Add to Flipboard Magazine.

25 Nisan 2006

DEKANLAR DUT YEMİŞ BÜLBÜL; DUVAR TAMİRATINDALAR....

..... İLETİŞİM FAKÜLTELERİNİ SAVUNANLAR DA VAR...

DERYA DENİZ KIRICI / ANKARA

İLETİŞİM FAKÜLTELERİ FABRİKA MI?.. 24.04.2006

“İletişim Fakültesi mezunu arkadaşların çoğu doğru dürüst haber yazmasını bilmiyor.” İletişim Fakülteleri fabrikasyon gazeteci yetiştiriyor ya, üretilen mallar sürekli defolu çıkıyormuş. Bu “fabrikalardan” yetişmeyip de medyada “bir yerlere gelmişler”in damardan çakan klişelerinden biri bu. Gazetecilik etiği söz konusu olduğunda ya da birisinin başarı öyküsü anlatılırken, söz konusu kişi eğer İletişim Fakültesi mezunu değilse, nedense kendini iletişim mezunlarına karşı bir savunma ihtiyacında hisseder ve hemen sözü bi şekilde bu okul mezunlarına getirerek, bu okuldan mezun olanların, “haber bile yazamadığı”nı iddia eder. Değerlendirmeyi neye göre yapıyor, baz aldığı nokta ne, belli olmadığı halde başlar sallamaya.. “Bize her gün bilmem ne kadar bu okul öğrencisi gelir ama haber yazmayı beceremez” Kendisi allame-i cihan ya, dört yıl bu okullara gidip dirsek çürüterek “vakit öldürmek” yerine, liseyi bitirir bitirmez atmış kapağı bir basın kuruluşuna, düşe kalka el yordamıyla bir şeyler öğrenmiş. Ardından öyle işler becermiş ki, bu okul mezunları dururken kendisi medyada “bir yerlere” gelmiş. Sonra başlamış “başarı öyküsünü” anlatırken, kendi klanının bildik klişesini, on yüz milyonuncu kez tekrar etmeye: “İletişim fakülteleri ne öğretiyor ki?..” Okulların insanı sadece yönlendirdiğinden habersiz, iletişim fakültelerini ön taraftan hammadde verip arka taraftan mamul ürün çıkaran bir fabrika gibi gördüğünden, sağındaki solundaki “defolu ürünlere” bakıp, kusuru ürünün hammaddesinde değil de fabrikada arıyor. Oysa bu okullar onun mantalitesi doğrultusunda üretim yapan fabrika bile olsalar, arada sırada çapaklı, delik, ayarı kayık, hatalı ürünler üretmemesi imkansız. Nasılsa işkembeden salladıkları bu iddialarını değerlendirecek bir merci de yok, at atabildiğin kadar. Elin ağzı gibi benim ağzımda torba değil ya biraz da ben sallayım. “Hukuk Fakültesi mezunlarının çoğu, yasalardan bi haber”. Ya da “Tıp fakültesi mezunlarının çoğu bademcik ameliyatı bile yapamıyor” veya “Eczacılık mezunları aspirinden başka ilaç tanımıyor”. Hadi daha da abartayım; “Ekonomi fakültesi mezunları dört işlem dahi yapamıyor...” Nasılsa dilimin kemiği yok... Anlatıyor... “İdealim gazeteci olmaktı. Bu yüzden liseyi bitirir bitirmez, hemen bir basın kuruluşunda işe başladım” Eee?.. Yani, Allah vergisi yeteneği bol olduğundan ve bu yeteneği nereye süreceğini bilemediğinden gazeteci olmak için üniversiteye bile gerek görmemiş. Sonra?.. Sonra, gazetecilik idealiymiş, ama liseden sonra medyada çalıştığı halde, başka fakülteye gitmiş. Yani kendisi de aslında mezun olduğun okulun onu yönlendirdiği branşta dikiş tutturamamış. Fakat bu gerçeği bilerek ıskalayıp, başka alandaki başarısını, İletişim Fakültesi mezunlarının başarısızlığı üzerine oturtmuş. Her ne kadar, “İletişim Fakültesi’ne değil de bilmem ne fakültesine gittim” diyerek, satırın altına “gitmeye gerek görmedim” ifadesini zulalamış, ama bana göre asıl gerekçe puanı yetmemiş. Okullar insanı ancak ve ancak yönlendirir. Yeteneğiniz varsa çeşitli bilgilerle donatılarak okulunuzun sizi yönlendirdiği branşta başarılı olursunuz. Ama yeteneğiniz yoksa 5 yıldızlı fakülte de bitirseniz, yönlendirildiğiniz alanda başarılı olmanız, Mısır’a peygamber olmaktan daha zordur. Hukuk fakültesi mezunu, diplomayı kaptığı gibi dört başı mamur avukat mı oluyor? Hayır. Aksine uzun bir dönem avukatlık stajı yapması gerekiyor. Tıp fakültesi öğrencisi mezun olur olmaz beyin ameliyatlarına mı giriyor? Hayır. Uzman olacağı alanda uzun bir eğitim daha alması gerekiyor. E, İletişim Fakültesi mezunları da diğer tüm fakülte mezunları gibi staj yaptıktan sonra mesleğinin inceliklerini kavrıyor. Bunda eleştirecek ya da yadırganacak ne var? Aslında bu durumun yadırganacak bir tarafı olmadığının herkes farkında. Ancak, İletişim Fakülteleri mezunları ortalıkta işsiz dolaşırken, başka okul mezunlarının medyanın çeşitli kademelerinde çalışmalarına olan tepkilerin giderek dillendirilmeye başlanmasından rahatsız olanlar var. O nedenle kendi “acaip ve haksız” durumlarını kamuoyunda ve –kaldıysa- vicdanlarında legalleştirerek, pozisyonlarına ayar çekmek için bu gerekçeye sığınıyorlar. Kim ne derse desin, İletişim Fakültesi mezunlarının medyanın çeşitli kademelerine gelmesi bir süre sonra kaçınılmaz olacak. En fazla bir jenerasyon sonra medyanın büyük bir kesiminde bu okul mezunları görev alacak. O nedenle şimdilerde liselerde okuyup da gazetecilik hayalleri kuran gençlere seslenmek isterim. Eğer gerçekten gazeteci, yapımcı, yönetmen vb olmak istiyorsanız, size bu konuda teorik eğitimi verecek bu okulları tercih edin. Çünkü, bu “alaylılar”ın medyada “dinazor” rolüne yatay geçiş yapmalarına artık ramak kaldı...

Derya Deniz Kırıcı E Mail: deryakirici@ttnet.net.tr

YORUM: Re: İLETİŞİM FAKÜLTELERİ FABRİKA MI?.. ()25.04.2006
Gönderen: ayşe canpolat
E Mail: postmedya@mynet.com

Yorumu: Kaleminize sağlık Derya Hanım. TRT'de de durum yazdığınız gibi. İletişim Fakültesi mezunu olmayan çoğu yapımcı, iletişim fakültesi mezunu olmayı neredeyse suç ilan edecek. Kırk yılda bir yeteneksiz bir İLEF'li görünce hemen arkasından başlıyorlar dedikoduya.Oysa İLEF mezunları başka eksiklikleri olsa bile, kesinlikle diğer muhabir ve yapımcılardan daha çok meslek ilkelerinden haberdarlar, daha fazla yayıncılık sorumluluğu taşıyorlar, dünyayla daha fazla ilgililer.Okulunu birincilikle bitirmiş pırıl pırıl İLEF mezunu gençler dururken, farklı okullardan mezun olmuş, bürokrat ya da siyasilerin yeteneksiz çocukları dolduruluyor TRT'ye. En iyi kadrolar onlara veriliyor. Sonra da kaliteli yayıncılık bekliyoruz TRT'den.

Kaynak: http://www.dorduncukuvvetmedya.com/article.php?sid=6211

Hiç yorum yok: