(Yanda, AKP Beylikdüzü Halkla İlişkiler Başkanının Kocasının, TSE damgası almamış kartvizitini görüyorsunuz. Karısı İletişim Fakültesi'nde okusaydı, o da TSE damgalı olabilecekti.)
Sermuharir, duayen, (İstanbul Üniversitesi'nden fahri doktoralı) Dr. Oktay Ekşi, anlaşılan haber kaynakları kıt olduğundan, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nin TSE damgası yediğini duymamış. Gazeteci ve medyacı yetiştiren bir Fakülte TSE damgası alıyor, sermuharir Dr. gıkını bile çıkarmıyor da, "gazeteci" neden TSE damgalı olmuyormuş; soralım bakalım duayene?
İşte köşeci yazıcısı Dr. Oktay Ekşi'nin "TSE damgalı gaz-teci olmaz" temalı köşeci yazısı:
TSE’den ’muhabir ve haber’ standardı
Türk Standartları Enstitüsü (TSE), gazete ve televizyon muhabirlerine de standart getirdi.
TSE’nin televizyon ve gazete muhabirlerine getirdiği standartta, muhabirlerin doğru ve ayrıntılı haber alabilecek kaynaklarını, habercilikte haksız fiile konu olacak yaklaşımları bilmeleri istendi.
Muhabirlerin, haber kaynağının gizliliğini ve bütün haklarını korumaları, haber karşılığında menfaat gözetmemeleri, şiddeti haklı gösterici, özendirici ve kışkırtıcı nitelikteki yayınlardan kaçınmaları, çalıntı haber yayınlamamaları, iftira, hakaret, lekeleme, saptırma, manipülasyon, söylenti, dedikodu ve dayanaksız suçlamalardan kesinlikle uzak durmaları gerektiği belirtildi.
Muhabirlerin özel yaşamın gizliliğine dikkat etmeleri istenen standarda göre, bir televizyon muhabiri de, televizyon haberlerini dramatik bir bütünlük oluşturacak şekilde kaleme alacak. Standarda göre, stajyer muhabirler en az 4 yıllık yüksek okul mezunu olacak, zor koşullarda çalışabilecek. İşte bu standart belirleme işine tepki gecikmedi ve ilk tepki Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi'den geldi.
VE İŞTE MUHABİR STANDARTLARINA İLK TEPKİ !
Abesle iştigal (Saçma iş yapma)
Biz birilerinin münasebetsiz bir şakası diye bakmıştık... Anlatalım: Bir süre önce Basın Konseyi’ne gelen Türk Standartlar Enstitüsü (TSE) antetli bir mektupta "Muhabirlerle ilgili standartların tespiti" amacıyla bir çalışma yapılacağı bildirilmiş, "Konsey’in de katkısı" istenmişti.Meğer ciddilermiş. Nitekim "gazete ve televizyon muhabirlerinin standartlarını" belirlemişler. Buna göre örneğin "stajyer muhabir en az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş olmalı" imiş.Fena mı demeyin... "Fena" diyen yok. Keşke Türkiye, stajyer muhabirlerde "doktora derecesi" arayacak noktaya gelebilse.Ama biri çıkar da, burunlarını gazetecilikte standart belirleme işine sokan bu zevata, "Size ne?" diye sorarsa merak ediyoruz ne yanıt verirler."Neden belirlemesinler efendim? Gazeteciler dokunulmaz kişiler mi?" türü bir ucuz itiraza verilecek yanıt şudur:TSE, önce kendi evinin önünü temizlemiş mi? Daha açık ifadeyle, kendisine alacağı görevliler için "standart" belirlemiş ve ilan etmiş mi?Yok.Milletvekilleri için, politikacılar için, tacirler için, işadamı için, müteahhit için, hatta doktor veya avukat için standart tespit etmiş mi?Yok!Peki berberler için?O da yok...Yeri gelmişken söyleyelim:Doktor için tespit var mı yok mu diye ararsanız 2884 No’lu ve 1977 tarihli standart olarak şu bilgiyi alıyorsunuz:"Doktor: Doktor deneyi. Bu standart mototr benzinlerinde, gazyağında (...) merkaptanların doktor deneyiyle tanınmasını sağlar."Nasıl? 80 bin doktoru olan ülkede "doktor" standardı ararsanız karşınıza çıkan yanıtı beğendiniz mi?TSE madem böyle topluma hizmet sunanlarla ilgili bir "standartlaşma" sayfası açtı... Bize kalırsa işe "milletvekili" standardından başlasa iyi eder. Örneğin bir milletvekilinin en az, "Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne (veya koyu elbiseyle gelinmesi istenen bir yere) kahverengi ceket içine mor bir yelek ve altına gri pantolon, mokasen ayakkabı giyerek gelmeyen; beyaz çorap ve tıraşsız çehre ile dolaşmayan; ağzında lokma varken konuşmayan; yemek yerken çatalını bıçağını sallamayan; Meclis Genel Kurulu’nda telefonla konuşmayan; kamu görevlilerine kızınca ’Sen benim kim olduğumu biliyor musun?’ tehdidi savurmayan; milletvekili olmanın aklına gelen yere randevusuz gitme hakkı vermediğini bilen" kişi olması gerektiğini kurala bağlasa iyi ederdi.Keza politikacının nüfuz suiistimali yapmaması gerektiğini, doktorun hastayı, avukatın müvekkili, müteahhidin devleti, işadamının öteki işadamını aldatmamasını sağlayacak kuralları belirlemesi öyle sanıyoruz ki ülke için daha yararlı olurdu.TSE kendine iş arıyorsa tavsiye ederiz, işe doğru yerden başlasın.
Oktay Ekşi, Hürriyet Varakı, 19 Mart 2006
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder