"MARKAYIZ ÇÜNKÜ BAB-I ÂLÎ'NİN YANINDAYIZ".... "MARKAYIZ ÇÜNKÜ İ.Ü. İLETİŞİM FAKÜLTESİ'NİN YETİŞTİRDİĞİ AKADEMİSYENLER TÜM İLETİŞİM FAKÜLTELERİNE KAYNAK OLMUŞTUR."
Biz söylemiyoruz, sadece medyanın yalancısıyız. Söyleyen kim? Dekan. Ne zaman söylüyor? 60. yılda. Ne bu 60. yıl? Kuruluşun yılı. Yani İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi 1950'de kurulmuş. Evet 60 yıllık bir marka bu. Neyin markası mı? TSE'nin.
"MARKAYIZ ÇÜNKÜ BAB-I ÂLÎ'NİN YANINDAYIZ": Öyle bir marka ki, Bab-ı Âlî'nin yanında olmanın artık devrinin geçtiğini bilmiyor. Bugünkü Bab-ı Âlî'de halıcılar, mücevherciler, kartpostalcılar ve kitapçılar var, medya ordan gideli çok oldu. (Bkz: Veysel Batmaz, "Biz Bu Boku Neden Yedik?" Medyaya Düşman Yetiştiriyorum, 3. baskısı çok yakında kitapçılarda.) Medya artık semt adı ile Cağaloğlu'nda değil; Bab-ı Âlî de ilkönce Bab-ı Telli oldu, sonra Mecidiyeköy, Topkapı, Barbaros Bulvarı, Levent gibi yerlere dağıldı. Yani artık uzaktan yakından Bab-ı Âlî'nin yanında değil, İ.Ü. İletişim Fakültesi. Nerede mi? Onu biz değil, öğrenciler ve mezunlar söylesin.
Gelelim ikinci marka olma koşuluna. Ne deniyor? "MARKAYIZ ÇÜNKÜ İ.Ü. İLETİŞİM FAKÜLTESİ'NİN YETİŞTİRDİĞİ AKADEMİSYENLER TÜM İLETİŞİM FAKÜLTELERİNE KAYNAK OLMUŞTUR." İşte bu çok doğru. Bu okulda barındırılmayan, türlü çeşitli cezalarla ve korkutmalarla dağıtılan bir sürü akademisyen, bir çok fakülteye dağılmıştır. İşte Hikmet Kırık, işte Bilal Arık, işte, Mustafa Mutlu, işte Serdar Taşçı, işte Aslı Varol ve Halil Zeytin ve Barış Çoban. Bütün bu arkadaşlarımız zorla uzaklaştırıldılar bu fakülteden. Aramıza yeni dönenler de var; bu fakülteden sürgüne yollandılar ve geri döndüler: Mete Çamdereli. Evet kaynak olduk; burada kaynadık gittik ve diğer fakültelere sığındık.
Açık söylemek gerekirse, bir başka fakülteye günlü arzu ettiği için giden arkadaşımız neredeyse hiç yok. Nükhet Güz'ü hatırlıyoruz, zorla istifa etmek zorunda bırakıldıydı. Fakültenin ikinci Dekanıydı. Veysel Batmaz "görevden çekilmiş sayılma, --dokuz ay fakülteden ilişiği kesilme, memuriyetten atılma" ve "görevden iki ay uzaklaştırma" ve "2 kez yönetim görevinden ayırma" ve "bir yıl kademe ilerlemesi durdurulması" ve "kınama" gibi 6 kez ayrı ayrı cezalara çarptırıldı. Bugüne kadar 6 mahkeme kazandı (toplam 7 dava kazandı, sonuncusu kendisi ile ilgili değil--vekil dekanlığın iptali) ve yargı kararları ile İletişim Fakültesi'ne ve Bölüm Başkanlığı'na döndü. Az daha başka fakültelere kaynak olacaktı. Unuttuklarımız da var ama şundan eminiz sadece çalışan akademisyenlerimizden değil, mezunlarımızdan da gönüllü olarak başka fakültelerde akademisyenlik yapana pek rastlamadık. Vistilef bu kaynak olan arkadaşların tamamının artık yuvaya dönme gününün geldiğini söylüyor. Hepsini geri getireceğiz... İşte o zaman "marka"laşacağız, her neyse bu "marka" olmak aşkı!
Marka olmak yerine eğitim kurumu ve fakülte olmak istiyoruz: Fakülte, "beceri" demektir. Becerili ve beceri öğreten, kuramsal olarak eleştirel, özgür düşünceli ve çağdaş olmak istiyoruz. Şefaf olmak istiyoruz. Ana Bilim Dalları olan ve Yasa ile yönetilen bir okul olmak istiyoruz. Bab-ı Âlî'nin de yanında değiliz, olmayacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder