Add to Flipboard Magazine.

30 Nisan 2014




Başkan Erdoğan ile Yenikapı’ya
      
Türkiye’de bir kutuplaşmadan söz ediliyor; hep kutuplaşmadan söz edilir.
                Oysa, kutup süreklilik çizgisindeki iki uç noktadır; yani uçların arasında bir ilişki ve çizgi vardır.
                Bugüne baktığımızda kutuplaşma değil, bölünmeden söz edebiliriz.
                Artık, Türkiye’de iki ucu birleştiren bir devamlılık değil, ortadan yarılarak iki ayrı parçaya ayrılmışlık söz konusudur.
                Bu nedenle kutuplaşmadan söz edemeyiz.
                Ben bu bölünmeyi, herkesin tersine, vergi verenler, katma değer yaratanlar ve vatandaşlık bağını önemseyenlerle, vergi vermeyenler, katma değer üretmeyenler ve vatandaşlığı önemsemeyenler olarak tanımlıyorum. Bu iki parça artık Türkiye’de birleşemeyecek kadar ayrı ve yarılmış durumdadır. Kutuplaşmayı ortadan kaldırabilirsiniz ama bölünmeyi bütünleştiremezsiniz. Yeni bir paradigma ile yeni bir inşa gereklidir.
                Gezi ile temelleri atılmış bu yeni inşa 1 Mayıs 2014’de başlayabilirdi ama anlaşılan başlayamayacak.
                1 Mayıs’ta Taksim inadını hiç onaylamadım, tarihsel duygusallığı tatmin eden bir catharsis’ten başka bir şey olarak görmedim. İlk Taksim 1 Mayıs’ı olan 1976 yılı da dahil Taksim’de yapılan veya yapılamayan tüm 1 Mayıs’lara ülkedeysem katıldım. Ama hiçbir zaman Taksim diye değil, 1 Mayıs olarak katıldım. Benim için Taksim, 1977’de ölü bedenlerini kucakladığım tanımadığım yoldaşlar dışında bir anlam ifade etmiyor; bu anma ise benimle sınırlı. Kalabalıklara gerek duymuyorum bu acıyı yeniden yeniden hissetmek için.
                Gezi olaylarında da ileri sürdüm, şu an da ileri sürüyorum.
                Türkiye’deki geniş Gezi muhalefeti, Taksim’de 1 Mayıs inadından vaz geçmeli, Yenikapı’ya veya Gazsızçeçme’ye 1 Mayıs’ta 3 milyonluk bir kitleyi mobilize edebilecek barışçı bir hareketi oluşturmaya çalışmalı ve Yenikapı’da  bu büyüklükte bir kitleye hitaben “Başbakan Erdoğan’ı da buraya çağırıyoruz” diyebilmelidir.
                Toplumsal hareket böyle bir anlamla ancak politik’i ürkütebilir ve geriye püskürtebilir; Gezi’de olduğu gibi.
                Politik 1 Mayıs ise, politik iktidarın ekmeğine yağ sürer, emek, ekmek, özgürlük (Allah) diye bağırdığı halde.
                Türkiye’de ve diğer ülkelerde, 2013 yılında tam 843 toplumsal hareket oldu; bunların en büyüklerinden biri Gezi idi. Gezi gibileri ürküttü iktidarları. Baksanıza dillerinden düşüremiyorlar.
                Politik hareketlilik, acı ve yenilgi getirir.
                Toplumsal hareket ise devinim ve devrimi.
                O nedenle Marx, “toplumsal devrim”lerden bahsetmiştir.
                Politik hareket ve darbelerden değil.
                Ben 1 Mayıs 2014’de Yenikapı’da olacağım; 3 milyon kişiye daha ihtiyacım var.

Prof. Dr. Veysel Batmaz


                

Hiç yorum yok: