İŞTE CEVAP, İŞTE POL-E-MİK
Siz ne cabbar Cevval bir hemşerimizmişsiniz. İrfan bey. Ne denir ki artık: Size şehrin altın anahtarını ve dahi Radyo telefisyon bölümünün fahri dekanlığını (aslını ben veremem olsa valla tükkan senin) Yani Veysel Bey'in yazınızın girişine düştüğü anons dibaçesinde söylediklerinde yerden göğe kadar haklı (bu arada kendisi de editoryal mediatörlüğü ile cihana nam salacak ve dahi külli interenet gazatesi patronları kapısına yatacaklar): Ben sarı hapı (yooksa mavi mi kırmızımıydı) yuttum uyumak istiyom insanlar röntgen çekiyo; film çekiyo ben de ya sabır çekiyom, kıskançlığımdan yok röntgen çekilmez yok, yok filim yapılmazzz diyorum.
Yapıldı mı bak ne güzel oluyor. Bu fakülte de cevherler olduğunu cümle alem gördü: Teori ve Pratik böle olur. Teknolojiyse teknolji, Editörlükse editörlük; Yönetmekse Yönetmek: Veysel beyin kitaplarında yazdıkları medya öle olmaz böle olur'un pratiği; Öte yandan İrfa bey kültürler arası iletişim dersinde başka şeylerin yanında kendi senaryosunu da keyz sutudi olarak ele alabilir.
Ben nediyorum allasen, Uzun yaz gecesi Rüyasının en en heyecanlı, iç gıcıklayıcı, ve en tatlı bölümüne geldik. kimse beni kulağıma bağırarak, tokmakla başıma vurarak ya da öperek uyandırmaya yeltenmesin fena oluruz. 64. bölümü seyretmeden şurdan şuraya GİTMEMMMMMMM
Hikmet Kırık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder