Add to Flipboard Magazine.

22 Ekim 2005

ÜNİVERSİTE İFLÂS ETMİŞTİR; "İTA AMİRLİĞİ" ve "TÜZEL KİŞİLİK" YETKİLERİ BÖLÜMLERE DEVREDİLMELİDİR:

Aşağıda okuyacağınız haberde yer alan olayların hangisinin doğru hangisinin yanlış olduğunu bilmiyoruz. Bazıları çok masum; bazıları ise çok açık olarak yasalara aykırı iddialar bunlar. Ama şurası açık bir gerçek ki, bütün bunlar, artık Türk üniversitelerinin şu andaki yasal mevzuatla yönetilmelerinin imkânsız hale geldiğini gösteriyor.

Derhal, yasa değiştirilerek, AB normlarına uygun olarak, üniversitelerdeki tüm "tüzel kişilik" ve "ita amirliği" yetkileri BÖLÜM BAŞKANLARI'na devredilmelidir. Böylelikle, sorumluluk daha dar ve kolay kontrol edilebilir bir yapıya kavuşacak; yetki ise, daha demokratik ve eşitlikçi bir biçime dönüşecektir. Eğer, şu andaki üniversiter sistemimizde, ÖSYM ile öğrenci doğrudan BÖLÜM'lere kaydediliyorsa, "ita amirliği" ve "tüzel kişilik" de BÖLÜM'lerde olmalıdır. Çünkü, bu yapıda, üniversitenin kendi dışında toplumla ilişkisini kuran ve ilk ve en büyük işlevini-öğrenci yetiştirmeyi- yerine getiren ilk birimi BÖLÜM'dür.

Aşağıdaki haberin % 10'u bile doğruysa, bu, uzmanı olmadığı işlerden sorumlu olan/tutulan, alt memurlarının kuklası/ceberrutu olabilen, işin özünü kavramadan ve yasayı bilmeden, TEK BAŞINA keyfi/yasaya aykırı/anlamsız kararlar alabilen REKTÖR'leri doğurmakta ve bu oluşum başta öğrenciler olmak üzere MİLLET'e zarar vermektedir.

Tüm "tüzel kişilik" ve "ita amirliği" yetkileri BÖLÜMLERE devredilmelidir. Dekan, şu andaki yasadaki görevlerini ve yetkilerini-disiplin amiri olma sıfatı dışında- korumalı; Rektör ise sadece temsili statüye kavuşturulmalı; YÖK ise yalnızca, finansal kontrol ve mali dağıtım işlevini üstlenmelidir.

"Üniversitenin" çözümü buradan geçiyor.

Vistilef Editörleri


Rektör hakkındaki iddialar bitmek bilmiyor!
Kaynak: www.haberx.com 22 Ekim 2005; 09:02


Rektör Yücel Aşkın’la ilgili yeni iddialar gündeme geldi. Üniversitedeki bir ihale yolsuzluğuna adı karışan görevliler hakkında Danıştay'ın açtığı soruşturmaya izin vermeyen rektör, olayda yolsuzlukla suçlanan profesörü de dekan yaptı. Öte yandan, Meclis Milli Eğitim Komisyonu’nuna sunulan belgelere göre, rektör üniversite imkanlarını şahsi hizmetleri için kullanmış. ‘Hibe’ edilen Mercedes’i kendisine makam aracı yapan Aşkın, devletin aracını da eşine tahsis etmiş.

--------------------------------------------------------------------------------

Çıkar amaçlı suç örgütü kurup, ihaleye fesat karıştırmak’tan tutuklanan Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın’la ilgili yeni iddialar gündeme geldi. Alınan bilgilere göre, üniversitedeki bir ihale yolsuzluğuna adı karışan görevliler hakkında Danıştay 2. Dairesi’nin açtığı soruşturmaya izin vermeyen rektör, olayda yolsuzlukla suçlanan profesörü de dekan yaptı. Danıştay 2. Dairesi, soruşturma talebinin reddedilmesi üzerine, dosyayı Van Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Mahkemenin, soruşturması sürerken, yolsuzluğa adı karışan Prof. Dr. Mansur Kamacı Tıp Fakültesi dekanı oldu. Olay, 2001’de üniversitenin Tıp Fakültesi Nevroloji Ana Bilim Dalı’na bağlı Diyaliz ünitesi için 2 bin 190 adet bikarbonat solüsyonu alımı ihalesiyle başladı. İddialar üzerine Danıştay 2. Dairesi Başkanlığı, 2547 sayılı kanunun 53. maddesine istinaden ihaleyi incelemeye aldı. Fakültenin İhale ve Satınalma Komisyonu Başkanı Mansur Kamacı, komisyon üyeleri Halis Aksoy, İdris Şahin, E. Recep Özman, Çetin Kotan, Mustafa Bahar, H. Avni Şahin, Mahmut Dinçer ve Kemal Kuşman hakkında soruşturma yapmak isteyen Danıştay’a rektör engel oldu. 2. Daire’nin 2004/55 No’lu kararında, aynı ürünü daha ucuza satmak isteyen firmanın tercih edilmediği, yüzde 300 fazla ödeme yapıldığı belirtiliyor.

Kararda ihale sırasında alımına karar verilen Ren-med marka solüsyon yerine Bikardi marka solüsyonu teslim aldığı da vurgulanıyor. Danıştay'ın suçlama ile ilgili soruşturma talebine, Üniversite Rektörlüğü Yetkili Kurulu'nca ‘soruşturmanın meni' yönünde karar verildiği aktarılıyor. Danıştay 2. Dairesi de 16 Ocak 2004'te yetkili kurulun kararını bozarak, eylemlerine uyan TCK'nın 240. maddesi uyarınca Van Asliye Ceza Mahkemesi'ne sevkine oybirliği ile karar veriyor.


Gelişmeler üzerine Van Asliye Ceza Mahkemesi'nde, söz konusu kişiler hakkında ‘Görevi kötüye kullanma' suçundan dava açılıyor. Hazırlık evrakını inceleyen Cumhuriyet Savcısı Ali Nevzat Açıkgöz'ün 26 Ekim 2004'te tamamladığı inceleme dosyasında ihaleye fesat karıştıranlar hakkında şu bilgilere yer veriliyor: "İhale Komisyonu tarafından 2001 yılı içinde bikarbonat solüsyonu alımı için 3 ihale yapılmış. 8 Haziran 2001 tarihli ihalede Ren Medikal (ana firma) 4 milyon 650 bin TL teklif vermişken, Ada Medikal (ana firmanın bayii)'den 5 milyon 850 bin TL'ye 500 takım solüsyon alınmıştır. 24 Ağustos 2001 tarihinde yapılan ihalede ise aynı solüsyon aynı komisyon tarafından aynı firmaya yüzde 237 daha fazla fiyat (13 milyon 900 bin TL) vererek alınmış. 14 Eylül 2001 tarihli ihalede ise yine aynı firma tarafından alınmış. Bu ihalede Ren Medikal 14 milyon TL'ye alınan solüsyonlar için 4 milyon 650 bin TL teklif verilmiş. Bu teklife rağmen solüsyonların yüzde 300'den fazla fiyatla alındığı" yazılıyor. Yapılan alımın ilgililerce izah edilemediğinin altının çizildiği dosyada, komisyon başkanı ve üyeleri hakkında dava açıldığı dile getiriliyor. Savcı ise sanıkların mesnet görevi kötüye kullanma suçundan eylemlerine uyan TCK'nın 240. maddesi uyarınca tek tek cezalandırılması yönünde görüş belirtiyor.

Van Asliye Ceza Mahkemesi hazırlık soruşturması sırasında alt görevlerde yer alan ve kişileri koruyan Rektör Aşkın, daha sonra bazılarının makamlarını yükseltmiş. Soruşturma safhasında Kadın Doğum Bilimi Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. Mansur Kamacı, Tıp Fakültesi Dekanlığı'na getirilmiş. Doç. Dr. Hüseyin Avni Şahin, dekan yardımcılığının yanı sıra Araştırma Hastanesi başhekimi olarak görevine devam ettirilmiş. Prof. Dr. Ekrem Recep Özman, Üroloji Ana Bilim Dalı üyesi iken bölüm başkanlığına getirilirken, Yard. Doç. Dr. Çetin Kotan'ın ise ihale komisyonu üyeliğinin devam etmesini sağlamış.

ÜNİVERSİTE PARASIYLA 5 YILDA DÜNYA TURU!


Yücel Aşkın, Meclis Milli Eğitim Komisyonu’nun da gündeminde. Komisyona sunulan belgelere göre, rektör üniversite imkanlarını şahsi hizmetleri için kullanmış. ‘Hibe’ edilen Mercedes’i kendisine makam aracı yapan Aşkın, devletin aracını da eşine tahsis etmiş. Üniversitenin iki işçisi rektörün şahsi hizmetiyle görevlendirilmiş. Aşkın, çoğunda eşinin de bulunduğu heyetlerle ABD’den Japonya’ya birçok ülkeyi gezmiş, Tayland Festivali’ne gitmiş.

Yüzüncü Yıl Üniversitesi'ndeki olayların araştırılması için AK Parti Van Milletvekili Hacı Biner, TBMM Başkanlığı'na Meclis tatile girmeden önce bir önerge verdi. Biner'in önerge gerekçesi ile TBMM Milli Eğitim Komisyonu'na ulaşan belgelerde Rektör Aşkın'ın uygulamaları hakkında ilginç bilgilere yer veriliyor. Tamamı belgelere dayalı bilgilere göre Rektör Aşkın'la ilgili iddialar şöyle:

Rektör Aşkın, Japonya, ABD, Güney Afrika ve Kanada dahil neredeyse dünyada dolaşmadık ülke bırakmamış. Görevde bulunduğu son beş yılda hemen her ay bir yurtiçi veya yurtdışı geziye katıldı. Gezilerin çoğuna eşi Yard. Doç. Oya Aşkın da eşlik etti. Geziye gidilen ülkeler ve zamanlaması yapılan ziyaretin ‘bilimsel'liği konusunda şüphe doğurdu. Buna örnek olarak Tayland gezisi gösteriliyor. Rektör, eşi ve yakın arkadaşları olan Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fırat Cengiz ile Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zühre Şentürk'le birlikte 24 Temmuz-4 Ağustos 2000 tarihleri arasında Tayland'a gitti. Gerekçe olarak da Van YYÜ ile Tayland'daki bir ziraat fakültesi arasında bilimsel işbirliği gösterildi. Akaryakıt ihalesi sonucu Ankara'dan bir şahıs Üniversite Vakfı'na 65 AS 065 plakalı Mercedes marka araç hibe ediyor. Aşkın bu aracı yakıt giderleri devlet bütçesinden karşılanmak suretiyle makam aracı olarak kullanıyor. Makam aracını ise aynı üniversitede görevli eşine tahsis ediyor. Şoför olarak da yasaya aykırı bir şekilde güvenlik görevlisi Mehmet Demirler görevlendiriliyor.

Üniversitenin vizeli iki işçisi Prof. Dr. Yücel Aşkın ve eşinin özel hizmeti için görevlendiriliyor. Bu işçiler rektör ve eşine hizmet karşılığı elektrik, su ve kira bedeli ödemeden konutta barınıyor. Maliye Bakanlığı müfettişleri, Yücel Aşkın'ın rektörlük telefonunu lojmanına bağlayarak konuşma ücretini rektörlük bütçesinden ödettiğini tespit etti.

Kaynak: Zaman Gazetesi, 22 Ekim 2005

3 yorum:

Adsız dedi ki...

İtirazlarım şunlardır:
1. "Bazıları çok masum; bazıları ise çok açık olarak yasalara aykırı iddialar bunlar" ifadesinde hatalar var; "iddialar yasalara aykırı" değil, "yasalara aykırılık" iddiaları var. Ama daha da önemlisi, bu cümle iddiaların doğru olabileceği imasını taşıyor. Bu imaya dikkat çekmek istiyorum.
2. Bu konuda, vistilef'in sadece Zaman ve internethaber gibi kaynakları kullanması üzerinde durmak gerekir. Bunun, rektörler ziyareti sırasında Van sokaklarında atılan sloganları gözardı etmeden değerlendirilmesi gerekir. Aşkın olayı, salt YÖK-ita amirliği olayı değildir. Gericilerin üniversiteye (ve modernizme, dolayısıyla da ilericiliğe ve hatta ilerlemeciliğe) yönelik saldırıları göz ardı edilerek bu olay değerlendirilemez.
3. "Derhal, yasa değiştirilerek, AB normlarına uygun olarak, üniversitelerdeki tüm "tüzel kişilik" ve "ita amirliği" yetkileri BÖLÜM BAŞKANLARI'na devredilmelidir" önermesi isabetsizdir. AB'nin üniversite konusunda bir birlik mevzuatı yoktur. [Onun için de göstermelik bir tarama (!) süreci izlenmiştir] AB'de örneğin adı "... Katolik Üniversitesi" olan üniversiteler vardır ve bu üniversitelerin Kopenhag kriterlerine aykırı olup olmadığı tartışılmamıştır bile! Daha da kötüsü AB açısından üniversite deme Amerikanlaştıkça kurtulabilecek (ayak bağı olmayacak) kurumlardır (bkz. Bologna süreci)AB'nin kendi yarasına melhemi Türkiye'ye de yaramaz.
4. Vistilef'in YÖK tartışmasında, gericilik ürünü medya literatüründen etkilenme olasılığına ne yazık ki dikkat çekmek durumundayım.
Saygılarımla.
Ümit Atabek

Adsız dedi ki...

1. İtiraz olarak birinci madde uygundur. "Yasaya aykırı" "yasalara aykırılık" olacaktır. Düzeltir, özür dileriz.
2. Önemli olan kaynakların ideolojik kökenleri değil, doğruluğudur. Van halkı üniversitenin ne olduğunu bilmeden slogan atmış da olabilir. Halkçılık her zaman uygun bir şey değil tam tersine yıkıcı bir durumdur. Üniversite elit bir kurumdur; popülizme geçit vermemesi gereklidir.
3. İşin püf noktası da budur. Orta Çağ üniversitesi'nde tüm yetkiler, bölümlerin bile değil, profesörlerindi. Öğrenci profesöre doğrudan para öderdi. İta amiri de, tüzel kişi de, profesördü. Zaten Bologna Üniversitesi, profesörlerin bir sendikası olarak kurulmuştur. Bu nedenle, İTA AMİRLİĞİ ve TÜZEL KİŞİLİK YETKİLERİ DERHAL ve BEHEMAAL BÖLÜMLERE, TÜRKİYE'DE, VERİLMELİDİR. Bologna Süreci de zaten Orta Çağ üniversitesini diriltmekten başka bir süreç değildir. Bu sürece hızla girilmelidir. Bologna dünyanın en eski bir Orta Çağ üniversitesidir. Yaz başı Vistilef Editörlerini temsilen Veysel Batmaz oradaydı ve üniversiter temaslarda bulundu.
4. Vistilef ideolojik bir yayın organı değildir. Üniversiteye siyaseti sokmamaya azimlidir. Üniversitede bilim ve hukuk olur ancak. Sadece "doğru kaynak" ve "doğru ilkeleri" benimser. Van Harekatı ve Ömer Dinçer konusunda YÖK ve üniversiteler sınıfta kalmıştır. (1) Atları da vururlar... Röktörler de tutuklanır... (2) YÖK Van'daki durumu ilk olarak, açık ve ayrıntılı bir rapor ile tüm öğretim üyeleri ile paylaşacağına, işi medyanın önünde tartışma gibi abuk bir konuma getirmiştir. Medyayı etkilemek için show yapmıştır. Kamera önünde ağlamakla üniversite düzelmez. Bu büyük bir talihsizliktir ve hesabı, devlet ve millet-ulus adına sorulacaktır. YÖK başkanı medyaya değil, biz öğretim üyelerine karşı sorumludur. Bizim bilgimiz (tüm öğretim üyelerinin bilgisi) olmadan adım atmamalıdır; adım atamayacaktır.
YÖK'ü, amacının ve sonucunun kendisinin bile anlamadığı Van harekatı nedeniyle kınıyoruz.

Vistilef Editoryal Komitesi

Adsız dedi ki...

1. "Önemli olan kaynakların ideolojik kökenleri değil, doğruluğudur" ve "Üniverite elit bir kurumdur, popülizme geçit vermemelidir" önermelerini şimdilik sadecek kaydederek ve ileride mutlaka yanıtlamak üzere, ibret için yüksek sesle yeniden yazıyorum!
2. Prof. Batmaz Bologna'ya niçin gitti bilmiyorum ama O'nun, Bologna sürecinin üniversiteleri ticari işletmeler olarak yeniden örgütleme çabası olduğunu görmesini isterdim. Benim bildiğim bugünkü Bologna üniversitesi (bir zamanlar kızıl üniversite diye de bilinirdi), Bologna sürecine bu nedenle karşıdır. Eğer vistilef üniveriteye siyaseti sokmamaya azimliyse Prof. Batmazı dışarı çıkarmalıdır! Ya da Prof.Batmaz vistilef editoryal sorumluluğunu gözden geçirmelidir!
Saygılarımla
Ümit Atabek