Add to Flipboard Magazine.

06 Ağustos 2005

H. KIRIK'tan ISO-9001'e Dokundurma...


(Polemikte dur durak tanımıyoruz. Şimdi de "Kırık-Selim Bey" Polemiği... Selim Bey burada yazmaya mezun olmadığından, cevabı DEKAN'dan bekliyoruz.-Editör)

The Uzun bir Yaz Gecesi: 32 Kısım Tekmili Birden 2:
Biraz Ciddiyet Lütfen


By Hikmet Kırık

Eğlenmeye devam. Tatile çıkamadım ya kıskanıyorum Milleti. Herkes izinde aslında kkim izinde kim değil bilmiyorum ama okulda bir kaç kişiyiz. Bu durumda kıskanmam normal. Çok görmeyeceksiniz.

Neyse aşağıda anlatacağım konu da eğlencelik ama ciddi bir tarafı da var tabii.

Aşağıda anlattığım olaylar, ISO 9001’e, Weberyen bir göndermedir.

Şimdi efendim geçen hafta hastaneye sevk kağıdı aldım. Malum yazın ortası; sadece bizim fakülte boş değil. Cerrahpaşa da boştur diyerekten sabah saat 9: 00 da ordaydım. Ancak tam işimi bitirmeyi umarken Orada kayıttaki görevli sevk kağıtlarında benim emekli sicil numaramın yazılmadığını dolayısıyla işlem yapamayacağını söyledi. Ben bu durumlarda İngiltere’den kalma alışkanlıkla “Tamam, telefon edeyim de sorayım, öğreneyim,!” dedim. Cerrahpaşadan okulu arayamadım. Ve okula geldim. Eksik olan tarihi ve numarayı yazdırdım. Hataneye geri döndüğümde saat 11 olmuştu ve etrafta doktor kalmadığı için 3 e kadar oralarda oyalanmak zorunda kaldım tam 6 saatim boşa gitii. Kötü niyetle olmadığından emin olduğum bir ihmal yada gözden kaçma yüzünden. Ve tabii Cerrahpaşa’daki memurun işgüzarlığı. Çünkü aslında o numara zaten sağlık karnesinde varmış. Adam bana “ya abicim ben biliyodum orda yazdığını sen niye hemen gittin ki” demez mi.

Şimdi zurnanın zırt dediği yer burasıdır:
Bu memur aslında çok kolay halledilebilecek bir konuyu iktidar gösterisi için benim zamanımı yemiştir. Yani benden beklediği ya hadi hallet şu işi falan diyecem o da Tuvalet bekçisi gibi (o fıkrayı bilirsiniz bilmiyorsanız anlatırım) hadi bakalım edelim diyecek. Bu İktidarın görünürlüğü ve dolayısıyla muktedir olmayanın illegal iktidar arzusu bizim her düzeyimizden bürokrasi de mevcuttur.

Mesela benzer bir durumu aynı olayda Selim bey’de de hissttim. Ya da Selim bey öle hissetmemi, yani benim üzerimden iktidar hevesini tatmak istemiş olabilir. Olay şu: ben aşağıdaki görevli memurdan gidip sevk kağıdını kendim aldım. Zaten her türlü işimi kendim yaparım. Bundan hiç gocunmam. Memurdan sevk kağıdını aldıktan sonra o memur için amir benim içinse hâlâ bir memur olan Selim beye imzalatmaya gittim. Fakat o an yerinde yoktu, ben de seketeri Tülay hanıma bıraktım. İmzalatması ricasıyla. Biraz sonra almaya gittiğimde Selim Bey gelmiş odasında oturuyordu ama benim evrakı imzalamıştı.

Bunun bir açıklaması olabilir: Benim kendimin gidip ona imzalamı böylece iktidarını hissetmiş olabilir. Şimdi bu eğer herkese uygulanan yöntemse sözüm olmaz. Ama öyle olmadığını biliyorum. Ve bu Bürokrasi düşüncesine de adâba [Osmanlı bürokrasi geleneği bağlamında adap) da aykırı bir şeydir.

Bürokrasi:
Nesnel olacak; eşit olacak; Nerde amir nerde memur, kime amir kime memur bilecek. Ama burada balık baştan kokuyor. Dolayısıyla çok şaşırtmadı bu beni. Klientalizm, Patronaj, doğulu bürokrasi geleneğidir. Modern bürokrasi ise Batının. Eh bizde de Bütün beceriksiz düzeysiz diskurlara rağmen doğulu anlayış hakim maalesef. Ben Selim beyi Boğaz Çocuğu, Zarif bir İstanbul beyefendisi olarak algılıyorum. Öyle de algılamaya devam edeceğim ta ki görevini ve bunun çağdaş gereklerini yerine getirdiği sürece. Böyle basit hesaplar yapmadığı sürece. Bütün memurlar için geçerlidir bu. Birinin kağıdını odasına götürüyorsanız herkesinkini götüreceksiniz. Birininkini sekreteriniz imzalatıyorsa herkesinkini öyle yapacaksınız. Bunda ayıp yok, bireysel tatmini kişisel ilişkilerde değil mesleğinizi düzgün yaparak sağlayın. Kimseyle abi, abla, baba evlat ilişkisi kurmayın. Böyle var olduğunuz sürece parya olmaya mahkum edersiniz kendinizi! (6 Ağustos 2005, saat: 22.10)


Doç. Dr. Hikmet Kırık