetkilinin yetkisini aşarak veya sadece düşmanlık duyduğu için bir görevliye hukuksuz işlem yaparak hukuk dışı amacına ulaşması ve bu hukuksuz işleminden dolayı maddi ve/veya manevi kazanç temin etmesi. Bu suç, sadece idari disiplin suçu değil, TCK'na göre 3-5 yıl hapis cezası ile yaptırıma bağlanmıştır.

Eski Adli Tıp Enstitüsü Başkanı Sevil Atasoy ve Ergenekon sanığı İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Ümit Sayın tarafından hazırlanan ve 1. Ordu Komutanlığı'na sunulan fişlemeler konusunda Türk Tabipler Birliği, Adli Tıp Uzmanları Derneği, Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı yargıda hesap soracaklarını açıkladı. İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sermet Koç ve Türk Tabipler Birliği Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy çok ciddi bir sorunla yüz yüze olduklarını söyledi. Ergenekon klasörlerinde yer alan belgeler, akademisyenlerin, 'Kürt kökenli, PKK sempatizanı, bölücü, eski sol militanı' şeklinde fişlendiğini ortaya koymuştu.

Üniversitedeki büyük fişleme Ergenekon klasöründe ortaya çıktı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talebi üzerine Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından gönderilen 47 sayfalık raporda, "İÜ'de görevli akademisyenler 'Kürt kökenli, PKK sempatizanı, bölücü, ayrılıkçı, eski sol militan' şeklinde fişlendiği belirtiliyor. Skandal sadece fişlemeyle sınırlı kalmamış. Eski İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanı Keramettin Kurt, eski İstanbul Adli Tıp Enstitüsü başkanı Prof. Dr. Sevil Atasoy ve S.G., S.A., M.K.B., K.A., N.S. başta olmak üzere pek çok akademisyen, meslektaşları hakkında askerî istihbarata bilgi vermiş. Atasoy, ayrıca bir rapor hazırlayarak 1. Ordu Komutanlığı'na sunmuş.

Uygulamayı kınayan Türk Tabipler Birliği, Adli Tıp Uzmanları Derneği (ATUD), Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı, yargıya gidiyor. İstanbul Tabip Odası'nda düzenlenen basın toplantısında hazırlanan ortak açıklamayı okuyan Prof. Dr. Sermet Koç, İÜ Adli Tıp Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Sevil Atasoy ile aynı kurumdaki öğretim üyesi ve "Ergenekon" davasının sanıklarından Doç. Dr. Ümit Sayın tarafından, bazı akademisyenlerin ve Adli Tıp Uzmanları Derneği gibi sivil toplum örgütlerinin ''ulusal güvenliği tehdit ettiği'' iddiasıyla Birinci Ordu Komutanlığı ile Milli Güvenlik Kurulu, Birinci Ordu Komutanlığı, Genelkurmay, Jandarma, Özel Kuvvetler Komutanlığı ve kuvvet komutanlıkları istihbarat birimlerine 47 sayfalık rapor sunulduğunu belirtti. Raporun Birinci Ordu Komutanlığı'nca hazırlanan 15 Temmuz 2005 tarihli üst yazısında, "1987 yılından beri Adli Tıp Enstitüsü'nün müdürlüğünü yapan ve 26 Mayıs 2005 tarihinde dolan görev süresi uzatılmayan Prof. Dr. Sevil Atasoy tarafından üniversitedeki kadrolaşma, bu kadrolaşmanın şekli, ideolojik yönü, amacı ve sonuçlarıyla ilgili iddiaları içeren ve bu iddiaları belgelerle destekleyen eklerden oluşan bir rapor alınmıştır.'' denildiğine dikkat çekti. Koç, şöyle devam etti: "Medyada ve toplumda yoğun tepkilere yol açan bu faaliyetler, bilim insanlığı ile hiçbir şekilde bağdaşmadığı gibi ihbar edilen kişi ve kurumların haklarına karşı yapılmış en ağır saldırı, nitelikli bir suçtur. Sevil Atasoy'un kendini aklama adına medyada yaptığı açıklamalar dahi işlenen suçun teyidinden başka anlam taşımamaktadır. Tüm bu hukuk dışı faaliyetler, eski İÜ Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu ile eski Adli Tıp Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Sevil Atasoy'un tekrar görevlerine getirilme amacı ile sınırlı kalmamış, 30'un üzerinde akademisyen, üniversite mensubu ve ATUD başta olmak üzere sivil toplum örgütleri, asılsız, ağır suçlamalarla itham edilmişlerdir. Durum, bu faaliyetleri olağan gibi kabul ederek, dikkate alan ihbarcıları muhatap kabul eden kurum ve kişiler açısından da son derece düşündürücü nitelik arz etmektedir. Yalnızca bu işte rolü bulunan kişi ve kurumlar değil, üniversite, demokrasi, hukuk gibi kavramlar açısından da kaygı vericidir. Bizler üniversitelerimizde ve diğer kurumlarda yürütülen bu ve benzeri komplocu, keyfi, hukuk dışı faaliyetler konusunda tüm toplum ve ilgili kurumları uyarıyor, bilim ve demokrasi adına kaygı verici bulduğumuzu bildiriyoruz. Bu 47 sayfalık raporun hazırlanmasında rolü bulunan kişileri şiddetle kınıyor, konuyu yargıya götüreceğimizi duyuruyoruz.''

Türk Tabipler Birliği Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy da hekimlik etiğine, insan haklarına, akademik etiğe aykırı çok ciddi bir sorunla yüz yüze olduklarını söyledi. Atasoy ve Sayın'ın ne kadar askeri kurum varsa hepsine hizmet sunduğunu belirten Gürsoy, "Diyorlar ki 'Bizim çalıştığımız enstitüde bazı hocalar Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden bazı davranışlarda bulunuyor. Bu kişiler, Kürt ve Alevi kökenli, PKK sempatizanı, sol fraksiyonlara dahil. Biz bunların takibi konusunda gönüllüyüz. Gerekli teknik desteği verin'. Bu iki akademik kişi, birbirleriyle “chat” yaparken akıl almaz bir istekle ihbarcılığı olağanüstü boyutlara vardırmışlar."

5 yorum:

Adsız dedi ki...

Seni gidi "COPY-PASTEçi" vistilef seni! Kaynaklarının yarısından çoğu Zaman ve benzerleri diye elştirilerimiz ardından şimdilerde "yayınlayan Medyapoliten" ibaresini kullanarak kayunaklarınızı sözde gizliyordunuz epeydir. Ama yemezler, çoğunluk kaynaklarınız yine benzer (yandaş da diyebilirsiniz) medyadan ibaret olmaya devaam ediyor. Bu haberiniz de Zaman'dan alınma, hemde bu kez copy paste vaziyetleri! Bence copy-paste yapmakdan daha beter bir durumdur ısrarla Zaman ve benzerlerini kaynak olarak kullanmaya devam etmek! Ne diyelim, inşallah kılavuz karga durumları olmaz!
Bkz: http://www.zaman.com.tr/wap.do?method=getMansetHaber&haberno=901156&sirano=3&sayfa=

Medyapoliten dedi ki...

Adsız, anlaşılan her şeyden malumatsız...

Aynı haber, aynı şekilde, BİRGÜN gazetesinde de yayınlandı.

Acaba Vistilef hangisinden aldı?

Vistilef Ajans ve Basın Takip Bürosu

Adsız dedi ki...

Google'da yapılan taramaya göre birgun.net de böyle bir "haber" yayımlanmamıştır. vistilef lütfedip link verirse yayımlanıp yayımlanmadığını anlarız. Ancak, "bozacının şahidi şıracı misali" sanki bu "sözde haber" Birgun'de yayımlanmış olsaydı iyi bir kaynak olacak mıydı! Bakıyoruz da eski çamlar bardak oldu ve goşizme hoşgörüyle bakılıyor artık! Şimdi artık "düşmanımın düşmanı dostum mudur" yani? Ayrıca, "copy-paste" konusuna da yanıt verilmedi henüz; hani "iletişim, enformasyon, eleştiri, teşhir ve ikâz" sitesiydi ya vistilef, unun için yani! Israrla bekliyoruz...

Adsız dostun.

Medyapoliten dedi ki...

Sevgili Konuksever aziz dost, yazdığın gazeteye "goşist" diyorlar, makul...

Ancak, yukarıdaki haber 9 Ekim 2009'da, sayfa 9'da Birgün'de yayınlandı.

Vistilef'in kaynağı ise CHA'ydı...

Vistilef Haber Takip Komitesi

Adsız dedi ki...

Konuksever Aziz'in goşistliği malum. CHA'dan haber alan Birgün'ün goşistliği de. Ancak bize yeni malum olan vistilefin durumu! Onunki goşistliğin de fevkinde! Biz "Zaman" demiştik, vistilef yok "CHA" diyor: şecaat arzederken sirkatin söylüyor! Ah merdi vistilef ah... Ne demeli bilemiyorum... Hayırlı olsun...