Sayın Prof. Dr. Veysel Batmaz,
Bölüm Başkanlığı tabelanızın odanıza bilginiz dışında asılması vesilesiyle kaleme aldığınız (yoksa tuşlara bastığınız mı demek daha doğru) yazınızda haklı olarak sorduğunuz sorular ne kadar doğruysa, konuyla ilgili değerlendirmelerinizde de bir o kadar isabet olduğunu belirtmek isterim. Yalnız bana biraz mübalağalı geldiğini de belirtmeden geçemiyeceğim.
Efendim şöyle izah edeyim: bir kere bu durum öyle zannettiğiniz gibi üst belirlenimsel alttan tek dalmalı, paça kasnak semeyoloji memeyoloji felan gibi ince ayar, gavur icadı kelamlarla İ.FAK’IN umum efkarı umumiyesinin izanını karıştıracak izahat biçimlerine ihtiyaç hissetiren bir şey değildir. Ayrıca ben şahsen yazınızda sözünü ettiğiniz Fuko veya Fiko isimli şahsın mı yoksa iktidarın mı heryerde olduğunu anlamış değilim. Bu Fiko ne memen bi şahsiyettir ki her yerde oluyor (tövbeden gelin Sayın Batmaz) Yanlış anlamış olmayı umuyorum. Yoksa bizim odaya yerleşmiş olabileceğini söylediğiniz üçüncü kişi bu Fiko mu? Yoksa İktidar mı geldi odaya? İyi de ben niye göremiyorum mirim (aman Alahım yoksa ben kör mü oldum, n’olamazzz!!!)
Bence efendim bu iş öyle Bartez’in falan karışacağı bir iş de olamaz. Adam formunun zirvesinde niye gelip Türkiye’de top koştursun ki. Aslında sizin odanıza haberiniz olmadan tabela asılması benim kanaatimce size sürpriz yapıp sevindirmekten ibarettir. Biliyorsunuz burada sürprizleri severler. Dileyen olursa bu sürprizleri sayabiliriz bilahare.
Ama yok bu değil derseniz ısrar etmem. O zaman derim ki, bu iş tamamen hendese işidir. Yok yok öle çok derin ali-hendeseden söz etmiyorum bilakis iptidai bir 4 işlem meselesidir ki, kerrat cetvelinde üçlere kadar ezberinde olan her adem oğlu ve kızı şıppadanak anlar. Şimdi efendim biliyorsunuz bölüm başkanlığında selefiniz olan sayın Dekan dekanlığı yanında her üç bölümün de başkanı idi. Dolayısıyla 3+1=4 eder. Mutabıkmıyız? Şimdi, sayın dekanın bu dört görevi büyük bir özveriyle yerine getirdiği dönem boyunca (ki ısrarla son ana kadar bölüm başkanlıklarını bırakmak istememiştir ihtimaldir ki sırf başta siz olmak üzere başka arkadaşlar yorulup üzülmesin diye böyle yapmıştır kıymetini bilelim) kaç odası vardır? Efendim biri dekanlık odası biri de çalışma odası olmak üzere 2 (yazıyla iki) O halde, 4/2 = 2 yani, her iki idari görev başına bir oda düşer. Buradan hareketle sizin kaç idari göreviniz var? Tabi ki 1 ve bu durumda yukardaki formulü uygularsak ½= ½ yani sizin hakkınız zaten yarım oda (öbür yarısı da bendenize ait) olduğu hendese üzerinden isbat edilip delillendirilmiştir.
Şimdi bir de sekreter istemişsiniz aynı hesap orada da geçerlidir. 4 görev iki sekreter 1 görev yarım sekreter. Yani bana öyle geliyor ki yarım sekreter nasıl olur onun formulünü düşünüyorlardır yoksa verirler canım. Belki de buna bir çözüm arıyorlardı kimbilir?
Bu oda ve sekreterlik meselesi biliyorsunuz Dekan yardımcıları için de geçerliydi. Bundan önceki dekan yardımcılarının (Prof. Sözen, Doç. Özgen ve Yrd. Doç. Yolcu) da dekan yardımcısı odalarından başka bir de çalışma odaları ve sekreterleri vardı. Sanki makam odalarında eğlenip çalışma odalarında çalışıyolardı galiba diye düşünebilir kötü niyetli kişiler. Düşünmesinler bence. Kaldı ki, şimdiki yardımcılarının ne çalışma odaları ne de sekreterleri var. Önemlidir bence tesbit etmiş olalım.
Sayın Batmaz sayın dekanın bölüm başkanlıklarına sıkı sıkıya yapışmış olması meselesini abartıp yanlış anlamayın lütfen. Kurumlar vefakar, fedakar ve çilekeş idarecilere ihtiyaç duyar bilirsiniz. Sayın dekan da böyledir. Ben sanmıyorum ki bu idari görevleri zinhar sırf güç arzusunu tatmin veya herşeyi kontrol altında tutup iktidar kurma hevesiyle yapmış olsun. Baksanıza sayın dekan bu fedakar tutumunu başta akdemik faaliyetler her alanda sürdürmektedir. Bir rivayete göre 20 bir rivayete göre 30 adet Yüksek lisans ve doktora öğrencisine danışmanlık yapmaktadır ve bu danışmanlıklar öyle sadece antropoloji konusuyla falan ilgili değil her nevi konuyu kapsar. Ve ben bunu hem bizlerin hem de öğrencilerin rahatı ve huzuru için yapıyor. Mesela bana eskiden Yrd. Doç.’im diye danışmanlık vermiyordu şimdi Doçent oldum hala ısrarla benim adımı enstitüye gönderdiği listeye yazmıyor. Ama iki tane Yrd. Doç ve Doç. Murat Özgenle birlikte kendisi benim yükümü paylaşmak inceliğini gösteriyor. Ne alicenap bir davranış. Açıkça öneriyorum tez elden ferman çıkartıp Gines tesmsilcisini huzura çağırın ve uzmanı olmadığı konularda bu kadar sayıda doktora yönettiği için Gines kitabına adını altın harflerle nakşedin ki dost düşman Prof. görsün. Buna tabii bu öğrencilere karşı hüsnüniyetli davranışı da eklenmeli. Ben şahidim Allah için hiçbir jüride öğrencinin zorlanmasına yüreği dayanamaz. Ya hiç soru sormaz yada “eeee anlat bakalım bize sen neler yaptın” gibi uzmanlık sorusu sorar ki, herkese parmak ısırtıp “valla bu kadarı da olmaz” dedirtir.
Dolayısıyla mirim böylesine değerli bir idarecinin Prof. olmak için bırakın SSCI endeksinde makale yayınlamayı akademik nitelikte bir makale bile yazmamış olmasının (en azından benim bildiğim) ya da doktorasını hangi konuda yaptığının bilinmemesinin ne önemi var. ISO belgesi almış daha ne istersiniz. Ha SSCI ha ISO ikisinde de hem S var hem de I. Eminim er ya da geç bu fedakarane ve cefakarane çabalarının karşılığını görecektir bir tamam
Saygılarımla
Doç. Dr. Hikmet Kırık
Vistilef'in Notu: Konu ile ilgili bir önceki haber, Veysel Batmaz tarafından değil, Vistilef Editörler Grubu adına yazılmıştır... Zaten haberin üstanlamsal okunmasından da bu apaçık ortadadır. Semioloji bilenler, ya da söylem analizinde usta olanlar bunu bilirler... Veysel Batmaz, sitemize yaptığı konu ile ilgili açıklamada, kendi yazdığı yazılarda "Veysel Batmaz" imzasını açıklıkla kullandığını söylemektedirler. İlgililere duyurulur...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder