Add to Flipboard Magazine.

14 Şubat 2008

MEDYA MEME KAVGASI


MEDYA ÇÖKTÜ, BİR TOKAT DA SEN VUR, TAYYİP BEY !

Son günlerde Doğan Medyası (MEME’nin % 80’i) ile AKP arasında oldukça yoğun bir kayıkçı kavgası sürüyor. Türban türbülansı yaratan MEME, AKP tarafından beğenilmiyor; sevilmiyor.
Trajik bir durum.


Ancak tarihte olaylar iki kez olur; aralarındaki tek fark, birincisinde trajik olarak biter, ikincisi komedi (Marx).

2002 yılında da medya çökmüştü; trajik olarak onbinlerce medya çalışanı ve emekçisi işsiz kalmıştı. İletişim Fakültelerinin giriş puanları, şişirilmiş medyanın cazip halden çıkmasıyla 20 puan düşmüştü. Sadece borsa düşmez ki. Biz üniversiteliler, ÖSS puanlarının oynaması ile de açıklarız sosyal gerçekliği.

Tam o sıralarda iktidara gelen AKP’ye şunu yazmıştık: “AKP, medyaya beyaz sayfa açarsa, onu ilk karalayacak biz oluruz.”

AKP beyaz sayfayı açtı. Dediğimizi yaptık. Medya “medyaya düşman yetiştiren” öğretim üyeleri sayesinde, kubura döndü. Son üç yıl da, bu kubur giderek çirkin kokuları etrafına daha fazla saçmaya başladı. Son olarak dünya ekonomik kriz ile boğuşurken, AKP’yi de kollayan bir biçimde, “vur patlasın, türbanlı ağlasın” tarzında MEME manşetleri ve açıksaçık oturumlarla, milleti oyalayan bu oyuncak, makyajı artık giderek dökülen kokana misali, döndü birdenbire. 2001’deki trajedi, komik olarak tekrarlanır mı? Ne olduğunu, ne olacağını başka yerde yazarız.

Türban türbülansının ilk haftasında ekonomik krizi kerizler için saklamaya yönelik manşetlerle AKP’nin de işine yarayan bu gaz-teler ve gaz-verenler, daha sonra, türbanın ciddiyet kespetmesi ile, ”üniversiteler ayakta”, “kaosa el kalktı” diye AKP’nin sağ küreğini kırmaya yönelik bir kayıkçı kavgasına atladılar birdenbire, pupayelken.

Komik olay da böyle başladı. Tayyip Bey ile kankası Ertu, Ömer ile onbaşı, girdi birbirlerine.

Daha kavganın ilk günlerindeyiz. Neler olacak tahmin etmek zor değil. Doğan’ı Uzan gibi iki seksen üç yirmi yere uzatmayı göze alamayacak AKP. Barışacaklar.

Ertu ise, “benim omurgam yok” demişti bir ara, aynı minval devam edecek fır döndülüğe. İletişim fakültelerinin o değerli “laikçi” ve “söylemci” hocaları da sanki trene bakar gibi, izleyecekler olan biteni. Ne bir irdeleme, ne de bir bildiri!

Ama biz Tayyip Bey’i ikinci kez uyarıyoruz: Korkma...

Elini korkak alıştırma; vursan, şimdi ve derhal, bir fiske ile devrilecek bu Medya.

Ammmaaa, biraz da, gaz-telerin, kamusal frekans (mal) kullanan elektromanyak televizyonların çıplak kadın etini sayfalarına, ekranlarına sekiz renkle döşemesi ile yaratılan cinsel gıdıklanmanın, dinsel günah korkusuyla sarmaş dolaş köylü-varoş ahlakçılığına dönüşen utangaç ve sessiz tepkisi ile de topladığını biliyorsun o oyları.

Oy aldığın eli bükemezsin, ama bükemezsen kabak senin başına patlayınca, kabak gibi kalacaksın ortada.

Kaçırma bu fırsatı. Kaçırırsan, medya gücü ile değil (medyatik etki olarak bu MEME’nin güçsüz olduğunu artık sen de anlamışsındır; ya da Medyaya Düşman Yetiştiriyorum kitabının, 2. Baskısının, Karakutu Yay., 242. sayfasına bir bak, ya da Profesör Nabi Avcı’ya baktır), biliyoruz ki medya güçleri fos, işleri medya işleri değil; ama başka marifetleri ile alaşağı edecekler seni.


Güvenme o % 46’ya.


Demirel % 52 almıştı, 12 Mart’tan tam altı yıl önce, % 47 aldı 1971’den iki yıl önce; Ecevit % 47 aldı 12 Eylül’den iki yıl önce, Özal % 40’ten aşağıya düşmedi ilk on yıl. Güvenme bu halka. Sana oy dökülen Ümraniye’de, kurtarılmış mahalleler vardı yirmi yıl önce. “Akrep gibisin kardeşim” demişti Nazım, onlar için, şu anda seçim serhoşluğu içinde düşünmek pek hoş olmasa da, halk bu, ne zaman ne yapacağı bilinmez. İnanca da pek bel bağlama; neler gördü neler geçirdi bu büyük şamanist Anadolu...


O nedenle tam zamanı, vur fiskeyi, düşür bu veziri...
Yok et, bu “MEME medyayı”: Kâr’lı olursun.
Düşüremezsen veziri, maldan olursun; mat olursun, mahv-ı per perişan olursun
.

Hiç yorum yok: