Add to Flipboard Magazine.

12 Nisan 2009

ÜNİVERSİTEDE BÖLÜNMEYE KARŞI OLMAK, DOĞRU BİLGİ İLE OLUR...

Yeni bir şey zannededuralım, Vistilef beş altı kez yazmıştı ve bölünmeyi hep desteklemişti... Neden?

Üniversitelerin ve özellikle İstanbul Üniversitesi’nin bölünmesini karşı çıkan ilk kişi, hukuksuz işlemler yaptığı için görevinden alınan o zamanki rektör Kemal Alemdaroğlu olmuştu. İşte neden bu! Alemdaroğlu ve hempaları ne derse, karşıtı bilimsel ve akademik olarak doğrudur çünkü...

16 Ocak 2003’de, Radikal’den eğitim muhabiri Hilal Köylü’nün verdiği habere göre, 2 Kasım 2002’de yeni göreve başlayan AKP Hükümetinin, acil eylem planı doğrultusunda, öğrenci sayısı 60 bini aşan üniversiteleri ikiye bölmeye hazırlanırken, bölünmeye en yoğun direnişi İstanbul Üniversitesi’nin o zamanki Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu göstermişti. Şöyle demişti K. Alemdaroğlu: “Biz 49 biniz: Öğrenci sayılarındaki fazlalıkla ilgili iddialar gerçeği yansıtmıyor. İstanbul Üniversitesi'nin lisans öğrencisi sayısı 49 bin olup, dünya üniversiteleri incelendiğinde Avrupa, ABD, Güney Amerika ve Asya'da bu sayının üç katına varan öğrenci sayısı ile nitelikli eğitim veren pekçok saygın üniversitenin olduğu görülecektir. Üniversiteler birleşir: Bugünün Batı dünyasında ve özellikle Batı Avrupa'da eğilim; üniversitelerin bölünmesi değil, birleşmesi yönündedir.”

Rektör K. Alemdaroğlu, tıp bilimi alanı içinde ne kadar kaliteli biridir pek bilemeyiz ve değerlendirmek bizim işimiz de değil ama, adının karıştığı intihal olayına bakarsak ve rektörlüğü döneminde İletişim Fakültesi’nde yasa dışı topladığı fakülte kurulu’na katılarak, profesörler de dahil tüm hazeruna “mikroplar” diyebilecek kadar tıpçı jargona aşina olduğuna göre, “Batı Avrupa’da eğilim üniversitelerin bölünmesi değil, birleşmesi yönündedir” hipotezini desteklemek üzere verdiği örnekleri Internet vasıtasıyla bir hipotez testinden geçirmek elzem oldu.

Hilal Köylü’nün 2003 yılındaki haberinde, bu hipotezi desteklemek için şu bilgileri veriyor Alemdaroğlu, Vistilef olarak tek amacımızın İstanbul Üniversitesi’nin niteliğini arttırmak olduğu için, bir bilimci gibi, tek tek ele alıyoruz ve hipotez testine tabi tutuyoruz:

Birinci Örnek: Alemdaroğlu diyor ki: “Örneğin 1998' de İtalya'da Modena ve Reggio Emilia üniversiteleri birleşerek 156 bin öğrenci kapasiteli hale gelmiştir.”

Bu tam bir yanlıştır. http://www.collegeabroad.com/university-of-modeno-and-reggio-emilia.html linkinde, bu üniversitenin sadece 10 bin kayıtlı öğrencisi bulunduğu söylenmektedir. Üstelik Wikipedia’nın verdiği bilgiler daha enteresandır: Bu iki üniversite, 1500-1600’lerde birleşmiştir. http://en.wikipedia.org/wiki/University_of_Modena . Ayrıca, http://www.mathnet.ru/php/organisation.phtml?option_lang=eng&orgid=2000 linkinde de 1998 yılında olan işlemin birleşmek değil, zaten birleşik olan üniversitenin iki ayrı kentte yeni fakülteler açması, yani bir anlamda ayrışmasıdır.

İkinci Örnek: Alemdaroğlu diyor ki: “Kanada'da McGill ve Concordia üniversiteleri birleşerek 100 bin öğrencili bir üniversite olmuştur.”

Bu da yanlış: McGill's student population includes 21,765 undergraduates and 9,160 graduate students (2004/05). http://www.upto11.net/generic_wiki.php?q=mcgill_university . Concordia Universitesi’nin de 2007’deki öğrenci sayısı (In 2007-2008, we had almost 44,000 students enrolled in credit and non-credit course http://www.concordia.ca/about/) sadece 45 bin kadardır. Bu iki üniversite birleşmedikleri gibi, birleşmiş olsalardı, sadece 70 bine yakın bir öğrenciye sahip olacaklardı, 100 bin değil… Ayrıca Bkz: http://www.mcgill.ca/about/history/ ve http://www.concordia.ca/about/whoweare/ourhistory/

Üçüncü Örnek: Alemdaroğlu diyor ki: “ABD'de Derexel ve MCP Hahnemann birleşerek 90 bin öğrencili üniversitelere dönüş[tü]...”

Bu da kocaman bir yanlış: Hahnemann Amerikanın ünlü eğitim hastanesidir ve Drexel ile birleşmesi sözkonusu değildir. Ancak, Drexel gibi zaten federatif bir fakülteler yapısına sahip olan bir üniversite içinde, mühendislik ağırlıklı olan ve tıp fakültesi olmayan Drexel’in bir tıp fakültesi haline dönüşmüştür: Drexel was the nation's first major university to operate a fully wireless campus. It houses impressive resources for teaching and research, as well as facilities to serve a growing population of residential students. In April 2002, Drexel's mission, services, and opportunities expanded further when MCP Hahnemann University, a major Philadelphia health sciences institution, became Drexel University College of Medicine, College of Nursing and Health Professions, and School of Public Health. This historic event extended the resources of Drexel and led to many productive synergies in teaching and research. In 2006, Drexel became the first major research university to open a new law school in 25 years. The Earle Mack School of Law is one of only two law schools to follow a cooperative model. Drexel University enrolls more than 19,500 full- and part-time students in programs leading to associate's, bachelor's, master's, doctoral and professional degrees (including M.D. and J.D.)
Alemdaroğlu’nun Drexel yanlışı içinde iki boyut var: Birincisi, Drexel kendine sadece bir fakülte kuruyor ama bunu yaparken halihazırdaki bir eğitim hastanesini kendine bağlıyor; bunu yaptıktan sonra bile, öğrenci sayısı sadece 20 bine varıyor; Alemdaroğlu nereden buluyor o 90 bini?

Alemdaroğlu’nun verdiği dördüncü örnek kümesi: “Kuzey Londra Üniversitesi ile Guildhall Üniversitesi (sadece tek binadan oluşan iki üniversite); Northern College ile Aberdeen ve Dundee üniversiteleri, Manchester ile Umist Üniversitesi, Imperial College ile University College London, Bretton College ile Leeds Üniversitesi, Danimarka Üniversitesi ile Horsholm Üniversitesi 2000-2002 tarihleri arasında birleşmelerini tamamlamıştır.”

Bu üniversitelerin olanlarının tamamı İngiltere’dir hepsi neredeyse tek binalı küçük kent üniversiteleridir. Birleşmeleri ise zaten büyük bir olay değildir çünkü herbiri küçük öğrenci sayılarına ve dar bilim alanlarına sahiptir.

Kuzey Londra ile Guildhall birleştikten sonra sadece 34 bin kadar öğrenciye sahip olmuştur: With over 34,000 students London Met is the capital's largest unitary university. Our diverse student body includes nearly 8,000 international students from 155 countries. They are supported throughout their studies by 2,400 academic and non-academic staff. http://www.londonmet.ac.uk/about/facts.cfm

http://www.abdn.ac.uk/central/univ/index.shtml ve http://www.northern.ac.uk/ , http://www.dundee.ac.uk/main/about.htm linklerinde ise ; Northern College ile Aberdeen ve Dundee üniversitelerinin birleştiklerine dair bir bilgi bulamıyoruz.

Manchester ve Umist içinse şöyle bir bilgi var: “The University of Manchester has been created by bringing together The Victoria University of Manchester and UMIST, two of Britain's most distinguished universities, to create a powerful new force in British Higher Education. Manchester has a long tradition of excellence in Higher Education. UMIST can trace its roots back to 1824 and the formation of the Manchester Mechanics' Institute, whilst The Victoria University of Manchester was founded as Owens College in 1851. After 100 years of working together, these two great institutions formally combined to form a single university on 22 October 2004.” http://www.manchester.ac.uk/aboutus/facts/history/

Bu durumda da Alemdaroğlu’nun iddia ettiği birleşmenin, 150 yıllık bir beraberlikten sonra gelen bir işbirliğinin aynı adla anılmasından başka bir şey olmadığını görüyoruz. Öğrenci sayıları ise hiç de öyle birleşince muazzam bir biçimde artmış değil, Undergraduate - 26,160; Postgraduate taught - 5,722; The University of Manchester received over 53,300 undergraduate applications in 2008, making us the most popular university in the UK. http://www.manchester.ac.uk/aboutus/facts/statistics/studentsandstaff/

Alemdaroğlu’nun verdiği örneklerden en güzeli ve olmayanı ise Danimarka Üniversitesi. Böyle bir üniversite yok; inanmıyor musunuz, isterseniz ekşisözlüğü tıklayın: http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=danimarka+%C3%BCniversitesi Daha da ilginci, Internet’in yalancısıyız ama Horsholm diye de bir üniversite yok.

Zaten Alemdaroğlunun tüm listesinde yok, yok: Alemdaroğlu’nun bir başka örneği de Bretton College. Oysa böyle bir yer de yok. Leeds University ile Bretton’un ilgisi ise, bir eğitim binası olarak 2007’de Leeds Üniversitesi’ne taşınmış olması: Bretton Hall near Wakefield, has been involved in education since 1949. In the summer of 2007 all departments closed and moved to Leeds University Campus. http://www.bretton-hall.com/

Imperial College içinse bilgiler şunlar: Founded 1907; 12,129 full-time students (06-07) ; 11.2 student/staff ratio (2006-07). University College London ise bildiğimiz ünlü Londra Üniversitesi, bir çok kolejden oluşuyor, Imperial College de bunlardan biri. http://en.wikipedia.org/wiki/University_College_London#History UCL’in toplma öğrenci sayısı 20 bin kadar.

İşte, Alemdaroğlu’nun "yeni moda" dediği "üniversiteler birleşmesinin" haberde yer alan kendisinin verdiği örnekleri bu kadar. Tamamı yanlış. Yani, Alemdaroğlu’nun “Batı Avrupa’da eğilim üniversitelerin bölünmesi değil, birleşmesi yönündedir” hipotezi desteklenmedi; yanlışlandı.

Peki, şimdi soruyoruz? Üniversite birleşmeleri moda mıymış? Ya da bölmenin modası geçmiş mi? Yoksa, “uydurma” üzerinden bilim yapılınca ne olur? “Hiç bir şey” diyenleriniz, bölünmeye karşıdır.

Unutmayalım, dünyanın en ünlü ve eski üniversitelerinden biri olan Padua Üniversitesi, Blogna Üniversitesi’nden “akademik özgürlük talebi” için ayrılan bir yığın öğrenci ve öğretmen tarafından 1222 yılında kuruldu. Tıpçılar bilirler: Organizmalar da, birleşerek değil, bölünerek çoğalıyorlar... Hayatın kuralı bu...

Şimdi o günkü haberi okumadan önce genel bir üniversite tarihi dersi de verelim ama İngilizce ve kaynaklı. Buradaki bir bilgi var ki, biz, İstanbul Üniversitelileri de çok ilgilendiriyor:

Padua University was founded in 1222 when a large group of students and professors left the University of Bologna in search of more academic freedom ('Libertas scholastica').

The
University of Constantinople, founded as an institution of higher learning in 425 and reorganized as a corporation of students in 849 by the regent Bardas of emperor Michael III, is considered by some to be the earliest institution of higher learning with some of the characteristics we associate today with a university (research and teaching, auto-administration, academic independence, et cetera).

Though some higher education institutions like the
Nalanda University or University of Constantinople claim to be the oldest universities, the first universities in the modern sense (academic degree-granting higher education institutions) in western religious world were the University of Al-Karaouine (established in 859) and Al-Azhar University (established in 975). A different case is the University of Constantinople, which was founded in the 9th century as a secular institute of higher learning, to support the state administration.

The University of Bologna (
Italian: Alma Mater Studiorum Università di Bologna, UNIBO) is the oldest continually operating degree-granting university in the world:, the word 'university' being first used by this institution at its foundation. The true date of its founding is uncertain, but believed by most accounts to have been 1088.

Şimdi de Alemdaroğlu’nun bölünmeye karşı olduğu enformasyonunu veren o eski haberi okuyalım. Ama daha önce şunu da eklemeliyiz. Alemdaroğlu’nun örnekleri tümüyle yanlış, yukarıda saptadık. Analizleri de yanlış: Örneğin İstanbul Üniversitesi’nin bütçesinin tamamını Tıp Fakülteleri alıyor, arttırsanız da onlar alacak. Interdisipliner çalışmanın sınırları vardır. Sosyal Bilimler ve Sağlık Bilimlerinin interdisipliner çalışma yaptığı alanlar o kadar sınırlıdır ki, olmasa da olur. Sabit yatıımların ölçekle ilgisi yoktur. Eğer 100 bin öğrenciniz varsa 50 binlik yurt ihtiyacınız olur; 20 bin öğrenciniz varsa, 10 binlik yurt. Hangisi ucuz? Eğer ulusal çapta yaklaşırsanız ölçek ekonomilerine o zaman da ulusal bütçeden tüm üniversitelere ne kadar pay ayıracağınıza ideolojiniz ve politikanız karar verir; üniversite büyüklükleri ile ilgisi yoktur kaynak dağıtmanın. Şimdi okuyalım Alemdaroğlu neler demiş?:

HİLAL KÖYLÜ (Arşivi), 16/01/2003, Radikal, ANKARA - Hükümet, acil eylem planı doğrultusunda öğrenci sayısı 60 bini aşan üniversiteleri ikiye bölmeye hazırlanırken, bölünmeye en yoğun direnişi İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu gösterdi. Alemdaroğlu, 'üniversitelerin bölünmesi' düşüncesini neden reddettiğini şöyle anlattı:
Biz 49 biniz: Öğrenci sayılarındaki fazlalıkla ilgili iddialar gerçeği yansıtmıyor. İstanbul Üniversitesi'nin lisans öğrencisi sayısı 49 bin olup, dünya üniversiteleri incelendiğinde Avrupa, ABD, Güney Amerika ve Asya'da bu sayının üç katına varan öğrenci sayısı ile nitelikli eğitim veren pekçok saygın üniversitenin olduğu görülecektir. Üniversiteler birleşir: Bugünün Batı dünyasında ve özellikle Batı Avrupa'da eğilim; üniversitelerin bölünmesi değil, birleşmesi yönündedir. Örneğin 1998' de İtalya'da Modena ve Reggio Emilia üniversiteleri birleşerek 156 bin öğrenci kapasiteli hale gelmiştir. Kanada'da McGill ve Concordia üniversiteleri birleşerek 100 bin öğrencili,
Kuzey Londra Üniversitesi ile Guildhall Üniversitesi (sadece tek binadan oluşan iki üniversite); Northern College ile Aberdeen ve Dundee üniversiteleri, Manchester ile Umist Üniversitesi, İmperial College ile University College London, Bretton College ile Leeds Üniversitesi, Danimarka Üniversitesi ile Horsholm Üniversitesi 2000-2002 tarihleri arasında birleşmelerini tamamlamıştır.
Bölmenin modası geçmiş: Üniversite bölmenin modası geçmiştir. Birleşmelerin ise başlıca nedenleri, üniversitelerin bilim dalı yelpazesini genişletmek ve interdisipliner çalışmalara ortam sağlamak, eğitimi küresel ve teknolojik değişimlere paralel olarak yeniden yapılandırmak olarak özetlenebilir. Üniversitelerin bölünmesi, ölçek ekonomisine ilişkin pek çok sorunu da birlikte getirecektir. Özellikle sabit yatırımların (yemekhane, kütüphane, spor tesisleri, yurtlar...) ve enformasyon teknolojilerine yapılan yatırımların verimli kullanımı tüm dünyada bölünmenin değil, birleşmenin sağlanmasına neden olmakta ve eğitim maliyetleri bu yolla düşürülmektedir.
Daha fazla bütçe: Tüm dünyada yanlışlığı anlaşılmış bölünme sürecine gidilmesi eğitimde kalite artışının bu yolla sağlanmaya çalışılması anlaşılmaz bir gelişmedir. Eğitimde kaliteyi artırmak isteyenlerin, üniversiteleri bölmek yerine bütçeden eğitime daha fazla kaynak ayırmayı planlamaları Türk yükseköğretimi açısından gerçekçi çözüm olacaktır.”

Kaynak: http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=63088

Bu yazı Prof. Dr. Veysel BATMAZ tarafından derlenmiştir.

Hiç yorum yok: