Add to Flipboard Magazine.

12 Aralık 2012

KENDİLERİ YAPTILAR, KENDİLERİNE BENZEYENLER BOZUYOR: KONSEY İLE O HİÇ İSTEMEDİKLERİ “ÖZERKLİK” GELİYORDU, TIRSTILAR… PERFORMANS ÖLÇÜTÜ YERİNE DE TEMBEL VE ACİZ PROFESÖRLERE DOLGUN MAAŞ BAĞLANMASINI ÖNERİYORLAR… BU ADAMLARDAN CACIK OLMAZ!.



Yukarıdaki fotoğrafa iyi bakın, bunlar zaten üniversiteleri bu hale getirenlerin bir kısmı değil mi?

Prof. Dr. Veysel Batmaz'ın YÖK Yasası Taslağı önerisine önerisi için tklz: http://yeniyasa.yok.gov.tr/files/545132831fbcb8e06218ca4eb36d319f..pdf

'Konsey, üniversiteleri kamplaştırabilir'
HASAN KARALI, ZEYNEP KIRŞAN   -   12 Aralık 2012  

Zaman gazetesinin “Ortak Akıl Toplantısı”nda gündeme taşıdığı yeni yükseköğretim yasa taslağı önerisi üzerindeki tartışmalar kamuoyunda yankı uyandırdı.
Taslak yasada, 10 yıldan eski üniversitelerin yönetimine rektörden başka 11 kişilik konsey atanması öngörülüyor. Konsey üyeleri, rektörün de üzerinde yetkilere sahip olacak. Yükseköğretim Uzmanı Prof. Dr. Talip Küçükcan, “Konseyler Türkiye’de kutuplaşma sorununun bir parçası olabilir. Üniversite yönetimi siyasal ve ideolojik kamplaşmaya yol açmayacak şekilde oluşturulmalı.” uyarısında bulunuyor. Ortak Akıl Toplantısı’nda ‘Her üniversitede ayrı bir YÖK olur’ şeklinde eleştirilen ‘üniversite konseyi’ sisteminin, gelişmiş ülkelerde farklı şekillerde uygulandığına dikkat çeken SETA Eğitim Direktörü Yrd. Doç. Dr. Bekir Gür ise, “Dünyada konsey üyelerinin çoğu üniversite dışından seçiliyor. YÖK taslağındaki konsey ise ağırlıklı olarak öğretim üyelerinden oluşuyor. Bu tercih sorunlu.” diyor. Gür, yasa taslağının üniversiteleri ‘2006 öncesi ve sonrası’ olarak ayırarak eski üniversitelere bazı haklar tanımasının kurumlar arasında sınıflandırma tehlikesi doğuracağını da ifade ediyor. Ortak Akıl Toplantısı’nda öne çıkan özerklik konusuna dikkat çeken Bahçeşehir Üniversitesi AB İlişkileri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Eser Karakaş ise, “Dünya üniversiteleriyle rekabet edebilmemiz için özerkliği kendimize ilke edinmeliyiz.” vurgusu yapıyor.
     Doç. Dr. Bekir Gür: Dünyadaki uygulamalar, konsey üyelerinin çoğunluğunun üniversite dışından olduğunu gösteriyor. YÖK taslağındaki konsey ise ağırlıklı olarak öğretim üyelerinden oluşuyor. Bu tercih sorunlu.  Ayrıca YÖK’ün taslakta üniversiteleri 10 yıldan eski ve yeni, ya da benzer şekillerde tasnif etmesi son derece sorunlu. Dünyanın hiçbir yerinde mütevelli heyeti ya da konsey kurulacağı zaman üniversitenin yapısına ya da büyüklüğüne bakılmaz. Mütevelli heyeti ve konsey, üniversite ve toplum arasında bir köprü olarak düşünülmeli ve şayet yasayla getirilecekse sadece bu zeminde savunulmalı. Aksi halde, üniversiteleri sınıflandıran bir aygıta dönüşebilir ki, Türkiye yükseköğretiminin bir sınıflandırmaya ihtiyacı yok. Personel rejimi dikkate alındığında, performans ödüllendirmesi yerine, maaşların doğrudan iyileştirilmesi daha kolay uygulanabilir bir seçenek. Gelişmiş ülkelerde yükseköğretimden sorumlu olan bakanlık, koordinasyon kurulu, yöneticiler kurulu ve benzeri yapılarda tartışılmalıdır.
    Prof. Dr. Eser Karakaş: Akademisyenlerin yetiştiği doktora programları dökülüyor. Radikal ve sert bir çözüm önerim var; 10 yıl boyunca hemen bugünden başlayarak şu an nitelik olarak yerlerde sürünen doktora programlarını kapatalım. Yılda 10 bin kişi yurtdışına doktora programlarına gönderilmeli. Bu da devletin rahatlıkla kaldırabileceği bir rakam. Ben de rektörlük yaptım. Dünya üniversitelerinin işleyişinin 300 yılda oluşan bir gelenek olduğunu görüyoruz. Dünya üniversitelerini ön plana çıkaran üç şey; özerklik, rekabet ve liyakat. Bunlarla rekabet edebilmemiz için özerkliği kendimize ilke edinmeliyiz. ABD’de YÖK yok, ama akreditasyon kurulları ve derecelendirme yapıları var. Yeni yasada dünya üniversitelerindeki bu tarz olumlu uygulamalar yok. Olması için de yasaya ihtiyaç yok. Yasayı koyduğun zaman özerklik, rekabet ve liyakat kalmıyor.
    Prof. Dr. Talip Küçükcan: 168 üniversiteyi aynı sistemle ve aynı bakış açısıyla yönetmek büyük bir yanılgıdır. Büyük üniversite ve küçük üniversite farklarını ayırt etmek lazım. Paydaşların mümkün olduğunca katıldığı, ama aynı zamanda Türkiye’nin sosyolojik gerçeklerinin de göz önünde bulundurulduğu siyasal ve ideolojik kamplaşma oluşturmayacak bir sistem gerekir. Türkiye’de şu anda siyasal kamplaşmanın olduğu bir dönemden geçiyoruz. Dolayısıyla bahsettiğimiz konseyler Türkiye’de kutuplaşma sorununun bir parçası olabilir. 2023 hedeflerine ulaşmada üniversitelerden yeni buluşlar yapması, patentler alması, yeni teknolojiler geliştirmesi gibi pek çok beklenti var. Mevcut akademik kadrolarla bunu sürdürmek mümkün değil. Çünkü büyük üniversitelerden mezun olan beyinlerin birçoğu maddi sebeplerle özel sektörü tercih ediyor.
TASLAKTA NASIL BİR KONSEY ÖNGÖRÜLÜYOR?
Yeni yasa taslağında, üniversitelere konsey kurulmasıyla rektörlük seçimleri tartışmasının sona erdirilmesi hedefleniyor. Mevcut sistemde üniversite senatosu ve öğrenci konseyinden yeni ve farklı olacak bu birim, 11 kişiden oluşuyor. Üyelerden 5’inin farklı fakültelerden bölüm başkanı ve üzeri herhangi bir idari görevi bulunmayan öğretim üyeleri arasından seçilmesi planlanıyor. Diğer üyelerden 2’si Bakanlar Kurulu, 2’si de YÖK tarafından seçilecek. Bu 9 üye üniversite mezunları arasından 1 kişiyi ve yine o ilde en çok vergi veren 1 kişiyi üye olarak seçebilecek. İhaleler, alım-satımlar, hocalara verilecek ek ücretler dâhil her türlü konuda konsey yetkili olacak.

Hiç yorum yok: