Add to Flipboard Magazine.

14 Ocak 2012

VİSTİLEF HÜKÜMETE DE, TÜSİAD'A DA, YOK EDİLECEK YÖK'E DE ÖNERİYOR: TÜM ÜNİVERSİTELER MEZUN-ÖĞRENCİ-ÖĞRETİM ÜYELERİ TARAFINDAN KURULACAK VAKIFLARA DEVREDİLSİN. FAKÜLTELER KALDIRILSIN; BÖLÜMLER VE OKULLAR KURULSUN; EĞİTİM ZENGİNE PARALI, YOKSULA PARASIZ OLSUN !

TÜSİAD'dan YÖK ziyareti

TÜSİAD, YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya'yı ziyaret ederek, yüksek öğretimin yeniden yapılandırılması ile ilgili önerilerini anlattı. TÜSİAD'ın, 2008 yılında hazırladığı Yükseköğretim Raporu'na dayandırdığı önerileri, YÖK'ün faaliyetleri ile son derece uyumlu.
TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner başkanlığındaki TÜSİAD heyeti, dün YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya’yı ziyaret etti. Heyet, yüksek öğretimin yeniden yapılandırılması ile ilgili olarak görüş ve önerilerini YÖK Başkanı’na sundu.
Görüşmenin ardından gazetecilere açıklama yapan Ümit Boyner ''Türkiye'nin 2023'te 10 büyük ekonomi arasına girmek gibi ileriye yönelik ciddi hedefleri var, ama şu anki insan gücümüzün ve eğitim yapımızın buna çok da yeterli olmadığını elimizdeki raporlarla görüyoruz'' dedi. TÜSİAD2ın 2008 yılında hazırladığı Yükseköğretim Raporu’ndan bazı noktaları YÖK Başkanı Çetinsaya’ya aktardıklarını belirten Boyner, yüksek öğretimin Türkiye’nin rekabetçi yapısının artırılması için yeniden ele alınması gerektiğini söyledi:
''TÜSİAD aslında 2008 yılında bir Yükseköğretim Raporu yayınlamıştı. Bunu geliştirmek istiyoruz. Bugün sayın Çetinsaya'ya bu raporda yer alan bazı noktaları da aktarma imkanı bulduk. Aslında ideal olan Türkiye'de bilim kurumları olan üniversitelerin anayasayla özerkliklerinin güvence altına alınması. Eğitimi, verimliliği, kaliteyi, iş gücü piyasalarında vasıf uyumsuzluğunu gidermeyi ve Türkiye'nin rekabetçi gücünü artırmayı tekrar ele almak gerekiyor. Bu açıdan da üniversitelerimizin daha bağımsız özerk ve esnek yeni bir yapıya kavuşturulmasının önemli olduğunu düşünüyoruz. YÖK'ün bağımsız tüm üniversitelerle hükümet arasındaki eşgüdümü sağlayan yapıda olmasını istiyoruz.''
TÜSİAD heyetinde Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner’in yanısıra, TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar, TÜSİAD Eğitim Çalışma Grubu Başkanı Enver Yücel, TÜSİAD Genel Sekreter Yardımcısı Ebru Dicle, TÜSİAD Ankara Daimi Temsilcisi Eray Akdağ ve TÜSİAD Sosyal Politika Araştırmaları Bölümü Kıdemli Uzmanı Deniz Gürel yer aldı. TÜSİAD üyelerinin yanı sıra Yükseköğretim Raporu’nun hazırlanmasına katkı sunan TED Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Öktem Vardar, İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülsün Sağlamer ve Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdal Emel de heyette yer aldı.
TÜSİAD'ın raporu YÖK faaliyetleri ile uyumlu
Heyet Gökhan Çetinsaya’ya sunduğu önerileri, Ümit Boyner’in açıklamalarında bildirdiği üzere TÜSİAD’ın 2008 yılında hazırladığı ‘Türkiye’de Yükseköğretim: Eğilimler, Sorunlar ve Fırsatlar’ adlı Yükseköğretim Raporu’na dayandırdı. Söz konusu Rapor incelendiğinde, aslında özellikle son yıllardaki YÖK faaliyetlerinin raporun içeriği ile ve raporda yer alan önerilerle son derece uyumlu olduğu görülüyor.
TÜSİAD söz konusu raporda, yüksek öğretimin piyasa ile entegrasyonunun artırılması, bu çerçevede Bologna sürecine daha fazla dahil olunması, devlet üniversitelerinde de mütevelli heyetleri kurulmasının önünün açılması, üniversitelerde mali özerkliğin sağlanması gibi önerilere yer veriyor.
Mütevelli heyetlerinin artırılması öneriliyor
Üniversitelerin patronlara devredilmesi anlamına gelen mütevelli heyetleri TÜSİAD’ın raporunda şu ifadelerle destekleniyor:
“Mütevelli heyetleri Türkiye’deki vakıf üniversitelerinde yasal bir gerekliliktir. Yükseköğretim sistemi yeniden gözden geçirilirken, politika yapıcılar ve üniversiteler vakıf üniversiteleri tarafından kurulan modeli göz önünde bulundurabilir, kurum dışı üyelerin de bulunduğu danışma kurullarının kurulması seçeneğini dikkate alarak vakıf üniversitelerinin deneyimlerinden yararlanabilir. Söz konusu kurullar üniversite yönetimine mevzuatın müdahalesi olmaksızın, üniversitelerin düzgün şekilde yönetilmelerini sağlayıp, hesap verebilirliği güvenceye alabilirler.”
Özel üniversitelerin neredeyse tümünde mevcut olan mütevelli heyeti uygulaması 2009 yılında kimi devlet üniversitelerinde de pilot uygulama kapsamında hayata geçirilmeye başlanmıştı. Üniversitelerdeki bütün faaliyetlerin kar amacı ve sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda yürütülmesini hedefleyen bu uygulamada, üniversite dışından üniversitelerin idari sorumlularının (rektörlük, dekanlık vs.) üzerinde yetkiye sahip olan bir kurul oluşturuluyor. Kurul içerisinde kentin önde gelen kanaat önderlerinin yer alması öngörülüyor. Bakanlık ve YÖK tarafından belirlenen üyeler arasında patronlar da bulunuyor.
TÜSİAD: Üniversitelere mali özerklik sağlansın
Raporda “mali sürdürülebilirlikleri için bizzat sorumluluk alabilecek, daha profesyonel bir biçimde yönetilen üniversiteye duyulan ihtiyaç” olarak tarif edilen üniversitelerin mali özerkliği, aslında üniversitenin bir ticari işletmeye dönüşmesi anlamına geliyor.
TÜSİAD'ın üniversite raporundan: “Mütevelli heyetleri Türkiye’deki vakıf üniversitelerinde yasal bir gerekliliktir. Yükseköğretim sistemi yeniden gözden geçirilirken, politika yapıcılar ve üniversiteler vakıf üniversiteleri tarafından kurulan modeli göz önünde bulundurabilir, kurum dışı üyelerin de bulunduğu danışma kurullarının kurulması seçeneğini dikkate alarak vakıf üniversitelerinin deneyimlerinden yararlanabilir. Söz konusu kurullar üniversite yönetimine mevzuatın müdahalesi olmaksızın, üniversitelerin düzgün şekilde yönetilmelerini sağlayıp, hesap verebilirliği güvenceye alabilirler.”
Bir önceki YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan 2010 yılında yapmış olduğu bir konuşmada, üniversitelerin devlet bütçesinden aldığı payın yetersiz olduğunu, bu durumu gidermek için rektörlerin elinden geleni yaptığını, yeni kaynaklar yaratmak konusunda seferber olduklarını, ne yapıp edip devlet bütçesi dışındaki gelirleri artırmanın yolunu bulacaklarını açıklamıştı. Yusuf Ziya Özcan döneminde, üniversiteler adeta birer alışveriş merkezine dönüştürüldü. Hemen her üniversitede okula adımını atan her öğrenci bir banka ile müşteri sözleşmesi imzalamak zorunda kalıyor. Yemekhaneden kantinlere, harç ödemesine kadar her işlem öğrenci kartı görünümündeki anlaşmalı bankaların kartları aracılığıyla gerçekleştiriliyor. Tekno kentler, kariyer günleri ve benzeri uygulamalar öğrencilerin yaratıcılığını ve mesleki yetilerini sermayenin ihtiyaçlarıyla sınırlandırıyor.
"Yaşam boyu öğrenme"
TÜSİAD, yüksek öğretim raporunda Bologna sürecinin ayaklarından biri olan ‘yaşam boyu öğrenme’ programlarının geliştirilmesi, daha fazla desteklenmesi gerektiğini vurguluyor ve bu yönde şu önerilerde bulunuyor:
“● Yaşam boyu öğrenmenin, mali ve toplumsal açıdan önemli getiriler sağlayan bir iş fırsatı olarak düşünülmesi ve bu nedenle yaşam boyu öğrenmeye ilişkin daha proaktif ve piyasa yönelimli olunması
● Yaşam boyu öğrenme programlarının mesleki eğitim programlarıyla bütünleştirilmesi”
TÜSİAD’ın önerileri arasında yer alan ‘yaşam boyu öğrenme’ üniversite diplomaları önemsizleşirken, diplomaların yanına eklenen sertifikaların belirleyici hale gelmesi anlamına geliyor. Bu sertifikalar şirketlerin ihtiyaçları doğrultusunda, ücretli kurslar, seminerlerle temin ediliyor. Böyle bir üniversitel yapıda, bilime yer olmadığı çok açık. (Kaynak: SOL)
İlgili Linklerhttp://www.vistilefblog.blogspot.com/2010/01/tam-gun-yasasi-tip-fakultelerini-degil.html
http://www.vistilefblog.blogspot.com/2009/06/her-universiteye-ayri-kanun-ve.html
http://vistilefblog.blogspot.com/2007/11/niversitelerde-yeni-yapilanma-art.html
http://vistilefblog.blogspot.com/2010/11/cumhurbaskani-hakli.html

Hiç yorum yok: