İstanbul Üniversitesi Öğrenci Kollektifi Üyeleri Uyuyor mu?
19 Mart 2010 tarihinde, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’ni ziyaret eden Sanayi Bakanı Nihat Ergün'e yumurtalı protesto yapıldığı sıralarda, Hürriyet varakı yazarı Doçent Ertuğrul Özkök de İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde “ders” veriyordu. Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nde yapılan toplantı çıkışı bir grup tarafından yumurta atılarak protesto edildi. Fakat baş varakçı Doçent Ertuğrul Özkök unutuldu. Aslına bakarsanız, Nihat Ergün iyi niyetli ve uzlaşmacı bir siyasetçidir ve bu protestoyu hak etmemektedir. Belki de sadece AKP’li olması nedeniyle protestocular tarafından hedef seçilmiştir.
Ancak, medyayı bu hale getiren, iletişim öğrencilerini bedava angarya ile çalıştıran sistemi kuran sonra da onları işsiz bırak, basında sendikasızlaşmayı Dinç Bilgin ile kurulan elaman kartelleri ile sağlayan düzeni kurma fikrinin yaratıcısı iki akıldanesinden biri olan (diğeri Mehmet Barlas’tır), bir zamanlar iktidar yalakalığı ile işi idare edeceğini zanneden ve bekleme salonlarında bekleye bekleye alacağına alamadığı için, sonra da Başbakan Erdoğan’ın gazabına uğramakla tatlısu muhalifi kesilen, medya denilen kuburu iyice pisleten asalak azgın azınlık köşeci yazarların baş müsebbibine, yumurtanın yanısıra pubuç bile atılmasının unutulduğu yer İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi olmamalıydı. Ertuğrul Özkök’e yapılacak olan protesto iletişim fakülteli olmanın öz ifadesini içinde taşıyacaktı... Ancak ıskalandı. Bu kez de, öğrenciler anlaşılan iyi bir kollektif eylem yaratamamışlardı; hedef şaşırmışlardı.
http://www.haber3.com/bakan-ergune-yumurtali-saldiri-560166h.htm
3 yorum:
"Aslına bakarsanız, Nihat Ergün iyi niyetli ve uzlaşmacı bir siyasetçidir ve bu protestoyu hak etmemektedir"
pes dogrusu!
Üniversitede faşist saldırı! Öğrenci kolektifleri uyumuyor hocam...
6 Nisan tarihinde faşistler, iletişim fakültesiyle ortak duvarı paylaşan, caminin bahçesinden çıktılar, çıktıkları sırada 2 tanesi kar maskelerini takmış, biri de yürürken takıyordu, yüzü görünüyordu... birinde siyah, diğer iksinde fb ve gs renklerini taşıyan kar maskeleri vardı... daha sonra 2 tane de atkılı tipin katılmasıyla sayıları 5e çıktı.
önce arkadaşlarına şaka yapan bir ekip olabilir diye düşündüm fakat koşarak fakülte bahçesinin ortasına doğru ilerlediler ve biri işte bu derken diğerinin bıçağı çıkardığını gördüm, bıçaklanan arkadaşın sırtı dönüktü, yani arkadan vurdular, belden aşağısına iki kere bıçak saplanan arkadaşımız acıyla arkasını döndüğünde, diğer faşistler satırlarını çıkardı, bu sırada fakülte bahçesinde özelikle kadın arkadaşlarımız çığlık atmaya başladı, herkes panik halinde kaçışmaya başladı... saldırgan faşistler, ellerindeki satırları gelişigüzel sallamaya başladılar, özellikle, tipinden solcu olduğunu tahmin ettikleri erkek öğrencilere yöneldiler... ben de kaçanlar arasındaydım, iktisat fakültesi ek binasına kadar geldiğimde durdum ve arkama baktım, faşistler, bana küfür ederek arkamdan koşmaya devam ettiler, hem ağıza alınmayacak küfürler edip hem tekbir getiriyorlardı... iktisat fakültesi güvenliği kapıyı kapadığı için oraya giremedim, koşmaya devam ettim ve hukuk fakültesi yan kapıdan girerek, içeri sığındım... faşistler içeri giremedikleri için koşarak süleymaniye yönüne gittiler...
koştukları sırada, yüzlerindeki maskeyi çıkardıklarından eşkalleri belli oluyordu, muhtemelen kameralara yakalandılar fakat, haklarında hiçbir işlem yapılmayacağından eminim... dekan okuldan resmen kaçtı, fettullahın ışık evlerinden yetişme, yüzleri nurlu polisler okulun önüne dizildi ve fakülte içine saklanan faşistlerden biri korumaya alındı.. faşisti koruyan kişi, dekan yardımcısı aslı yapar gönenç'tir... iletişim fakültesi gazetecilik bölümü araştırma görevlilerinden Ersin Turan ise alenen faşistleri korumuş ve solcu öğrencilere sözlü sataşmalarda bulunmuştur. arkadaşımız hastanede yatarken okulun önünde protesto yaptığımız için, gidin buradan, dağılın türü ifadelerle ortamı hepten germiştir. özel güvenliklerden kadın olanı, ağlayıp içeri kaçmış, diğerleri ortadan kaybolmuştur...
faşistlerin nereye kaçtıkları hatta kim oldukları biliniyor... kaçtıkları yeri ben söyleyebilirim, süleymaniye külliyesinin yanında bulunan, lale çay bahçesi ve dar'ül ziyafe adlı cafeye gittiler... bunu en iyi polis biliyor.. çünkü ortak çalışıyorlar. polislerle öğrencilerin kafa tokuşturduğuna tanıklık ediyoruz, fakülteye bizi "korumak" için gelen polisler, nöbet tutarken, silahlarının namlularını mimledikleri öğrencilere tutarak konuşuyorlar, küfür ediyorlar, kadın arkadaşlarımıza laf atıyorlar...
saldıranlar, ya alperen ocaklarından ya da ülkü ocaklarından, başka hiçbir ihtimal yok... diğer islamcı, dinci örgütlerin işi değil, onlar daha çok peygambere hakaret ettiniz, dine saldırdınız gibi bahanelere sığınarak saldırıyorlar, en son hüseyin üzmez'e tecavüzcü diyen kadın arkadaşların kafasına çivili sopa vurarak marifetlerini göstermişlerdi, o günden beri pek hareketleri yok...
bugün 7 Nisan, öğrenciler fakülte bahçesinde durumu protesto ettiler, hiçbir akademisyen desteğe gelmediği gibi, Adem Ayten isimli akademisyen, eylemdeki öğrencilerin fotoğraflarını çekip ögb şeflerine göstererek gülüyordu, öğrencilerin tepkisi üzerine, sizigetirenleri biliyorum türünden açıklamalar yaparak ve sırıtarak içeri kaçtı.
Destek istediğimiz akademisyenlerden Arzu Kihtir bizlere anarşist diyerek desteğe gelmedi. Keşke tek sorun Ertuğrul Özkök olsa bakanlar paşalar olsa, hem eli satırlı faşistlerle uğraşıp, hem duyarsız ve cahil akademisyenlere katlanıyoruz, her yere yetişemiyoruz doğal olarak...
Arada sırada bile olsa sizin desteğinizi de yanımızda görmekten mutluluk duyarız...
iü iletişim fakültesi 4. sınıf öğrencisi
iletişim fakültesi'nde ak koyun kara koyun ortaya çıkmıştır...
kim ne kadar kemalist, kim ne kadar aydınlanmacı, kim ne kadar özgürlükçü... ortadadır.
arzu kihtir'in kemalistliği ve aydınlanmacılığı, dinci gerici faşistler karşısında dumura uğramıştır...
hareketleriyle faşist olduğu izlenimimizi güçlendiren adem ayten gibilerin ipliği pazara çıkmıştır. bahçedeki protestocu öğrencilere neler söylediğini, elindeki makinayla zoom yaparak öğrencileri teker teker fotoğrafladığını hepimiz gördük.
ersin turan ise daha olayın gerçekleştiği andan itibaren, öğrencilere burada bekleme yapmayın diyerek okulun sahibi havalarına girmiştir...
dekanı anlatmaya gerek yok herhalde, o her zamanki gibi ortalıkta görünmedi. fakülte sekreteri selim bey ise saklandığı köşeden izledi olan biteni..
katlandık, iğrenç yemeklerine, cahil "akademisyen"lerine, derslerin boş geçmesine, yıkılmak üzere olan aptal binasına, ekipman olmadan sinema okumaya, ögbsine polisine... ama ölüm tehdidi altında yaşamaya katlanmamız isteniyor artık... buna katlanmayacağız.
ertuğrul özköklerini de bakanlarını da başbakanlarını da, dekanlarını da, eli satırlı faşistlerini de, cahil hocalarını da hizaya çekeceğiz.
öğrenci kolektifleri de diğer ilerici gençlik siyasetleri de okuldadır, siz rahat olun hocam!
Yorum Gönder