(29 Ekim'i kutlamıyoruz... Özal, Doğramacı ve Alemdaroğlu'nu kutluyoruz...)
Senelerdir “İkna odaları” sizin isminizle anılıyor?...
NUR SERTER (İ.Ü. Eski Rektör Yardımcısı/CHP Milletvekili)-12 senedir anlatıyorum ama bir şey ifade etmiyor. Çünkü önemli olan peşin hükümle yaklaşmak. “İkna odası” bir kadın gazeteci tarafından yakıştırıldı. Olay şudur: 10 bin öğrencinin ilk yasaklı kayıt dönemiydi. Avcılar’da gruplar halinde içeri öğrencileri alıyoruz. Tek tük başı örtülü türbanlı öğrenci de oluyor ama kaydını yapamıyoruz. Herkesin içinde kızlara ‘Başını açman gerekir’ deniliyordu. Kendimi onların yerine koydum. Biri bana gelse o kadar insanın içinde ‘başını aç’ dese rahatsız olurum çünkü. Bunun üzerine bir araştırma görevlisini görevlendirdik. Farklı bir mekana yönlendirip hukuki durumla ilgili bilgi vermeye başladı. Pedagojik formasyonu olan hanım, iki öğretim görevlimiz de vardı. Ama çok ayak altı bir yer olunca Medikososyal merkezinde -çocuklar rahatsız olmasın diye- boş bir odayı kullanalım dedik. Tek bir odadır o. Ama ben endişeye kapıldım. O dönem bazı malum basın organları çok ağır iftiralar atıyorlardı. Şimdi, “Çocukları kapalı mekana alıyoruz. Kızlara baskı yaptın, işkence yaptın denilebilir” dedim. Bunun için İletişim fakültesi öğrencilerinin kameralarından birini bu odaya kurduk. http://www.haber3.com/ikna-odalarini-anlatti--616497h.htm
Vistilef'in Notu: O sırada İletişim Fakültesi Dekan Yrd. olan Prof. Dr. Suat Gezgin, Alemdaroğlu tarafından atandığı dekanlığı sırasında, ikna odaları mucidi Nur Serter'in Rektörü Kemal Alemdaroğlu'nu, Cumhurbaşkanı Sezer tarafından "hukuksuzluk" yaptığı gerekçesiyle rektörlük görevinden uzaklaştırılmadan bir gün önce, bakın nasıl savunmuştu... : http://vistilefblog.blogspot.com/2010_07_04_archive.html TEK ADAM yazısı ve yazının jpg'si (büyütmek için fotoğrafı tıklayın.)...
Türkiye'de ve üniversitelerde tartışılacak ve düzeltilecek başka bir şey yokmuş gibi, "türban" meselesini ülkenin bir numaralı sorunu haline getirenler üç kişidir: Turgut Özal, İhsan Doğramacı ve Kemal Alemdaroğlu... Üçünü de bu böyyük başarılarından dolayı kutluyoruz. "Türban" üniversitelerde serbest olmalıdır; bu serbestlik "özgürlük için" değil, adaletin bir gereğidir.
Türkiye Sahtekarlıklar Ülkesi:
Özlem Çelik'le Türban Kadın ve Medya Üzerine
--Türbanlı ve türbansız kadının farkına gelince… Fark var mı sizce? Kimse atölyelerde kayıt dışı çalıştırılan başörtülü kadınlardan söz etmiyor. Ya da başı kapalı olduğu için kendi cemaatinin erkekleri tarafından bile işe alınmayan kadınların yaşadığı durum konuşulmuyor. Bugüne kadar üniversitelere sokulmayan o kadınların eşleri, oğulları “medeni” kıyafetleriyle her yere girebildiler. Bu sistemin sahtekârlığı değilse nedir? Sistem kadınlardan korunuyor ama erkeklere kapılar sonuna kadar açık!
Son yıllarda kadın sürücülerin arabalarında başörtüsü taşıdığını biliyor musunuz? Polis kontrolünü görünce başını kapatıp durdurulmadan geçmenin yolunu böyle bulmuş kadınlar. Öğrenci eylemlerinde genç kadınları saçından sürükleyerek ve döverek gözaltına alan polis türbanlı kadınlara hiç dokunmuyor. Neden, çünkü onların dokunulmazlığı var. Dindar kesimin, “inanç özgürlüğü” tanımıyla basite indirgemeye çalıştığı konu aslında hiç basit değil. Din onlara dokunulmazlık, bize ise dokunulurluk veriyor. Açıklar günahkâr, kapalılar ise masum!...
Tamamı için:
http://haber.sol.org.tr/kadinin-gunlugu/turkiye-sahtekarliklar-ulkesi-haberi-35172
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder