Add to Flipboard Magazine.

26 Şubat 2010

ERTU İLETİŞİM'DE

Ertuğrul Özkök, nam-ı diger, Hürriyet varakı müstafi UNM'si, 19 Mart 2010'da, sanki daha önce de yapılıyormuşçasına, 60. yıl vesilesi ile bir konferanslar mezarlığına çevrilmiş olan İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'ne arz-ı endam ediyor. Hangi akıllının keşfi ise? Sorulara cevap verecek imiş… Soru soracaklara bir ön hazırlık mahiyetinde bir link verelim: http://vistilefakademik.blogspot.com/2009_09_27_archive.html . Uyaralım ki, Veysel Batmaz’ın bu yazısını okumadan, varakın kadim UNM’sine soru sorulmasın… UNM’likten müstafi olmadan üç ay önce kaleme alınmıştı bu yazı. Onu da belirtelim. Belki, (m)illiyet rabıtası kuran olur.

Bilindiği gibi, Prof. Dr. Veysel Batmaz, mezkur UNM'yi, bir bahsi kaybettiği için çok önceleri fakültemize davet etmişti ama varakın UNM’si oralı olmamıştı. (Ayrıntısı için Bkz: Veysel Batmaz, Medyaya Düşman Yetiştiriyorum, Karakutu Yayınları, 2. Baskı, sayfa: 166). Malum, “sulandırılmış mülkiye eğitimiyle” doçent olan Ertuğrul’a yine kapılarımız açık: Öyle bir kaç soru moru ile iktifa edecek değiliz; bize ders versin... bıraksın hürriyetini, katılsın aramıza, bizde profesör kadrosu bol…

23 Şubat 2010

BEDAVA ENFORMASYON TOPLUMUNA DOĞRU

The dotCommunist Manifesto
(Enformasyona Ücretsiz Erişimi Savunanların Manifestosu)

Eben Moglen (24.12.2009)

Bir kâbus çok-uluslu kapitalizmin uykularını kaçırmakta – bilgiye ücretsiz erişim kâbusu. “Globalizm”in bütün güçleri; Microsoft ve Disney, Dünya Ticaret Örgütü, Birleşik Devletler Kongresi ve Avrupa Komisyonu bu kâbusu defetmek için acımasız bir ittifak içindeler.
Korsan, anarşist ve komünist gibi etiketlerle yaftalanmamış bu yeni dijital toplumun özgürlük savunucuları nerede? “Fikrî mülkiyet”in, toplumdaki değiştirilemez değişimin gereksiz ayrıcalıklarını elde tutmak için yapılan bir girişimden başka bir şey olmadığını söyleyenlerin ve bu lakapları takanların çoğunun iktidardaki hırsızlar olduklarını görmedik mi? Fakat özgürlük hareketinin kendisinin bir güç olduğu, Globalizm Güçleri tarafından kabul edilmekte. Şimdi, bu serbest bilgi hayali masalını kendimize ait bir Manifesto ile karşılamak için bütün dünyanın karşısında kendi düşüncelerimizi bir an önce haykırmanın vakti.

SAHİPLER VE YARATICILAR

Dünyanın her yerinde var olan özgür bilgi hareketi, kendi yarattığı dijital teknoloji sayesinde burjuva endüstri toplumunun dönüşümünden doğan yeni bir sosyal yapının ortaya çıkmakta olduğunu ilan etmiştir.

Bugüne kadarki tüm toplumların tarihine baktığımızda sınıflar arası çatışmaların hep var olageldiğini görürüz.

BU YAZININ DEVAMI İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN:
http://www.birikimdergisi.com/birikim/makale.aspx?mid=601&makale=The%20dotCommunist%20Manifesto%20-%20noktaKomünist%20Manifesto%20(Bilgiye%20Ücretsiz%20Erişimi%20Savunanların%20Manifestosu)

10 Şubat 2010

KATSAYI KATLANARAK SORUN OLDU...

KATSAYI DA, YÖK DE KALKSIN !

Prof. Dr. Veysel Batmaz

Bildiğiniz gibi YÖK katsayıyı kaldırdı fakat kendini de kaldırmayı unuttuğundan bu işi içinden çıkılmaz hale getirdi. Şimdi konu ile ilgili herkes, YÖK’ün “yasa okuma eksikliğinin” üzerini örtüp, Yargı’yı suçlamaya yöneldi. Başbakan bile Danıştay’ın son kararını (8.02.2010), kendi öğrenimine karşı yapılmış bir haksızlık olarak yorumladı. [Katsayı ile ilgili medyada konuşulanların hepsi politika. Biz ise bilim insanlarıyız. Farkımızın olması gerekmez mi?]

YÖK kalksın !
Çünkü üniversiteleri ve ilgili paydaşları 2547’ye uygun olarak yönetemiyor.
Yerine ne gelsin? Bunu Vistilef’te çok açıkladık, arşivimize başvurun.
Ama YÖK yetmez, katsayı da kalksın !
Yerine ne gelsin?
Bunun cevabı ise biraz uzun. Yasa bu konuda ne diyor? Yargı kararları neler diyor? Vistilef ne öneriyor?

[Burada Dünya Bankası tarafından da desteklenen Çin Halk Cumhuriyeti’nde uygulanan Minban Eğitim modeli, hem orta eğitim, hem de yüksek eğitim için bir model olabilir. Minban Eğitim Modeli, bilindiği gibi temelleri John Dewey’e dayanan bir pedegoji felsefesini uygulamaktadır; yine YÖK’ün ve rektörlerin de bildiği gibi kaderin bir cilvesi olarak, pragmatist Amerikan filozofu John Dewey iki ülke tarafından eğitim danışmanı olarak çalıştırılmıştır: 1924’lerde Türkiye Cumhuriyeti, yine aynı tarihlerde Çin-Çang Kay Şek Hükümeti. Çin'de uygulanan "özel-piyasaya açık eğitim" modeli, Türkiye'de de adaptasyonla uygulanır.]

Biz konumuza dönelim: Katsayı konusunda söz konusu olan iki yasa var. Biri, bildiğimiz 2547 sayılı yasa, diğeri bilmediğimiz 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Yasası. İlk önce yasaların ruhu ile ilgili olarak şu saptamayı yapalım. Öğrenciler açısından üniversiteye girme sınavında “yer” belirleme için uygulanacak katsayının, tüm tevhid-i tedrisat düzleminde aynı hukuksal statülerde “eşitlenmesi” gerekiyor. Ancak bu eşitlenmenin yasanın ruhunda ve hukukta bulunan işlem hükümlerinden bağımsız olarak yapılması söz konusu değil. Danıştay’ın kararları da bu yönde.

İşte bir tanesi (Danıştay 8. Daire, Esas No: 2009/6890; katsayı ile ilgili karar):

“… milli eğitim sistemimiz, örgün eğitimde, yönlendirme esasına dayalı kademeli geçişi öngören bir modelle örgütlenmiş olup, bu örgütlenme şekli eğitimin amacı ve temel ilkelerinin doğal bir sonucudur. Bu düzenlemeler ve örgütlenme şekli ile eğitim ve öğretim hakkının doğru ve etkin kullanımı hedeflenmiş, öncelikler belirlenmiştir. Eğitim ve öğretim hakkının herkese fırsat ve imkan eşitliği dahilinde sunulabilmesi için ilgi, yetenek ve eğilimleri farklı olan bireylerin bu özelliklerine en uygun eğitim kurumlarına yönlendirilmesi amaçlanmıştır. Bireyler için güdülen bu amacın gerçekleştirilmesi ekonomik, kültürel ve sosyal beklenti ve ihtiyaçlardan bağımsız düşünülmemiştir. Bunun nedeni bireylerin kendi özelliklerine en uygun eğitim-öğretim kurumuna yönlendirilmesinin bireysel olduğu kadar toplumsal kazanım ve sonuçlarının bulunmasıdır. Eğitim sistemimize yasa kurallarıyla kazandırılmış olan bu işleyiş şekli aynı hukuksal statüde olanlar arasında eşitlik sağlanması prensibinden hareket etmektedir.”

Bu paragrafın püf noktası “aynı hukuksal statüde olanlar arasında eşitlik sağlanması”dır. İlkenin tersi de geçerlidir: Farklı hukuksal statüde bulunanlara aynı konumda görmemek, yani onlara “eşitsizlik” sağlamak.

YÖK ise kurulduğundan (1982) bu yana sürekli “sorun” üreten bir yer olmaya devam ediyor ve “aynı hukuksal statüde olmayanlar arasında eşitlikler” yaratıyor. Bunun bariz örneği YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI YÖNETİCİ, ÖĞRETİM ELEMANI VE MEMURLARI DİSİPLİN YÖNETMELİĞİ’dir. Bu yönetmeliğin adının da bas bas bağırdığı gibi üç farklı hukuki statüde (öğretim üyesi-2547’ye bağlı; memur-657’ye bağlı ve yönetici- idare hukukunun diğer yasalarına da bağlı) bulunanları AYNI (EŞİT) işlem yapılmasıdır. Bu da hukuka aykırıdır.

YÖK düzeyinde, benzer bir “yasa ve hukuk okuyamama” durumu katsayı düzenlemesinde de yaşanmaktadır.

Kısaca katsayı ve YÖK konusunda şu açıklamayı yapalım:

Sorunuz şu olmalı: 2547 sayılı Yasanın 45. maddesi dururken, nasıl olur da katsayı kalksın diyebilir ve üniversiteler bu yasaya uygun olarak yönetilmiyor iddiasında bulunabilirsiniz. 45. maddeyi yazının sonuna tam olarak ekledik. Madde, 1983 tarihli. Zaten biz de YÖK’ün kuruluşundan bu yana bu maddeye uygun davranmadığını söylüyoruz. Dayanağımız da yasanın kendisi ve Danıştay kararları. Nasıl mı? İşte böyle:

Yasa maddesinin ilgili fıkralarına bakalım ama bakmadan önce idare hukukunun şu ilkesine değinelim. İdare hukukunda mağdurun şikâyeti olmadan yargı resen harekete geçmez veya hüküm vermez. Dolayısıyla, “bu zaten bugüne kadar böyle yapılıyordu” ya da “daha önce böyle uygulanmıştı” demek, idari bir işlem ve eylemin hukuka ve yasaya uygunluğunu göstermez:

2547/45/ a. Öğrenciler Devlet Yükseköğretim Kurumlarına, esasları Yükseköğretim Kurulu tarafından tespit edilen sınavla girerler. Sonuçların değerlendirilmesinde adayların ortaöğretimdeki başarıları dikkate alınır. Ortaöğretim kurumlarını birincilikle bitiren adaylar kendileri için yükseköğretim kurumlarında ayrılacak kontenjanlara, tercih ve puanları gözönünde tutularak yerleştirilir.
Yükseköğretim kurumlarına öğrenci seçiminde, adayların ortaöğretim süresindeki başarıları Yükseköğretim Kurulunun uygun göreceği şekilde Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından geliştirilecek bir yöntemle ek bir puan olarak tespit edilir ve yükseköğretim kurumlarına giriş sınav puanlarına eklenir.
Bir mesleğe yönelik programlar uygulayan liselerin mezunları, Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenecek aynı alanda bir yükseköğretim kurumuna girerken, başarı notları ayrıca tespit edilecek bir katsayı ile çarpılmak suretiyle değerlendirilerek giriş sınavı puanlarına eklenir.

Yasada ne yazıyor?
(a) Sonuçların değerlendirilmesinde [tüm] adayların ortaöğretimdeki başarıları dikkate alınır. (b) [tüm] adayların ortaöğretim süresindeki başarıları ... ek bir puan olarak tespit edilir ve yükseköğretim kurumlarına giriş sınav puanlarına eklenir. (c) [Sadece] bir mesleğe yönelik programlar uygulayan liselerin mezunları, ... aynı alanda bir yükseköğretim kurumuna girerken, başarı notları ayrıca tespit edilecek bir katsayı ile çarpılmak suretiyle değerlendirilerek giriş sınavı puanlarına eklenir.

Burada işin püf noktası, (c) bölümüdür. Burada açıkça meslek liselerin AYNI ALANDA yer alan bir yüksek kuruma girerken ek puan almaları emredilerek öngörülmüştür. Ayrıca bu meslek lislerinin kendi başarıları ve okul başarı puanları da giriş puanlarına eklenmeleri (b) gerekir. Çünkü, ortaöğrenimdeki başarıları (a) dikkate alınmalıdır.

Peki YÖK ne yapmıştır?
İşte yaptığı:

“Yerleştirme Puanının Hesaplanması Her aday için hesaplanmış olan ağırlıklı ortaöğretim başarı puanları (AOBP-SÖZ, AOBP-SAY ve AOBP-EA) adayın alanı ile ilgili yükseköğretim programlarına yerleştirme yapılırken 0,15; adayın alanı dışındaki yükseköğretim programlarına yerleştirme yapılırken 0,13 ile çarpılarak sınav puanlarına katılarak ve böylece adayların yerleştirme puanları hesaplanır. Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ile Lisans Yerleştirme Sınavları (LYS) sonucu oluşan her puan türünde, Türkiye genelinde ilk bin kişi arasına giren adayların, ilk bine girdiği puan türünde yerleştirme puanları hesaplanırken, Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanları, tercih edeceği bütün programlar için alan içi katsayısı (0,15) ile çarpılır. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 2880 sayılı Kanun’la değişik 45. maddesinin (a) fıkrasına ve 3708 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile 2547 sayılı Kanun’a eklenen Ek Madde 21’e göre, bir mesleğe yönelik program uygulayan ortaöğretim kurumlarının mezunları, Yükseköğretim Kurulunca saptanacak alanlarda bir yükseköğretim programına yerleştirilirken Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanının 0,05 katsayısı ile çarpımından elde edilecek ek puanlar yerleştirme puanlarına eklenir. Bu ek puanlardan yararlanmak için adayların ilgili puan türünde 180 veya daha yüksek puan almış olmaları gerekir. 2009-ÖSS Puanı veya özel yetenek sınavı sonucu ile bir yükseköğretim programına (açıköğretim kontenjansız programları hariç) yerleştirilen adaylar 2010-ÖSYS puanları ile bir yükseköğretim programına yerleştirilirken Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanına uygulanacak katsayılar yarıya düşürülür.”

Danıştay tarafından 08.02.2010 tarihinde durdurulan bu basit gibi görünen yeni düzenleme, 2547 sayılı yasanın 45. maddesinin (a) fıkrasına aykırıdır. Çünkü (a) fıkrasının ilk paragrafı, orta öğrenimin tümüne (meslek liseleri dahil) eşit bir puanlama yapmayı amir hüküm haline getirmiştir. Yani, düz liselere 0.15, meslek liselerine 0.13 katsayı uygulamak bu hükme göre eşitsizlik yaratır. Mesleğe yönelik liselere uygulanan 0.05 puan ise bu eşitsizliği, düz liseler aleyhine bozarak, (a) fıkrasının üçüncü paragrafı ile çelişir.

Aritmetik olarak YÖK sınıfta kalmış ve 2547 sayılı yasayı uygulamamıştır. Çünkü, 45. maddenin (a) fıkrasının ikinci paragrafı tüm adaylara eşitçe uygulanan bir katsayıdan bahsetmekte; üçüncü paragrası ise sadece meslek liselerini hüküm altına almaktadır. Hukuki olarak da Danıştay kararları bu konuda tekdüze ve açıktır.

Ayrıca, Danıştay söylendiği gibi bu konuda farklı kararlar da vermemektedir. Şöyle ki,

Danıştay, 10.02.2006’da aldığı kararda aynen bugünkü gibi hareket etmiştir:

Yükseköğretim Kurulu`nun (YÖK) üniversiteye giriş sınavında meslek lisesi öğrencilerinin kendi alanlarında bir programı tercih etmeleri halinde aldıkları ek puanın katsayısını düşürme kararına vize vermedi.

“ANKA`nın edindiği bilgiye göre,
Milli Eğitim Bakanlığı`nın imam hatipliye çifte diploma veren Açık Öğretim Lisesi Yönetmeliği`nin yürütmesini durduran Danıştay, YÖK`ün de katsayı uygulamasına ilişkin kararının yürütmesini durdurdu. Danıştay, YÖK`ün 22 Haziran 2005 tarihli Genel Kurul`da, bir mesleğe yönelik program uygulayan orta öğretim kurumlarından mezun olanlara, aynı alanda öğretim yapan yüksek öğretim kurumlarını tercih etmeleri halinde verilen ek puanın katsayısını 0.24`ten 0.08`e düşürülmesini dava eden öğrenci velisini haklı buldu. Danıştay 8`nci Daire`de görüşülen davada kararın yürütmesinin durdurulması kararlaştırıldı. Öte yandan Milli Eğitim Bakanlığı, Danıştay`ın yürütmeyi durdurma kararını bir programa yönelik eğitim veren meslek liselerine göndererek, okulları bilgilendirdi. YÖK, 22 Haziran 2005 tarihli toplantısında meslek lisesi öğrencilerine kendi alanlarında bir programı tercih etmeleri halinde verilen ek puanın katsayısını 0.24`ten 0.08`e çekerek, 2 yıllık meslek yüksekokulları ile 4 yıllık mesleki teknik okullara nitelik getirmeyi amaç edinmişti. Bu doğrultuda katsayı düşürülerek meslek lisesi öğrencilerinin yanı sıra genel lise öğrencilerinin de meslek yüksekokulları ile mesleki ve teknik okullara girişinin önü açılmıştı.” Ama, Danıştay 8. Daire, 10.02.2006 günlü kararı ile bu eşitsizliğe dur dedi.

Danıştay’ın 2009’da verdiği karar da aynı yönde bir karardır: “Dava konusu edilen kararın 3. maddesiyle, öğrencilerin öğrenim gördükleri okul ve alanlara göre bir ayrıma gidilmeyerek sınav puanının belirlenmesinde herkese eşit bir katsayı uygulaması öngürülmüş olmakla, farklı hukuki statüdeki öğrencilerin aynı konumda değerlendirilmesi sonucu Anayasal eşitlik kuralı ile çelişkili bir durum yaratılmıştır. Bu uygulama hukuksal statüsü farklı olanları eşit koşullara tabi kılarak hak kaybı ve ihlaline sebep olacaktır. (Kaynak: http://www.the.org.tr/2009/11/26/yuksek-ogrenime-giriste-farkli-katsayi-uygulanmasina-iliskin-danistay-karari/ NOT: Danıştay'ın 2010 kararı henüz elimizde yok ama bahse gireriz ki, aynı.)

Görülüyor ki, YÖK farklı statüde bulunanları aynı konuma koyarak 2547 sayılı yasayı yok etmiştir. Bu da bu yazının başında belirttiğimiz hukuk ilkesi ile çelişkili olduğundan hukuka aykırıdır. YÖK bu tür, yasayı görmezden gelme işlemlerini çok çeşitli düzeylerde 1982 yılından bu yana hep yapmaktadır. Katsayı düzenlenmesinin iptalinin altında yatan hukuki gerçek budur.

Peki, 2547 sayılı Yasanın 45. maddesi dururken YÖK katsayıyı kaldırabilir mi? Yasanın ilgili maddesinin “emir kipi” ile yazıldığını göz önünde tutarsak, kaldıramaz. Mutlaka bir “katsayı engelinin” uygulamak zorundadır. Ancak bunu yukarıdaki hukuki ilkelere uygun, ölçülü ve öngörülebilir olarak uygulamakla yükümlüdür.

Peki, katsayıyı nasıl kaldırırız? İşte YÖK’ün de kalkmasının en temel dayanağı, 2547 sayılı Yasayı kaldırarak, YÖK’ü lav etmekten geçmektedir. YÖK varsa, katsayı da olacaktır. Bu da Anayasa değişikliği gerektiren bir durumdur.

Diyebilirsiniz ki, ilgili Yasa maddesi değişebilir ve katsayı kalkar. Kalkmaz; istediğiniz yasa değişikliği yapın, Danıştay kararına temel olan gerekçeler sadece 2547 sayılı Yasa ile sınırlı olmadığından, gerekçeli kararlarında 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Yasası’na ve bu yasaların gerekçelerine güçlü atıflarda bulunması nedeniyle, katsayı ve öğrencilerin yönlendirilmesi uygulaması hep devam edecektir. Yukarıda alıntıladığımız gerekçeli kararı yeniden okuyalım:

“… milli eğitim sistemimiz, örgün eğitimde, yönlendirme esasına dayalı kademeli geçişi öngören bir modelle örgütlenmiş olup, bu örgütlenme şekli eğitimin amacı ve temel ilkelerinin doğal bir sonucudur. Bu düzenlemeler ve örgütlenme şekli ile eğitim ve öğretim hakkının doğru ve etkin kullanımı hedeflenmiş, öncelikler belirlenmiştir. Eğitim ve öğretim hakkının herkese fırsat ve imkan eşitliği dahilinde sunulabilmesi için ilgi, yetenek ve eğilimleri farklı olan bireylerin bu özelliklerine en uygun eğitim kurumlarına yönlendirilmesi amaçlanmıştır. Bireyler için güdülen bu amacın gerçekleştirilmesi ekonomik, kültürel ve sosyal beklenti ve ihtiyaçlardan bağımsız düşünülmemiştir. Bunun nedeni bireylerin kendi özelliklerine en uygun eğitim-öğretim kurumuna yönlendirilmesinin bireysel olduğu kadar toplumsal kazanım ve sonuçlarının bulunmasıdır. Eğitim sistemimize yasa kurallarıyla kazandırılmış olan bu işleyiş şekli aynı hukuksal statüde olanlar arasında eşitlik sağlanması prensibinden hareket etmektedir.”

Mahkemeler, 2547 sayılı Yasa kaldıkça, Yasanın maddelerini de değiştirseniz aynı kararları verecektir.

Burada bir başka yasal durum da ortaya çıkmaktadır. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Yasası da bir engel değil midir? Kanımızca değildir, şu şartlarla ki, üniversiteler bir şemsiye ve bağlayıcı yasa olmadan, kendilerince bağımsız ve Bölümleriyle yönetilen birimler haline getirilirse, “yönlendirme esasına dayalı kademeli geçişi öngören bir modelle örgütlenmiş” (Danıştay kararı) milli eğitim sisteminin gereklerine Bölüm temelinde duyarlık göstereceklerdir.

Vistilef’in önerisi özetle şudur:

2547 sayılı Yasa ve Anayasa’da ilgili madde kaldırılmalıdır. YÖK yok edilmelidir.
Bunun yerine üniversiteler, mali kaynak olarak sadece Maliye Bakanlığına bağlanmalıdır.


Bir sonraki aşamada, üniversitelerin tümü Vakıf üniversitesi haline getirilmelidir. Halihazırdaki devlet üniversitelerin vakıflaşması, öğretim üyeleri ve mezunlarına eşit payla vakfiye edilmesi ile olmalıdır.

Her üniversite kendi yasasına sahip olmalıdır.

Geçiş döneminde, üniversiteleri Bölüm düzeyinde organize edecek bir genel yasa çıkartılabilir. 2547 sayılı yasa aslında bu anlamda örnek bir yasadır; halihazırdaki yasaya göre, Bölüm düzeyinde karar alınmadıkça Dekan ve Rektörün karar alma yetkisi yoktur; fakat yasa tersinden uygulanmakta ve öğretim üyesi ve öğrenciler de bunu kabullenmektedirler.

Üniversiteye giriş sınavı yılın çeşitli dönemlerinde, herkese açık olarak sadece belli bir başarı puanı almak için yapılmalı; yerleştirmeler Bölümler tarafından kararlaştırılmaktadır. Zaten halihazırda, Tıp, Hukuk gibi mesleki yükseköğretim dışında, öğrenciler Bölüm tercihlerine göre üniversitelere yerleştirilmektedir. Değiştirilecek olan sadece, merkezi sınavdan alınacak puan katkısı ile Bölümlerin hangi kriterlere göre hangi orta öğretim kurumundan öğrenci alacaklarına kendilerinin karar vermesinin sağlanmasıdır.

“Demokratik açılım” üniversiteleri tümüyle özgür ve bağımsız hale getirmekle başarılabilir. Üniversitelerde kıyafet sorunu da, yine yargı kararları çerçevesinde serbest olabilir. Bunun şu andaki Anayasal ve yargısal çerçeve içinde kalınarak bir çözümü bulunmakla birlikte Vistilef bu, şu andaki yargı kararlarını da hiçe saymadan uygulanacak çözümü saklı tutmaktadır.

Katsayının kalkması işte bu koşullara bağlıdır.

EK: 2547 sayılı Yasanın ilgili maddesinin tamamı:

Yükseköğretime giriş:
Madde 45 – (Değişik: 17/8/1983 - 2880/26 md.)
a. Öğrenciler Devlet Yükseköğretim Kurumlarına,esasları Yükseköğretim Kurulu tarafından tespit edilen sınavla girerler. Sonuçların değerlendirilmesinde adayların ortaöğretimdeki başarıları dikkate alınır. Ortaöğretim kurumlarını birincilikle bitiren adaylar kendileri için yükseköğretim kurumlarında ayrılacak kontenjanlara, tercih ve puanları gözönünde tutularak yerleştirilir.
Yükseköğretim kurumlarına öğrenci seçiminde, adayların ortaöğretim süresindeki başarıları Yükseköğretim Kurulunun uygun göreceği şekilde Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından geliştirilecek bir yöntemle ek bir puan olarak tespit edilir ve yükseköğretim kurumlarına giriş sınav puanlarına eklenir.
Bir mesleğe yönelik programlar uygulayan liselerin mezunları, Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenecek aynı alanda bir yükseköğretim kurumuna girerken, başarı notları ayrıca tespit edilecek bir katsayı ile çarpılmak suretiyle değerlendirilerek giriş sınavı puanlarına eklenir.
b. Yükseköğretim Kurulunca düzenlenen esaslara göre belli sanat dallarında üstün kabiliyetli olduğu tespit edilen öğrenciler, ilgili dalda eğitim yapmak kaydıyla yine bu esaslar içerisinde belirlenecek özel yöntemlerle yükseköğretim kurumlarına alınabilirler.
c. (Mülga : 29/5/1991 - 3747/5 md.)
d. (Ek : 29/6/2001 - 4702/2 md.) Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunca tespit edilen uluslararası bilimsel yarışmalarda ödül kazanan öğrenciler, ödül kazandıkları alanlarda Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi ile Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunca müştereken belirlenecek yükseköğretim kurumlarından seçtiklerine sınavsız girerler.
e. (Ek : 29/6/2001 - 4702/2 md.) Mesleki ve teknik orta öğretim kurumlarından mezun olan öğrenciler istedikleri takdirde bitirdikleri programın devamı niteliğinde veya buna en yakın programların uygulandığı, öncelikle kendi mesleki ve teknik eğitim bölgesi içinde yer alan veya bölgesi dışındaki meslek yüksekokullarına sınavsız olarak yerleştirilebilirler. Sınavsız olarak meslek yüksekokullarına devam ederek mezun olan öğrencilerin yüzde onundan az olmamak üzere ayrılacak kontenjanlara göre alanlarındaki lisans programlarına dikey geçiş yapmaları sağlanır. Bununla ilgili esas ve usuller, Milli Eğitim Bakanlığı ile Yükseköğretim Kurulu işbirliği ile çıkartılacak yönetmelikte belirlenir.
f. (Ek : 29/6/2001 - 4702/2 md.) Mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarından herhangi birini bitirip de mesleki ve teknik eğitim bölgeleri kapsamı dışındaki bir yükseköğretim programına girmek isteyen öğrenciler, üniversite giriş sınavlarına başvurabilirler.